Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Atomculuk fiziksel dünyanın gerçekliğini, çoklukçu bir teori aracılığuyla Elea mantığının kaçınılmaz etkilerinden kurtarmak için ortaya koyulan son ve en başarılı prişimdir. Bu düşüncenin rakiplerine göre Anaksagoras'in tohumlarının sonsuz bölü nebilirliği ve niteliksel farklılıkları, sorudan kaçınmak gibi görünüyordu ve onlar da çözümü daha
Şöyle seven... Var bir hayalimiz...
"Sen benim. Boş cümlelerime en uygun kelimesin Bilge. Her yere yazdım seni. Hiç bir yerde yanlış durmadın. En çokta buradaki boşluğa yazdım. En doğru cevap sen oldun. Ben sana biraz yandırdım yani Bilge. Yani sende yandır demiyorum ama zahmet olmazsa, sen de düşür müsün hiç senin cümlelerine... Eklemeyi. Beni... Özne olarak..."
Barbaros...Kitabı okuyor
Reklam
Hayattan öğrendiğim bir şey var. Her yerde kötülük çok kuvvetli ve zor yeniliyor. İyilik daha zayıf kalıyor.
İçinizde derinlerde bir yerde her zaman asıl doğruyu biliyorsunuzdur.
Ben akıllı kadınları severim Düşünen, az konuşan, çok bilen Her yerde, her zaman nazı çekilen
"Her yerde yalnızca ulaşılamayan mükemmel insanlar gördüğüm için ben küçük çocuğun gözünde hiçbir yerde onay bulmayan güvenliksiz, benim içimde kendime doğrultulmuş bir güvensizliğe ve bütün herkese karşı sürekli duyduğum korkuya dönüştü. Yani kendimi o noktada senden genellikle kurtaramadım tabii. Bu konuda yanılıyor olman, insanlarla ilişkim hakkında aslında hiçbir şey öğrenememenden kaynaklanıyordu herhalde, böylece kaçırdığım aile yaşamını başka yerde telafi etmek zorunda kalacağımı kuşku ve kıskançlık içinde (beni sevdiğini inkâr ediyor muyum?) Varsaydın, çünkü dışarıda da aynı şekilde yaşamam sana göre olanaksızdı. Ayrıca bu konuda özellikle çocukluğumda kendi kararıma güvenmediğimden dolayı belli bir avuntum vardı; kendime şöyle diyordum: "abartıyorsun hani, gençlerin hep yaptıkları gibi ufak tefek şeyleri fazlasıyla büyük istisnalarmış gjbu duyumsuyorsun." Ancak daha sonra dünya hakkında bilgim arttıkça bu avuntuyu neredeyse yitirdim.
Reklam
Verme unsurunun dışında, sevmenin etken özü, sevginin her türü için geçerli olan belli temel unsur- larla da ortaya çıkar. Bunlar, ilgi, sorumluluk, saygı ve bilgidir. Sevginin içerdiği ilgi, en açık biçimiyle annenin çocuğa gösterdiği sevgide görülebilir. Eğer bir anne- nin, çocuğuna az ilgi gösterdiğini, onu beslemeyi, yı- kamayı, rahat
Sayfa 34
Allah çeşitli vesilelerle,her zaman ve her yerde yanınızda olduğunu sık sık gösterir size,yeter ki O'nu gönlünüzden hiçbir zaman çıkarmayasınız.
Çünkü yalnızlık kalabalıkta ama acı her yerde belli eder kendini.
Sayfa 21 - Destek yayınlarıKitabı okuyor
Reklam
Sevgisiyle hayata dokunan her kadın iyi ki var. Anneler gününüz kutlu olsun
Kadın doğurduğunun değil, yüreğinin dokunduğu her canlının annesi olabilir. Bir yetimin, kuşun, kedinin belki bir çiçeğin... Kadın elinin değdiği yere hayat getirir, hayat getirdiği yerde anne olur.
"Senin yokluğundan gelen o yalnızlık olmasa, öbür yalnızlıklar bana bu kadar koymazdı." Ve daha niceleri Bay Canayakın, Bay Hüsnüniyet, Bayan Şiir Sevgisi, Bayan Hayranlık, hepsi hepsi benim dostlarımdır. Bir dediğimi iki etmezler görünüşe bakılırsa. Oysaki ben her zaman her yerde yalnızımdır. Birçok şölenlerde benim yerime adım oturur sandalyeye. Bütün ilgi adıma karşıdır. Adım sevilir, adım övülür, adım alkışlanır. Sen yalnızlığın bu türlüsünü bilmezsin. Çepçevre bir ilgi çemberi ile sarıldığı anda kişinin aslında nasıl bir yalnızlık kuyusuna düştüğünü göremezsin. Ün yapışık kardeş gibidir. Kurtulamazsın, kaçamazsın ondan. Kendi hayatını yaşayamazsın. Sen bile beni yalnız ben olduğum için sevemezsin artık. Adımı benden ayıramazsın. Çevremdeki bütün insanlar aslında büyük yalnızlığımın şahitleri bence. Ya da oynadığım yalnızlık dramının seyircileri. Gözlerinden anlıyorum, biraz sonra hepsi sıkılmaya başlayacak, birer birer terk edecekler salonu. Perde indiği zaman birkaç meraklıdan başka kimse kalmayacak. Sen yalnızlığın bu türlüsünü bilmezsin işte. Ve asıl bilmediğin en büyük yalnızlık da senin verdiğin yalnızlıktan başka bir şey değil. Senin yokluğundan gelen o yalnızlık olmasa, öbür yalnızlıklar bana bu kadar koymazdı.
Sayfa 157 - Sahibini Arayan Mektuplar - Yirmi Birinci MektupKitabı okuyor
Şimdi artık karanlıkta yan yana yürüyorlardı. Anselmo yumuşak bir sesle konuşuyordu, zaman zaman da tırmanırken başını ona çeviriyordu: “Bir piskopos bile öldürmem ben. Ne türden olursa olsun, mal mülk sahibi birini de öldürmezdim. Bundan sonraki yaşamları boyunca onları, tıpkı bizim tarlalarda çalıştığımız gibi, tıpkı bizim dağlarda odun kestiğimiz gibi her gün çalıştırırdım. Böylece insanın ne yapmak için yaratılmış olduğunu anlarlardı. Bizim uyuduğumuz yerde uyumaları gerektiğini, bizler gibi yemeleri gerektiğini ama her şeyden önce de çalışmaları gerektiğini anlarlardı. Böylece öğrenirlerdi işte.” “Ve seni yeniden köleleştirmek için yaşamlarını sürdürürlerdi.” “Öldürmekle onlara hiçbir şey öğretemezsin” dedi Anselmo. “Köklerini kurutamazsın onların, çünkü daha büyük kinle tohumları daha da çoğalır. Hapishane bir işe yaramaz. Hapishane yalnızca nefret yaratır. Tüm düşmanlarımız bunu öğrenmelidir.
Her mezhep kendisinin "kurtuluşa eren fırka" olduğunu iddia edip, İslam'ı tekeline alırken, kendisi gibi olmayanları İslam dışı ilan etmekte, onlara yaşama hakkı tanımamaktadır. Bunun en açık örneğini IŞID meselesinde görebiliriz. Suriye'deki, Irak'taki, Yemen'deki çatışmalarda da mezhep farklılıkları hem motivasyon, hem de meşruiyet aracı olarak kullanılmaktadır. Orta Doğu'da, hatta Müslümanlanın yaşamış oldukları her yerde ya fiilen mezhep çatışması vardır (Pakistan) veya iktidar kavgaları mezhepler üzerinden yürütülmektedir. Bu sebepten diyoruz ki; Orta Doğu'da olup bitenleri anlayabilmenin anahtarlarından birisi, belki de en mühimi Şiiliktir. Haritaya baktığımızda İran'da %85, Irak'ta %60, Suriye'de %12, Suudi Arabistan'da %15, Körfez ülkelerinde %30-70 oranında Şii nüfusun olduğunu bilmek, İran'ın Şiilerin olduğu her yerle ilgilenmeyi sorumluluk saydığını görmek, nüfuz ve iktidar çekişmesinin en iyi kullanabileceğini enstürmanın mezhep meselesi olduğunu anlamak için yeterlidir.
Sayfa 126 - POLİS AKADEMİSİ YAYINLARIKitabı okuyor
Müslümanların yaşamış olduğu her yerde kan vardır, gözyaşı vardır; en kötüsü çocuklar, masum insanlar hayatını kaybetmekte. dir. Bu sebepten ilk yapılabilecek yapılması gereken iş, ne pahasına olursa olsun akan kanı durdurmaktır. İslam öncesi Arap toplumlarında, Kur'an'ın da tasvip ettiği bir "Haram Aylar" uygulaması mevcut idi. Bu zaman diliminde savaş yapılmazdı. Bu örnek bugün daha fazla anlam ve önem taşımaktadır. Müslümanların, yeniden savaşın arızi bir durum olduğunu, esas olanın barış olduğunu hatırlaması, bir tek insanın haksız yere öldürülmesinin bütün insanlığın öldürülmesine eşdeğerde sayıldığının yeniden farkına varması bir tür zorunluluktur. Savaşın, şiddetin bir yaşam biçimi olmadığının bir şekilde bilinç düzeyine taşınması gerekmektedir.
Sayfa 124 - POLİS AKADEMİSİ YAYINLARIKitabı okuyor
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.