Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
“Ey kör! Aç gözünü de düşlerden uyan. Simurg’u göremesen de bari küçük bir serçeyi gör. Kaf Dağına varamasan bile hiç olmazsa evinden çıkıp kırlara açıl; böcekleri, kuşları, çiçekleri ve tepeleri seyret. Bırak dünyanın haritasını yapmayı! Daha hayattayken bir taşı bir taşın üstüne koy. Gülleri ve bülbülleri göremeyip gün boyu evinde oturan adam Dünyanın kendisini hiç görebilir mi?” ... Uzun İhsan Efendi düşünde dayısının kendisine bir şeyler söylediğini işitti. Ona cevap vermek, kör olduğu için düşten başka bir şey göremediğini anlatmak istedi. Ama bir güç, konuşmasına engel oluyor, dili ağzında dönmüyordu. Fakat zihninden geçenler belliydi.
Hiç olmazsa lüks bir lokantada yemek yemeden erkekle yatmayan sözde ağırbaşlı kadınlardan, onlarla gittiği bekar arkadaş evlerinden, garsoniyerlerden, garsoniyerlerin pis çarşaflı ve pis erkekle pis kadın kokan yataklarından, kırmızı apliklerle ve dergilerden kesilmiş çıplak kadın resimleriyle süslü duvarlarından, inanılmaz derecede kirli
Sayfa 180 - İletişim YayınlarıKitabı okudu
Reklam
360 syf.
9/10 puan verdi
Armentrout'un Lux serisi fantastik romanlar arasında en beğendiklerimden birisidir. Kırk yıl düşünsem kalkıp da bir gün baş kahramanları uzaylı olan romanlar okuyacağım aklıma gelmezdi. Ama okudum işte. Yine olsa yine yaparım:)Evet gelelim serimize.Baş kahramanımız haliyle yine sıradan bir insan evladı olan Katy adında bir kız. Annesi ile başka
Obsidiyen
ObsidiyenJennifer L. Armentrout · Dex Yayınevi · 20192,037 okunma
Kelimeler, albayım, bazı anlamlara gelmiyor. "Kelimeler, albayım, hangi anlama geliyor?" "Efendim?" "KELİMELER! Albayım. Hangi anlamda kullanıyoruz onları?" "Hangi kelimeler Hikmet?" Sizi neden yanımda dolaştırıyorum bilmem ki? "Bütün kelimeler. Genel anlamda kelime." "Ne demek istiyorsun oğlum?" "Kelimeler canım işte. Mesela kelebek" "Ne kelebeği?" "Kelebek canım, bildiğimiz kelebek." Ellerini açtı, kapadı. "Ha, o kelebek mi?" "Evet, o kelebek." "Kelimenin aslı mı nereden geliyor?" Bu soruya tutunalım hiç olmazsa: "Evet." "Bilmiyorum."
Sayfa 101Kitabı okudu
Kalabalığın büyük kısmı çözülen asker duvarını aşmış, vagonlara hücum etmişti bile. Pencerelerden sarkan Osmanlı askerleri kendilerine uzatılan, hiç olmazsa vagona doğru fırlatılan erzak paketlerini yakalamaya uğraşıyor, yakalanan hemen içeri alınıyordu. Yere düşen paketse tekrar fırlatılıyor, bu böyle sürüp gidiyor, bir izdihamdır yaşanıyordu. Pencereden sarkmış genç bir zabit, “Burası neresi?” diye sordu o sırada. Yüz çizgileri ince, kumral ve yakışıklı bir adamdı. “Gence” diye bağırdı yaşlıca bir kadın, “Şehrin ahalisi Türk’tür oğul.” Bu kez “Ana, su!” diye bağırdı genç zabit. Yaşlı kadın bakır ibrikten çinko, kırık bir tasa doldurduğu suyu pencereye doğru uzatmak istedi fakat boyu o kadar kısaydı ki mümkünü yoktu. Yanaklarından sağlık fışkıran genç bir kız durumu fark etmişti o sırada. Kimsenin kimseye yardım edecek hali, vakti yoktu. Bir an sağına soluna bakınan genç kız, fazla düşünmedi, yaşlı kadını bir çocuk gibi kucaklayıp pencereye doğru kaldırdı: “Dökme anne. Sıkı tut.” Su, yerine ulaşmıştı. Bu sahne zabiti bile gülümsetmişti. O gülümseme arasında kızla göz göze geldi. “Adın ne?” diye bağırdı pencereye doğru kız. Cevap geldi. “Murat.” “Peki ya senin?” “Bulak.” Hepsi bu.
192 syf.
7/10 puan verdi
kurtuluş savasından önceki anıları daha ilgi çekici subaylarımızın hangi şartlar altında ne fedakarlıklarla millete hangi şartlar altında hizmet ettiğinin gösteriyor ama yaverin kurtuluş savaşından sonraki daha ilgi çekici anılarını yayınlamasını beklerdim açıkçası o kısmı pek tatmin etmedi birde orjinal metni kuracağız derken insan hiç olmazsa anlamlarını yazar 1-2 sini yazmakla olmuyor bir keresinde cümleyi anlamadım biraz özensiz hazırlanmış
Yaveri Atatürk'ü Anlatıyor
Yaveri Atatürk'ü AnlatıyorCan Dündar · Can Yayınları · 2013397 okunma
Reklam
Ben sana ölümün kıyısında yaşama tutunmuş bir hayattan geliyorum. Sonbahar yağmurunda sensiz ıslanacaksam, kahvemin yanında kahvesini yudumlayan sen olmayacaksan, kabustan korkarak uyandığımda sana sarılamayacaksam, beraber hayal kurup birlikte yaşayamayacaksam, beni sevdiğini söylemenin ne anlamı var ki? Madem bunları seninle yapamayacağım, daha fazla varlığına alıştırmadan git. Hiç olmazsa acıların tat versin bana. Nasıl olsa ben sevmekten vazgeçmeyeceğim. Bir gün olur da bunları benimle yaşamak istersen, ölüme terk ettiğin yerdeyim. -Serkan Özel-
"Tutkular düşüncelerin ilk aşamasından başka bir şey değildir: onlar genç kalbin malıdır ve kim bütün ömrünce onlarla heyecanlanacağını sanıyorsa budaladır; bir çok sakin nehir, gürültülü şelalelerle başlar, oysa bunlardan hiç biri zıplayıp köpürerek denize kadar akmaz. Ama bu sessizlik çoğunlukla, büyük, ama gizli bir gücün işaretidir; duyguların ve fikirlerin dolgunluğu, derinliği, çılgın eğilimlere engel olur; ruh ıstırap ve sevgi duyarken kendinden kesin bir hesap sorar ve bunun böyle olması gerektiğine inanır. O bilir ki fırtına olmazsa güneşin sürekli ısısı kendisini kurutur; kendi hayatının içine işler; kendi kendini sevgili bir evlat gibi okşar ve cezalandırır. Bir insan ancak kendi kendini tanımanın bu yüksek haline erişince Tanrı'nın adaletini ölçüp biçebilir."
Sayfa 151Kitabı okudu
"Size tavsiye ederim, isyana sizden daha çok daha haklı olanların mahallesinde hiç olmazsa, ıstıraplarınız dan bahsedip isyana kalkmayın!"
"Etrafımız o kadar çirkefle dolu ki, temiz kalmak için bir tek çare kendi dünyamıza çekilmek ve muhitle, hiç olmazsa manen, alakamızı kesmektir."
Reklam
"Yontu sanatından sanırım az çok anlayan bir genç, bir mezarın üzerine yaptırılmış olan mermer bir yontuya aşık olmuş. Bu yüzden çıldırmış ve zavallı deli, lahdin içinde bu güzel kadından ne kaldığını görmek için bir gün taşı kaldırmış.Budala!Bir de ne görsün..ne görmesi gerekiyorsa onu..Bir mumya!O zaman aklı başına gelmiş ve iskeleti kucaklayıp öperek "Seni böyle daha çok seviyorum" demiş. "Hiç olmazsa sen yaşamış olan bir şeysin; oysa ben hiçbir zaman bilinci olmayan bir taş parçasına gönül vermiştim." Therese: -Anlamıyorum, dedi. Laurent: -Ben de, diye yanıt verdi; ama belki de aşkta yontu, insanın kafasında canlandırdığı; mumya da, yüreğinde bulduğudur."
Sayfa 123Kitabı okudu
"Her şeyden önce yaşa ve sırf laf olsun diye günlerini geçirme... Eğer gerçek aşkı tanıyacak kadar şanslıysan; bütün kalbin, ruhun ve bedeninle sev... Hayatını o şekilde yaşa ki; her an kendi elini sıkabilesin ve her gün faydalı olan, hiç olmazsa bir şey yap ki; gecelerin yaklaşırken örtüleri üzerine çekip kendi kendine “Ben elimden geleni yaptım” diyebilesin... Düşüncelerin neyse hayatın da odur... Hayatın gidişini değiştirmek istiyorsan düşüncelerini değiştir... " ___Shakespeare
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.