Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
... yaşama dahil olmaksızın filolojik idrak yoktur, değerler kavranmadan sözcüklerin grameri anlamsız kalır ve siz gençler fethetmek istediğiniz bir ülkeyi, bir dili ilk önce en üst güzellik biçiminde, gençliğinin en güçlü kalıbında, en alevli tutku seviyesinde görmelisiniz. Dili ilkin şairlerden, onu yaratıp tamamlayanlardan dinlemelisiniz; şiiri incelemeye başlamadan önce, onun sıcaklığını kalbinizde ve nefesinizde hissetmelisiniz. Bu nedenle ben her zaman tanrılarla başlarım, çünkü İngiltere Elizabeth'tir, Shakespeare'dir, Shakespeare'i içinde taşıyan eserlerdir, sonsuzluğa yönelik bu cesur sıçrayışın öncesinde yer alan her şey bir hazırlık, sonrasında yer alan her şey ise miskin bir takiptir...
1951 yılının Ekim ayında başlatılan "solcu tevkifatı"nda, şiirleri birçok farklı dergide yayımlanan Ahmed Arif tek bir dizesi bile yayımlanmamış Otuz Üç Şiiri yüzünden işyerinden alınarak karakola götürülür. Polisler ondan şiirini okumasını ister. Onların isteğini yerine getirmez. Bunun üzerine tam dokuz gün işkenceye maruz kalır. Kendisinden komünistler için para topladığına ve paraları onlara dağıttığına dair bir belgeyi imzalaması istenir. İmzalamayınca tekrar işkence yaparlar. Bu soruşturma kapsamında İstanbul, Ankara ve diğer illerden toplam 184 kişi daha tutuklanarak haklarında soruşturma açılır. Ahmed Arif'e ait hazırlık soruşturması dosyasının İstanbul'daki başka bir dosyayla birleştirilmesi gerektiği için, İstanbul'a sevk edilir ve ünlü Sansaryan Hanı'nın bir hücresine kapatılır:
Reklam
Şair, şiiri sezgiyle bulur. Onun elinden tutan odur. Elbet bir hazırlık ister bu. Şiirin saati zaten bu hazırlığın sonucudur. Bir yaprağın yere düşmesi, bunu başlatabilir. Çoğunda, bu ilk dizedir. Şiirin boyunu posunu o saptar. Dahası, asıl da yapısını. İlk dizenin yapısı çünkü bugün bir şiirin yapısı olur çıkar. İlk dize bunun için önemlidir. Ama bu ilk dize dediğimiz şiirin ille de başlama dizesi olmaz. Şair, şiirine her yerden başlayabilir, önemli olan şiirin yapısını belirleyecek, onu besleyecek, büyütecek bu dizenin yapısının varlığıdır. Neyi nasıl söyleyeceğini o saptar çünkü.
Celaleddin Rumi' nin büyük didaktik şiiri Mesnevi'nin giriş şiiri 18 dizeden oluşur ve Mevlevi dervişi olmak isteyen herkes 18 gün boyunca tekkede hizmetkâr olarak çalışmak , sonrada mutfakta 18 çeşit servis yapmasını öğrenmek zorundaydı.1001 günlük hazırlık süresini tamamladıktan sonra 18 gün boyunca tefekküre dalardı. Bir Mevlevi tekkesini ziyaret edenlerin yanlarında 18 adet hediye getirmeleri adetti.
Sayfa 216Kitabı okudu
Asılmaya Hazırlık Şiiri
milyonların kavgasında kara kuru bir el gün gelip asılacaksa eğer serin olsun şafaklar ey gönlü yüce dostlar deyin ki bir ağaç dalından, dal yaprağından incinmiş deyin ki yaşama kavgasından toy bir ozan kesilmiş
Sayfa 41 - Alan YayıncılıkKitabı okudu
Hazırlık Şiiri
milyonların kavgasında kara kuru bir er gün gelip asılacaksa eğer serin olsun şafaklar! ey gönlü yüce dostlar deyin ki bir ağaç dalından dal yaprağından incinmiş deyin ki yaşamak kavgasından toy bir ozan kesilmiş
Reklam
Şiiri biraz okuyunca direkt Ahmet Kaya'nın sesini duyuyorsunuz :D
mahûr şenlik dağıldı bir acı yel kaldı bahçede yalnız o mahûr beste çalar müjgân’la ben ağlaşırız gitti dostlar şölen bitti ne eski heyecan ne hız yalnız kederli yalnızlığımızda sıralı sırasız o mahûr beste çalar müjgân’la ben ağlaşırız bir yangın ormanından püskürmüş genç fidanlardı güneşten ışık yontarlardı sert adamlardı hoyrattı gülüşleri aydınlığı çalkalardı gittiler akşam olmadan ortalık karardı o mahûr beste çalar müjgân’la ben ağlaşırız bitmez sazların özlemi daha sonra daha sonra sonranın bilinmezliği bir boyut katar ki onlara simsiyah bir teselli olur belki kalanlara gün döndü geceler uzar hazırlık sonbahara o mahûr beste çalar m üjgân’la ben ağlaşırız
HAZIRLIK ŞİİRİ Milyonların kavgasında kara kuru bir er gün gelip asılacaksa eğer serin olsun şafaklar! Ey gönlü yüce dostlar deyin ki bir ağaç dalından, dal yaprağından incinmiş deyin ki yaşamak kavgasından toy bir ozan kesilmiş
Geoffrey Chaucer ve İngiliz Edebiyatı (Başlarken)
Milton ve Shakespeare’le birlikte İngiliz edebiyatının üç devinden biri olan Geoffrey Chaucer tahminen 1340-43 yılları arasında doğmuştur. Babası John Chaucer adında bir şarap tüccarıdır. Chaucer adının geçtiği ilk yazılı belge Ulster kontesi Elizabeth’in 1357 tarihli harcamalar defteridir. Bu defterde, bu isimde bir içoğlanına (page) elbise
Zıvarık nahiyesi bugünkü adıyla Konyanın Altınekin ilçesi
Suçlu tahminen dört beş ay evvel Anadolu Demiryolları muhasebe memurlarından Yahya ve Zıvarık nahiyesi başmuallimi Namık Beylerin evlerinde müçtemi ve medûv zevat huzurunda hazırlık tahkikatının Hinci sahifesinde yazılı "Memleketten Haber" unvanlı şiiri okumak suretiyle reisicumhur hazretlerini gıyaben tahkir eylediği hazırlık tahkikatında ifadeleri alman Remzi, Cemal, Eyüp Hamdi, tedrisat müfettişi M. Emin Beylerin şahadetlerini inzimam eden diğer şahit Yahya, Hüsnü, Muhlis ve Raşit beylerin ifadeleriyle anlaşılmış ve hareketi T.C.K. 158inci maddesinin ikinci fıkrası hükmünü müstelzim efaldan bulunmuş ol-makla hakkında C.M.U.K. 196 ve 200üncü maddeleri mucibince son tahkikatın açılmasına ve duruşmasının mevkufen asliye ceza mahkemesinde yapılmasına ve itiraznamede gösterilen kanuni esbap hakk-ı kazayı haiz mafevk mahkemeye ait takdir-i delailden bulunduğundan anında reddine ve suç devlet nüfuzunu kırar mahiyette bulunduğundan kefaletle salıverilmesi ne imkân-ı kanuni bulunmadığından bu baptaki kefaletle tahliye talebinin reddiyle mevkufen mahkemeye şevkine ve evrakın acele asliye ceza mahkemesine verilmek üzere C. Müddei Umumiliği'ne lüzum tevdiine karar verildi. 24/12/932 Konya
Reklam
BİR ŞEY UNUTTUM
Yolum uzundu biraz, kayalıklar çetindi; Sona yaklaşınca da gün bitti, akşam indi; Dediler; "Pek boş yere değil verdiğin emek, Eriştin demek" Hazırlık da bir büyük savaş bu yolculukta... Ne uçurumlar aşmak gerekmiş bir solukta!... Bir cılız su başı da bulsam şimdi tasam yok; Dayandığım kayaya değemez ateş ve ok!... Yalnız, Gönlümde bir acı var, adını bulamadım; Kırık gibi kanadım! Bir şey mi kaybettim ne? ellerim bomboş gibi... Bir yakuttan kadeh ki varlık, çatlamış gibi... Ses mi, çiçek mi desem; Işık mı, renk mi desem; Sanki, geçtiğim yolda bir şey unuttum!... Şükufe Nihal Başar
-18-
"Sufiliğin bir kolu olan Mevleviler için 18 merkezi önem taşıyan sayılardan birisiydi ve çok katlı anlamları vardı. Celaleddin Rumi'nin büyük didaktik şiiri Mesnevi'nin giriş şiiri 18 dizeden oluşur ve Mevlevi dervişi olmak isteyen herkes 18 gün boyunca tekkede hizmetkar olarak çalışmak , sonra da mutfakta 18 çeşit servis yapmasını öğrenmek zorundaydı. 1001 günlük hazırlık süresi tamamlandıktan sonra 18 kollu bir şamdanla yeni bir hücreye götürülürdü, burada 18 gün boyunca tefekküre dalardı. Nir Mevlevi tekkesini ziyaret edenlerin yanlarında 18 adet hediye getirmeleri adettendi. "
NİSAN 1955 Antepli gençlerin düzenlediği bir edebiyat matinesinde şiir hakkında konuşma yapan Salah Birsel; -Onlara Abdülhak Şinasi Hisar'ın Boğaziçi yalılarına gitmek için bile bir hazırlık istediğini de anlattım ve Boğaziçi Yalıları"ndan şu parçayı okudum: "Hatırlıyorum: Büyük yengemin Kanlıca burnundaki yalısına da her defa böyle bir hazırlanış devresinden sonra varmış olurduk.Şüphe yok,daha eski zamanlarda bu yalının sahipleri ve misafirleri ona kara yolundan atlarla da gidip gelmişlerdi.Lakin benim yad ettiğim bu zamanda mahallenin erkekleri attan inmişler, yaya kalmışlardı." Nihayet onlara dedim ki: "Bir şiirin güzelliğine, düzen örgüsüne hemen varılamaz.Okurun şiire ulaşabilmesi için şiiri tekrar tekrar okuması,kendini günlük etkilerin baskısından kurtarması,ruhunu arıtması, yıkaması, bir düzene sokması, Kanlıca'daki yalıya giderken olduğu gibi attan arabadan inmesi gerektir. Şiir alanına,sinema salonuna dalar gibi girilmez" Attan arabadan inmek sözü galiba hepsinin hoşuna gitti.Ben soğuk duş etkisi yaptığımı aklımdan geçirirken bir hayli alkış topladım. Salah Birsel/Hacivat günlüğü güncesi
Büyük dil âlimi el- Asmaî şunu hikâye etmiş ve demiştir ki:" Allah'ın rahmeti üzerine olsun , bir gün Hârun er- Reşd'in yanına girdim, bir kitaba dikkatle baktığını gördüm. Gözyaşları yanaklarına doğru akıyordu." Beni görünce dedi ki: Asmaî ! Bendeki hâli gördün mü ? Ben de dedim ki: Bu hâl eğer dünya için olsaydı sizi böyle görmezdim. ( Bu hâl âhiret için olmalı !) Bana bir kâğıt uzattı, bir de baktım ki kâğıtta Ebu - 'l - Atâhiye radıyallahu anhın şu şiiri yazılı idi: "Öldüğü günün sabahında tüm servet ü sâmânı, evleri ve sarayları harap olan kimseden ibret alıyor musun ! ? Öldüğü günde zamanın kendisini zelil etiği ve askerlerinin kendisinden uzaklaştığı kimseden ibret alıyor musun ! ? Koltukları, kanepeleri boş kalan, minberleri işlevsiz hâle gelenlerden ibret alıyor musun ! ? Nerede krallar, nerede İzzet ve şerefleri ! ? Onlar senin gideceğin yere gittiler. Ey dünyayı lezzetinden dolayı tercih eden kişi, kendisine karşı böbürlenene cevap vermek için hazırlık yapan İnsan ! Dünyadan elinin yetiştiği, alabileceğin her şeyi al. Sonu ölüm değilmi ?" Bunun üzerine Hârun er - Reşid ( rahmetullahi aleyh), " Vallahi bu şiirin muhatabı sanki benim, başkası değil" dedi ve çok geçmeden de rahmet- i Rahmân'a kavuştu.
"Bilmedikleri, anlamadıkları, tadına varamadıkları için lise kitaplarından Fuzûlîleri, Bâkîleri, Şeyh Gâlipleri çıkarmak isteyenler bile vardır. Fakat bütün güzel ve değerli şeyler gibi, Divan şiiri de anlaşılmak için bir kültür, hazırlık ve anlayış ister. Yüksek resim ve mûsıkî eserleri de böyle değil midir? "
26 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.