Mustafa Kemal Atatürk'ün Söylediği 75 Söz | Atatürk Sözleri ve Anlamları
Cumhuriyetimizin kurucusu, başöğretmenimiz Mustafa Kemal Atatürk, yaşam şekli ve üstlendiği görevleri gereği çok yönlü bir liderdi. Verdiği demeçler, söylediği sözler, aktardıkları ve daha nicesi hayatın her alanında önemli tavsiye, fikirler ve sözleri içeriyor. Spor,
Bu incelemeyi bir o kadar çok yapmak isteyip bir o kadar da nasıl toparlayacağım konusunda tereddütte kalmamı hesaba katmazsak gelin detaylara bakalım. Kitabı alıp okumadan önce
Hüseyin Nihal’in fikir dünyasına bir göz atmakta fayda var diye düşünüyorum. Herkes kitaplarında kendinden izler taşıyor fakat Atsız bu kitabında açık bir şekilde
Ey ruhum, tüm bilgeliği ve bilgeliğin tüm taze ve en eski sert şaraplarını verdim toprağın içsin diye.
Ey ruhum, her güneşi, her geceyi ve her susuşu ve her özlemi döktüm üzerine: – bir asma gibi büyüdün sen de.
Ey ruhum, aşırı zengin ve yüklü duruyorsun şimdi, dolgun memeleri ve sık, boz altın üzüm salkımlarıyla yüklü bir asma: –
– mutluluğunla
Sayfa 77
Bilmem sizde de böyle midir; yolculuk benim üzerimde daima
iyi ve unutturucu bir tesir yapar. Istiraplarımızın, üzüntülerimizin mekânla, yahut hayatımizın tabii muhitiyle sikı bir
alakası olsa gerek. Bir: muharririn dediği gibi, falan yerde en
kesif siddetinde olan bir acı iki yüz kilometre daha ötede ve
baska insanlar içinde biraz daha hafif ve daha kabili tahammül
oluvor. Bununla beraber acıdan acıya fark var. Ve benimki
acılarn en büyüğü, evlat acisıydı, üstelik de yağmur yağıyordu. Oh, size bu yağmurlu günlerin bende yaptığı aksülameli
nasil anlatmali? Böyle günlerde ben değişir, büsbütün başka
adam olurum. Başka bir adam, tam kelimesi değil... Bütün bir mazi, en kötü, en karanlık, en tamir edilmez taraflarıyla içimde
canlanır, hortlaklarımla baş başa kalırım. Böyle zamanlarda
hayat sanki bütün çeşmelerini kapatır, yalnız bir tanesi, azap ve
üzüntünün kaynaği kalır ve ben onun bulanık aynasında bütün
ömrün en kötü muhasebesini yapa yapa kendimi seyrederim.
Bu sefer de öyle oldu; her zaman ayak basar basmaz gündelik
üzüntülerimden sıyrıldığım, yalnız kendimin olduğum Haydarpaşa Garı bana bu sefer büyük ve karanlık bir lahit gibi
geldi. Trene aynı ruh haleti icinde bindim. Izmit'e kadar hep
ayni ıslak ve rutubetli hava icinde, tupkı bir olukta seyahat eder
gibi geldik. Hiçbir șey düşünmedim, hiç kimseyi görmedim,
Sadece vagonların üstüne ve pencerelerin camlarına değdikce yağmurun çikardığı sesi dinledim. Bir tabutta uyananlar,
yeraltinın mutlak sessizliğinde kendi nabızlarını ancak böyle dinlerler.
VAR MI SİZİN DE BÖYLE CİNNETLERİNİZ?
“Deliler ile benim aramdaki tek fark, onların bunu kabullenmemesidir. Oysa ben biliyorum deli olduğumu.” diyor, sürrealist ressam Salvador Dali. Dünyanın büyük çoğunluğu onun deli olduğuna, geri kalanıysa dahi olduğuna inanıyor. Hem deli olmak, dahi olmaya engel mi? Ya da tam tersi; dehalar da bir gün
Ulus Baker'le ilgili şimdilik son yazıdır. Keyifli okumalar...
KES KULAKLARI, GEÇİR SİCİME…
Ulus Baker’in babası Sedat Baker ruh bilimci bir doktordur. Kıbrıs savaşı zamanında çalıştığı hastaneye yaralı askerler tedavi edilmesi için getirilir. O sırada Ulus ise babasının yanında oturup, çocuk haliyle getirilen yaralıları ve tedavi sürecini
#Schopenhauer
*Yazar
#Aldığımız her nefes bizi sürekli etkisi altında olduğumuz ölüme doğru çeker... Nihal olarak zafer ölümün olacaktır, çünkü doğumla birlikte ölüm zaten bizim kaderimiz olmuştur ve avını yutmadan önce onunla yalnızca kısa bir süre için oynar. Bununla birlikte, hayatımıza olabildiğince uzun bir süre için büyük bir ilgi ve
Daha önce ramazanı kimseden ne böyle güzel dinledim ne de böyle güzel okudum. Sezai Karakoç çözülmesi gerçekten çok zor olan bir yazar olmasına rağmen eserinde ne anlatmak istediğini biz okurlara geçirdi.
Kitapta Sezai Karakoç’un her sene ramazan ayında yazdığı yazılardan ve buna bağlı olarak duygu ve düşüncelerinden bahsetmiştir. Kitabı
2.kısım
Anlam sorunu
Hayatın anlamı nedir?" sorusu neredeyse her sözcüğü so- runsal olan ender sorulardan biridir. Bu, son sözcük için de ge- çerlidir, çünkü dünya genelinde dini inancı olan sayısız insan için hayatın anlamı bir "ne?" değil, "kim?" sorusudur. Kendini işine adamış bir Nazi, Adolf Hitler'in
Raymalı-aga kendi zamanında çok tanınmış bir cırav (yırcı), bir ozan idi. Daha küçük yaşta ün kazanmıştı. Tanrı vergisi bir yetenek ve kişiliğinin üç güzel özelliği sayesinde bozkırın en ünlü yırcısı, âşık ozanı olmuştu: Güftesini kendi yazar, bestesini kendi yapar ve güzel sesiyle bunları hem çalar, hem söylerdi. Dinleyenler ona hayran
Gerçek nedir? Ya da gerçek gerçek midir?
Bu soru tarihsel olarak filozofların yanıt aradığı en önemli sorulardan birisidir.
İnsanların çoğu aslında toplumsal yaşam içerisinde gerçeği aramazlar, daha doğrusu gerçek diye bir sorunları yoktur. Çünkü çoğu zaman gerçeğe ulaşma çabası riskli ve tehlikelidir. Bu yüzden sistem tarafından kendilerine
sunyata anlayışı, Budizm'de sahip olduğu özgün anlamdır. Bu şu soruyla akla geliyor: Boşluk neyin boşluğudur ? Alex Wayman şöyle açıklıyor:
Ananda Buda'ya "Dünya geçersizdir" sözünü sordu. Buda şöyle açıkladı: "Benlikten ya da kendine ait olandan yoksun olduğu için, bu nedenle, 'Dünya boştur'." Buda şunu
Kitapta suçluluk psikolojisi, toplumun kadınlara olan bakış açısı çok iyi ele alınmış. Kullanılan metaforlar ve karakterlerin mitolojikleştirilip anlatılması kitap dilini zenginleştirmiş. İlk başlardan beri bahsedilen ve kim olduklarını bilmediğimiz ancak karakterin sürekli olarak bahsettiği Âdem Bir, Âdem İki ve Âdem Üç karakterleri kitabın
Ne kadar da hoş, sözcüklerin ve seslerin olması: sözcükler ve sesler birer gökkuşağı ve sonsuza-dek-ayrılmış olanlar arasında birer sahte köprü değil midir? Her ruhun başka bir dünyası vardır; her bir ruh için başka bir ruh ötedünyadır.