Koleksiyoncu, İngiliz yazar John Fowles’un birçok yayınevinden geri çevrilen ancak 1963’te yayımlandıktan sonra kendisine bugünkü ününü kazandıran ilk romanı. Psikolojik ve gerilim türündeki kitap ilk bakışta sapkın bir aşkın romanı gibi gözükse de arka planda suç, masumiyet, alt ve üst sınıf çatışması, popüler kültür ve entelektüellik, özgürlük ve esaret gibi konulara değiniyor.
Kitap, bir kelebek koleksiyoncusu olan Frederick Clegg’in koleksiyonuna bir insanı dâhil etmesini, resim öğrencisi Miranda Grey’i kaçırarak evinin mahzeninde tutsak etmesini konu alıyor. Ama aslında her ne kadar fiziksel olarak Miranda tutsak olsa da satırlarda tutsağına tutsak olmuş bir Frederick var. Baktığımız zaman ortada olağanüstü bir hikâye yok çok kitapta benzer konular işlendi. Ama bu kitabı ilginç kılan detay hikâye anlatımını ikiye bölerek karakterleri farklı bakış açılarıyla okurun karşısına çıkarıyor olması. 3 bölüme ayrılan kitapta birinci ve üçüncü bölüm Frederick’in ikinci bölüm ise Miranda’nın bilinç düzeyinden anlatılıyor. Bu bölünme aynı olaya hem Frederick ve Miranda’nın bakış açılarını, duygularını ve tepkilerini ortaya koyarken hem de okurun hikâye hakkındaki düşüncelerini gözden geçirmesine neden oluyor.
Sade bir dil, sürükleyici bir anlatım ve insanı düşündüren insan psikolojisi üzerinde yazılmış güzel bir kitap. Tavsiye olunur..