Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
İslamiyet ile Masonluk bağdaşır mı? Cengiz Özakıncı'nın dediği gibi: " Ülkeyi perde gerisinden Masonlar, perde önünden İslamcılar yönetiyorsa, bu durumda perde gerisindeki Masonların ülkeyi perde önündeki İslamcılar aracılığıyla yönettikleri düşünülebilirdi. " * Muhammed Salim Abdullah, Almanya İslam Konseyi Başkanı olduğu 1994'te Milli Görüş Vakfı ile çalışırken, mason olan şöhretli müslümanların isimlerini sayıyordu. * Muhammed Salim Abdullah'ın kendisi de masondu. * 1996 yılından bu tarafa Pfalz Eyaleti'nde Zweibrücken Locası'na kayıtlıydı. Bu locanın 17 numaralı yıllığında, 1980 de yayımlanan yazısının başlığı " İslam'da Masonluk İzleri " idi. * Demek ki, buradan bir tesbit yapabiliriz. Masonluk, milli değerlere karşıdır. Evrensel değerleri savunduğunu iddia eder. Bazı siyasi ümmetçiler-İslamcılar da milli değerlere karşı aykırı görüşleri her fırsatta dile getirmiyorlar mı? * Şimdi sözümüzü bir soru ile bitirelim. Günümüzde, İstanbul'daki camilerimizin birinde, Cuma günü Müslümanlara, Cumartesi günü Sabataylara vaizlik yapan hem tarikat mensubu, hem de Mason locası üyesi bir Hoca Efendi var mıdır? Cevabı: EVET
Sayfa 449450Kitabı okudu
İsmet Paşa'ya gece toplantısında haber gelir. "İzmir'den Afyon'a gelen Delibaş Mehmet çetesiyle birlikte dün Afyon'dan ayrılmış. Haberi yollayan arkadaşımız Konya'ya geçtiğini tahmin ediyor." İsmet Paşa hiç beklenmedik bir şey yaptı ve galiz bir asker küfürü savurdu, sonra da," Bu it yine dini alet edip bu cahilleri
Sayfa 331Kitabı okudu
Reklam
Bir hocanın kıvrak zekasını hatırladım. Talebenin biri sorar: "Hoca efendi. Boğulanlar niye denizin üzerine çıkarlar?" Hoca bunun hikmetini birdenbire akledemez. O zeki talebeye ikna edici bir cevap vermek mecburiyetinde bulunduğu için der ki: "Çocuklar görsünler de ibret alsınlar diye." 
Sayfa 27 - Say YayınlarıKitabı okudu
232 syf.
·
Puan vermedi
Seniha'nın kayıtsızlığı insanı hayrete düşürecek bir seviyeye ulaşmaktadır ancak bu eserin ciddiyetini ve gerçekliğini ortaya koyan en mühim alametlerden birisi olarak görülüyor...Milli Mücadelede aktif olarak rol almayan, hatta gaflet ve hatta hıyanet içinde yer alan İstanbul sosyetesinin daha sonra memleket mukadderatında birinci dereceye
Kiralık Konak
Kiralık KonakYakup Kadri Karaosmanoğlu · İletişim Yayınları · 202317,7bin okunma
İnsanlar görüp duyduklariyla bir insana önyargılı yaklasmak yerine o kişiyi yakından tanımaya çalışsalar keşke. HAYAL GÜNLÜĞÜ III. Murat Han bir gün telaşlı bir şekilde uyanır. Yüzünde düşünceli bir hava vardır. Vezîr-i Âzam Siyavuş Paşa, padişahın bu halini görünce dayanamayıp sorar: - Hayırdır
Atalarımız, terim kullanmakta bizi hayrete düşürecek kadar usta idiler. Bilimin terime dayandığını biliyorlardı. Türk ve İslam bilginleri sistematik bir terminoloji yaratmışlardı. Her bilim dalı, eskiden, bugünkü Batı dünyasında olduğu gibi, kendi terminolojisini kurmuştu. Bu terimlerin kesin tanımları yapılmıştı. Atalarımız, doğru tanımlanmış
Reklam
Anadolu'daki birçok din bilgini, müftü, imam, hoca bizi destekliyor. Ama buna karşılık Osmanlı Şeyhülislamı vatanı savunanların öldürülmesinin din görevi olduğu hakkında fetva verebildi. İstanbul'da pek çok din adamı, din bilgini var. Dinin siyasete alet edilmesinin en pis örneği olan bu fetvaya hiçbiri karşı çıkmadı, hepsi susarak destek verdi. İstiklal ordusuna ve idaresine karşı düzenlenen isyanların çoğunda din silahı kullanıldı ve etkili oldu. Bazı din dernekleri bildiriler yayınlayarak halkı istiklal idaresine karşı gelmeye çağırdılar. Birtakım din adamları isyanlarda başı çektiler. İsyancılar, kuvayımilliyecileri, subayları, askerleri, vatan savunmasını destekleyen yurtsever din bilginlerini, müftülerini din gereğidir diye öldürdüler, din gereğidir diye düşmana yardımcı oldular. Bazıları hala yardımcı oluyor. Mesela Tekirdağ Müftüsü, mesela Bursa Müftüsü, mesela Feraizci Hoca. Edirne Müftüsü Hilmi Efendi Venilos'un sağlığı için dua ediyor. Anzavur, 'Yunanlılar bizim dostumuzdur, padişahın emir ve rızası hilafına olarak onlara silah çekmek küfürdür, isyandır' diyor, Adliye Nazırı Ali Rüştü Efendi gazetelere demeç verip, 'Yunan ordusunun başarısı için dua ediniz' diyor, Divitli Eşref Hoca, 'İngilizlere meydan okuyoruz, bu en büyük küfürdür' diyor.
Ali Şeriati: Kürt medeniyetinden, Yunan ve çağdaş Amerikan medeniyetine... Araştırmacı Remzî Pêşeng'in Ali Şeriati konulu makalesi... Ali Şeriati’nin “İslam Bilim” ve Medeniyetler Tarihi adlı derslerinin “ Orijinal” çevirisi - 1 …Buna göre, Beynen Nehreyn’den Kürt adasından Yunanistan’a yansıyan Zeus isimli Tanrı, kültür ve medeniyetin
‘’Bir zamanlar askerî liseler baştan başa sivil hocalarla idare olunurken orada hoca olan bir zat talebesine: "sizi bu kaba elbiselerden de kurtaracağız. Siz bu elbise ile insanlık haklarından istifade edemez, meselâ Tokatlıyan’a gidip oturamazsınız" demişti. Bu efendi, Tokatlıyan’a gitmeyi bir insanlık telâkki edecek kadar basit düşünüyor ve Tokatlıyan’a gitmenin değil gitmemenin daha doğru olabileceğini idrak edemiyordu.’’
Kendisi yetişmiş olduğundan, birkaç yerden görücüye gelmişlerdi. Özellikle babasının ünlü zenginliği, her zenginlik düşkününü kendine çekerdi. Ancak görücülere Mihriban Hanım, oğullarının neci olduğunu sorar, "Kâtip!" yanıtını alınca, "Oh! Cebi delik," der. "Asker." yanıtını alınca "Yarım kundura," der. "Hoca" yanıtını alınca "Sarımsak başlı," der. Kısacası her biri için bir kulp uydurup maazallah eğer görücüler "Hanım kızım!.. Niçin böyle söylüyorsunuz? Oğlumuz şöyledir, böyledir," diyecek olursa bir püsküllü kahkaha koyuverip "Oh, kala kala da sizin oğlunuza mı kaldım hanım, oğlunuza başka yerden kız arayınız," diye kalkar yürüyüverirdi.
Sayfa 18 - İskele YayıncılıkKitabı okudu
Reklam
“AYAKLI KÜTÜPHANELER” M. NİHAT MALKOÇ “Ayaklı kütüphane” ifadesi aslında bir deyimdir. “Çok şey okumuş, her sorulana cevap veren, çok şey bilen, okudukları aklında kalmış kimse…” anlamlarına gelir. Eskiden bu çeşit insanlar çok vardı ülkemizde. Günümüzde de var; ama eskisi kadar değil. Değerli araştırmacı-yazar, tarihçi, gönül insanı Dursun
YOK DEVENİN BAŞI Olmayacak şeyler hakkında, inanılmayacak sözler karşısında yahut abartılmış yalanlar hakkında bir alay ifadesi olarak "Yok devenin başı!.." deriz. Hikâye güya, Hoca Nasrettin'in çocukluğunda geçmiş: Nasrettin'in dul annesi ince eğirip sıkı sardığı ipleri oğluna verir, götürüp pazarda uygun fiyata satarak, geçimlerini
İlk günkü çatışmalarda Kırım Hanı Fetih Giray Han ve Ağaoğlu Sinan Paşa'nın komutasındaki Türk öncü kuvvetleri Avusturya ordusuna 6.000 kişilik ağır bir kayıp verdirdi. Ancak tüm hatlarıyla Türk ordusunun merkezine yüklenen Avusturya ordusu Yeniçerileri de şaşırtan ateş gücü ile Osmanlı Ordusuna büyük kayıplar verdirdi. III. Mehmed'in de otağa çekilmesi ve Sadrazam İbrahim Paşa'nın da padişaha ordunun çekilmesini telkin etmesi ile orduda genel bir bozgun havası esmeye başladı. Ancak muharebenin yazgısını değiştiren iki ilginç olay oldu. Birincisi geri çekilmek üzere atına binmiş olan III. Mehmed'in atının dizginlerinden tutarak gitmesine mani olan hocası Hoca Sadeddin Efendi'nin gazileriyle ve Kırım atlılarıyla Avusturya ordusunu şaşırtan bir taarruza kalkışması, ikincisi ise Osmanlı ordusunun merkezine kadar gelmiş Avusturya ordusunun askerlerinin yağmaya girişmesi üzerine ordunun geri hizmetlileri olan oduncular, çadırcılar, uşaklar, deveciler ve aşçıların ellerine geçirdikleri kazma, odun yarması, balta, tırpanı kazan ve kepçeleri ile düşmana karşı saldırmaya başlamalarıdır. Haçlı ordusu yağmaya katıldığından düzeni bozulmuştu ve bu ani saldırı da bir paniğe yol açtı. Düşmanın gerilemesi üzerine akıncılar, yeniçeriler tekrar toparlanarak Haçlı ordusunun üstüne saldırmaya başlayınca dengeler bozuldu. Bu savaşı kazanılmasında geri hizmetlilerin katkısı olduğundan bu savaş literatürde "Kepçe kazan Savaşı" olarak da bilinir.
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.