Eğer her insanın iradesi özgürse, yani her insan istediği gibi davranabiliyorsa, bütün tarih birbiriyle bağlantısız rastlantılar dizisi demektir.
Milyonlarca insandan biri bile, bin yıllık tarih sürecinde özgürce, yani istediği gibi davranabilme fırsatını yakalamışsa, bu insanın bu yasaya aykırı tek bir hareketi bile bütün insanlık için yasaların
Çiçeğin üzerine konmuş arı çocuğu sokmuştur. Arılardan korkmaya başlayan çocuk arıların amacının insanları sokmak olduğunu söyler. Şair çiçek çanağından polenleri alan arıya hayran olur ve arıların amacının çiçeklerin aromasını içlerine çekmek olduğunu söyler. Arının çiçekten polen topladığını ve kovanına götürdüğünü gören arıcı, arının amacının bal toplamak olduğunu söyler. Arı kümesinin hayatını daha yakından inceleyen başka bir arıcı, arının polenleri genç arıları beslemek ve kraliçe arının yumurtlamasına imkan sağlamak amacıyla topladığını, amacının türünü devam ettirmek olduğunu söyler. Botanikçi, arının erkek çiçekten aldığı polene dişi çiçeğin pistiline götürerek dişi çiçeği döllediğini gözlemler ve arının amacı olarak bunu görür. Bitkilerin göçünü gözlemleyen başka bir botanikçi arının bu göçe katkıda bulunduğunu görür ve bu yeni gözlemci arıların amacının bu olduğunu söyleyebilir. Ama arıların nihai amacı, bu amaçlardan ne birine ne diğerine ne de insan aklının ortaya çıkardığı bir üçüncüsüne indirgenebilir. İnsan aklı bu amaçların ortaya çıkarılmasında ne kadar ileri giderse, nihai amacın bizim için kavranılmaz olduğu o kadar belirginleşir.
İnsan ancak arının hayatının, hayatın diğer olgularına uygunluğu üzerine yapılan gözlemlere ulaşabilir. Aynı şey tarihi karakterlerin ve hakların amaçları için de geçerlidir.
Wilde'ın biyografisini yazan Richard Elimann şöyle der: "Wilde Blake'le, Nietzsche'yle ve hatta Freud'la meslektaş olduğu bir okulda ahlak kuramcısıydı. ... Hayatın amacı onu sadeleştirmek değildir. Çelişkili dürtülerimiz kesiştiği ve bastırılmış duygularımız dışa vurduklarımızla aşık attığı, sarsılmaz görüşlerimizde beklenmedik küçük yarıklar açığa çıktığı sürece hepimiz birer gizli oyun yazarıyız." Elimann bile -belki de şaşırtıcı olmayan bir biçimde- Wilde'ın eski bulduğu kelime dağarcığına başvurarak Wilde'ın bir ahlak kuramcısı olduğunu söyler (Ellmann Dorian Gray'in Portresi üzerine yazdığı bölümde Wilde'ın "Estetik, etik kurallarının üstündedir" sözünü epigraf olarak kullanır).
Bu boğucu, iç karartia havanın, yaşamın avuntusu çiydir.
Şair, kendinin ar- dındadır, kendine varamamanın, kendine yalan söylemek zo runda oluşunun acısıyla, kendinin, kendisiyle aradığı hakikatin ardındadır. Hakikatin ardında, onunla sevişmek, onunla evlen- mek için. Ulaşamayacağını bile bile arayan: Delidir şair. Işıltılı. parlak, renkli
Hayatın bir "amacı" ya da "değeri" olabilmesinin ya da "sınırlarını aşmasının" bir yolu önemli bir iz bırakmaktır. Fakat insanlar çeşitli şekillerde iz bırakırlar ve o izlerin bir çoğu lekelerdir. Gerçekten insanlık tarihinde en çok etkiyi yapmış kişiler korkunç insanlardır. İzleri çoğu zaman ölüm ve tahribattır. Adolf Hitler, Joseph Stalin ve Pol Pot gibi. Tarihte etkisi olanlar, imparatorluklar kuranlar ve toplumları tahakküm altına alanlar, acımasız fatihler, tiranlar, soykırımcılar, tecavüzcüler ve yağmacılardır.
Modern dünyada cinsellik büyük oranda amaca dönüşmüş; her şeyde, her durumda cinsellik hayatın en temel özelliği gibi algılanmaya başlanmıştır. Ancak burada müthiş bir çelişki vardır; hayatın amacına dönüşen cinsellik, aynı zamanda hiç olmadığı kadar sıradanlaşıp pespaye bir niteliğe ulaşmıştır. Fakat bu çelişki bireyler tarafında hemen hiçbir şekilde fark edilememektedir. Çünkü bireyler, hayatın amacı gibi her şeyden önemli ve kıymetli bir ilkenin, pespaye bir niteliğe sahip kılınan cinsellikle örtüştürülmesi çelişkisini fark edemeyecek bir akıl tutulmasına uğratılmışlardır. Bireyler, cinselliği serbestçe, kuralsızca yaşamaya yönelik yoğun ve kesintisiz algı operasyonu bombardımanı altında, durumun çelişkilerini, hallerinin pespayeliğini fark edemez hale getirilmişlerdir. Cinselliğe yönelik zihinsel bombardıman o kadar yoğun ve güçlüdür ki, fizyolojik gelişimleri sebebiyle cinsellikle hiç ilgileri olmayan çocuklar bile cinsellik merkezli bir hayatın paydaşları haline getirilmektedirler.
"Hayatın gerçek amacı nedir biliyor musun? Yani biyolojik açıdan.
"Seks mi?"
Üremeden bahsediyorum. Genlerimizin bizden çoğalmamızı ister. Hayatlarımızı kontrol edenin kendimiz olduğunu sanırız ama aslında bize bebek yapın diyen DNA'larımızın kurbanı oluruz."
" İlim ilim bilmektir,
İlim kendin bilmektir,
Sen kendisini bilmezsin,
Ya nice okumaktır?…"
- Yunus Emre
Bu inceleme belki de yazmakta en çok zorlanacağım incelemelerden biri olacak: Filibeli Ahmet Hilmi’nin kaleme almış olduğu A’mâk-ı Hayal.
A’mâk-ı Hayal, edebiyatımızın ilk felsefi ve gerçeküstü romanıdır. Bu yönüyle eser
Yarış, insanın kendini amaca adayışıdır. Amacı, hayatın anlamı yapmaktır koşu. Ödül, koşunun, yarışın içindedir; koşunun ve yarışın kendisidir. İslâmı benimsemiş insan, bir koşu, bir yarışla özdeş, durmaksızın ilerleyecek, olmağa doğru gidecektir.