Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
"James Carse, hayatta yaptığımız her şeyin ya kazanmak için kuralına göre oynadığımız sonlu bir oyun yada oynamaya devam etme zevki için kurallarla oynadığımız sonsuz bir oyun olduğunu iddia eder. Herkes her an, hem sonlu hemde sonsuz oyunlar oynar. Bir tür diğerinden daha önemli değildir. Beyzbol çok iyi bir oyundur ama kuralları, kazananları ve kaybedenleri olmadan işlemez. Aşk sonsuz bir oyundur; iyi oynandığı zaman sonsuza kadar sürer ve herkes de sürdürmek için oynar. Her zaman, daha çok kendiniz olmak ve ne kadar harika olduğunuzu dünyaya nasıl ifade edeceğinizi tasarlamak şeklindeki sonsuz oyunu oynadığınızı hatırladığınız başarısız olamazsınız.. Tabii ki acılar, kayıplar ve bir sürü sorun yaşayacaksınız ama onlar sizi daha az siz yapmaz ve bu sorunları hiçbir zaman toparlayamayacağınız varoluşsal bir 'başarısızlık' olarak yaşamazsınız."
Bir grup olarak ataerkinin sefasını en çok sürenler, erkeklerin kadınlardan üstün olduğu ve bize hükmetmeleri gerektiği varsayımını faydasını en çok erkekler görmüştür ve bugün böyledir. Fakat bu sefanın bir de bedeli olagelmiştir. Erkekler, ataerkinin nimetleri karşılığında kadınlara hükmetmekle^ ataerkinin zarar görmemesi için gerekirse şiddet kullanarak bizleri sömürmek ve bastırmakla "yükümlüdürler". Oysa erkeklerin büvûk. çoğunluğu için ataerkil erkek olmak zordur. Çoğu, kadınlar karşısında duyulan nefret ve korkudan, kadınlara uygulanan şiddetten rahatsız olur. Hatta bu durum, söz konusu şiddeti devam ettirenler İçin de geçerlidir, Fakat bir yandan da ataerkinin nimetlerinden vazgeçmekten korkarlar. Ataerki değişirse, avuçlarının içi gibi bildikleri bu dünya ne hale gelir, hiçbir fikirleri yoktur. Dolayısıyla, hem aklen hemde kalben yanlış olduğunu bilseler de, erkek tahakkümünü pasif bir şekilde desteklemek işlerine gelir.
bgst yayınları
Reklam
Feminist Yaklaşın
Bir grup olarak ataerkinin sefasını en çok sürenler, erkeklerin kadınlardan üstün olduğu ve bize hükmetmeleri gerektiği varsayımını faydasını en çok erkekler görmüştür ve bugün böyledir. Fakat bu sefanın bir de bedeli olagelmiştir. Erkekler, ataerkinin nimetleri karşılığında kadınlara hükmetmekle^ ataerkinin zarar görmemesi için gerekirse şiddet kullanarak bizleri sömürmek ve bastırmakla "yükümlüdürler". Oysa erkeklerin büvûk. çoğunluğu için ataerkil erkek olmak zordur. Çoğu, kadınlar karşısında duyulan nefret ve korkudan, kadınlara uygulanan şiddetten rahatsız olur. Hatta bu durum, söz konusu şiddeti devam ettirenler İçin de geçerlidir, Fakat bir yandan da ataerkinin nimetlerinden vazgeçmekten korkarlar. Ataerki değişirse, avuçlarının içi gibi bildikleri bu dünya ne hale gelir, hiçbir fikirleri yoktur. Dolayısıyla, hem aklen hemde kalben yanlış olduğunu bilseler de, erkek tahakkümünü pasif bir şekilde desteklemek işlerine gelir. Erkekler, sürekli, feministlerin ne istediğini bilmiyoruz diyorlar bana. Onlara inanıyorum. Değişebileceklerine ve olgunlaşabileceklerine de inanıyorum. Üstelik feminizm hakkında ne kadar çok şey öğrenirlerse o kadar korkmazlar feminizmden; çünkü feminist hareket, erkekler için de ataerkinin köleliğinden kurtuluş umudunu barındırı
Sayfa 8 - bgst yayınları
İVAN İLYİÇ’İN ÖLÜMÜ [ ALINTILAR ]
Babası Petersburg’da değişik bakanlık ve devlet dairelerinde kendine iyi kötü dünyalık yapabilecek mevki ve makamlarda bulunmuş bir memurdu; buralar öyle yerlerdir ki, böylesi koltuklara ulaşabilen insanların ellerinden doğru dürüst bir iş gelmeyeceği açıkça görülmesine karşın uzun hizmet geçmişleri ve sahip oldukları unvanlar düşünülerek bunların
İş Bankası Kültür Yayınları, İvan İlyiçKitabı okudu
Hem az konuşulurdu hemde herkes kendisine söylenen sözü dikkatle dinlerdi
İnsan kendi doğasına göre yaşamalı. Önce kendini tanımaya yoğunlaşmalı sonra kendi hakkında hakikate göre yaşamalı. Bir vejetaryen olan kaplan hakkında ne derdiniz? Elbette onun kötü bir kaplan olduğunu söylerdiniz. Dolayısıyla herkes hem bireysel hemde kolektif doğasına göre yaşamalı. İnsan ne ise o olmalı, kendi öz bireyselliğini, bilinç ile bilinçdışı arasında ikisine de eşit mesafede duran, kişiliğin o merkezini keşfetmeli; doğanın bizi yönlendiriyor gibi göründüğü o ideal noktayı hedeflemeliyiz. İnsan kendi ihtiyaçlarını ancak o noktadan tatmin edebilir.
Reklam
İnsanın belki de en büyük imtihanı diliyledir. Onu tutan, ona sahip olan kazanır, onu başıboş bırakan da hem burada hemde öte tarafta kaybeder.
Sayfa 109Kitabı okudu
Şimdilerde insanların en büyük sorunu buydu iste: sahip olduklarının kıymetini bilmiyor, her zaman daha fazlasını istiyorlardı. Hemde çalışmadan emek harcamadan. Istedikleri olmadığında şımarık veletler gibi sızlanıp duruyorlardı. Çoğu insan dünyanın onlara borçlu olduğuna inanıyor, hayatta yaptıkları yanlış seçimlerden başkalarını mesul tutuyorlardı. Ve herkes işler planlandığı gibi gitmezse öylece bırakıp kaçabileceğini sanıyordu.
Sayfa 147Kitabı okudu
Veronika ölmek istiyor, belki de yaşamak istiyordu tüm monotonluklara inat günleri saatleri doyasıya fazlasıyla yaşamak öyle de oldu. Doktorunun onun bir deneyde kullanacağını nerden bilebilirdi. Evet veronika artık yaşamaktan korktuğu kaçtığı hayatı yaşama fırsatı buldu hemde farkında olmadan.. Kitap gayet akıcı ve güzeldi olaylar güzel işlenmişti ve herkes kitaptan alması gereken dersi alacaktır buna eminim yeterki hayatın bilincinde olup ve hayatın elimizde olduğunun bilinciyle yaşarsak ...
İnsanlar herkesin yaşadığı gibi yaşıyor. Yani herkes,hem dini doktorinle ortak bir noktaya sahip değil hemde genellikle dine karşı olan dogmaların temelinde yaşıyor.
Reklam
Herkesin tek dileği, bir an önce ölmesiydi ama herkes bunu gizleyerek ona ilaç içiriyor, ilaç ve doktor arıyor ve böylelikle hem kendilerini hemde diğerlerini aldatmaya çalışıyorlardı.
Dışa kapalı geleneksel dini toplumlarda bir kimse dini esaslara,imana bağlı kalıp dindar bir hayat yaşasa; İslam'dan Şiilikten, Allah'tan ve dinden söz etse toplumun ilgisini ceker,herkes ona yönelir,elini öperler, geçimini temin eder,ona hürmet gösterir. Yüce bir şahsiyet,nurlu bir kişilik Ruhani bir âlim olarak telakki edilir. Böylece hem haysiyetini hemde geçimini din aracılığıyla temin etmiş olur.
Günümüz
Yine de... insanoğlunu anlamak hiç kolay değil: Ne kadar saçma bir şey olursa olsun, duyduğunu gider, ille bir başkasına anlatır, hemde salt "Ne yalanlar uyduruyor şu insanlar!" demek için. O bir başkası da daha sonra, "Haklısın, bayağının bayağısı bir yalan, dinlemeye bile değmez!" demek için kulağını ötekinin ağzına yapıştırır, hemen ardından "o bayağı yalan"ı anlatmak için bir üçüncüyü arar sonra da ikisi birlikte asil bir öfkeyle, "Ne bayağı yalanlar uyduruyor şu insanlar!" diye gülerler. Ve böyle böyle bütün kenti dolaşır bu yalan, herkes bıkıp usanmadan bu yalanı konuşur, ardında da bunun üzerine tek kelime edilmeye değmeyecek, bayağının bayağısı bir yalan olduğunu söylerler.
Sayfa 207 - Türkiye İş Bankası YayınlarıKitabı okudu
Trabzon, kıyıda demirlemiş, her biri aşağı yukarı ikişer grostonluk dört paslı askerî nakliye sefinesi ile, mazı ve akçaağaçlar içinde âdeta kaybolan Fâtih Câmii ve çevresindeki, herbiri mütevâzı birer mimârî şâheseri olan küçük evler ile, başta Zağnos Paşa’nınki olmaküzere taş köprüleri ve nice câmi ile, Küçük Ayvasıl Kilisesi, hükümet binâları,
Merhaba kitapseverler #Sedef#BurcuhanGabinUzunçay#Aile#Edebiyat#Roman#ozlemli_kitaplar#okudumbitti#Bilimkurgu#alıntı "Biliyordu artık hayatına giren insanlar ve onların yaşattıklarının hepsi bir amaca hizmet etmek içindi kimileri bir şeyler ögretiyordu kimileri içimizdeki yanlarımızı ortaya çıkarmayı sağlıyordu . İyi yada kötü yanlarımızla
174 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.