Dün gece bir kitap okudum anne. Ölümü şimdiden bir başarısızlık olarak görmüyorum. Nâzım Hikmet'in de dediği gibi öldüğümde yalnızca yarım kalan bir şarkının acısını toprağa götüreceğim.
Tahir olmak da ayıp değil,
Zühre olmak da..
Hattâ sevda yüzünden ölmek de ayıp değil,
bütün iş,Tahirle Zühre olabilmekte,
yani yürekte..
Meselâ,bir barikatta dövüşerek
meselâ,kuzey kutbunu keşfe giderken,
meselâ denerken damarlarında bir serumu,
ölmek ayıp olur mu?
Tahir olmak da ayıp değil,Zühre olmak da..
Hattâ sevda yüzünden,ölmek de ayıp değil.
Seversin dünyayı doludizgin,
ama o bunun farkında değildir.
Ayrılmak istemezsin dünyadan,
ama o senden ayrılacak.
Yani sen elmayı seviyorsun diye,
elmanın da seni sevmesi şart mı?
Yani Tahir'i Zühre sevmeseydi,artık
yahut hiç sevmeseydi,
Tahir ne kaybederdi Tahir'liğinden?
Tahir olmak da ayıp değil,Zühre olmak da..
Hattâ sevda yüzünden ölmek de ayıp değil..
Öyle gittin işte.
Dedin mi acaba, kime yazar, nasıl yaşar..
Ateşe gönlümü attın da gittin,
Kime "Yağmur başladı koş, koş" diyeceğim..?
Gönlüme bir ateş attın da, gittin.."