Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Hz. Hüseyin
İki gün sonraki sabah vakti, Muharrem ayının üçüncü günü başlarken, küçük kamp bir ordu tarafından sarıldı. Ubaydullah, Hurr'un Hüseyin'i yakalamayıp kuzeye gitmesine izin verdiğini haber alınca, Kufa'dan acımasız bir gelen emirle, yaklaşık dörtbin süvari ve okçudan oluşan bir ordu göndermişti. Hurr emri yerine getirmediyse de bu general gereğini yapacaktı. Generalin adı Şimr idi ve bu isim de Muaviye, Yezid ve Ubaydullah gibi, bir başka kötülük simgesi olarak Şiilerin zihinlerinden hiç bir zaman çıkmayacaktı. General, Hüseyin'in kampını saracak ve kamptan kimsenin nehre gitmesine izin vermeyecekti. Korkunç, boğucu sıcakta kamptakilerin nehirden su alması engellenecekti. Amaçları onları susuz bırakıp Hüseyin'e diz çöktürmekti.
Sayfa 190Kitabı okudu
Benim gurbetimin adı ne Şems..? Hâlime bir isim koy.! Yalnız mıyım? Hasta mıyım? Garip miyim? Ben nerdeyim? Ben neyim Şems? Harf bir manadır,manası kendindedir. Benim harflerimi hangi rüzgârda savurdular Şems? Nefsine mağlup olamayan, Aşkta galip olur demiştin ya, şimdi söyle: Mağlup muyum, Mağdur mu..?
Sayfa 134Kitabı okudu
Reklam
Derler ki: Hazret-i Yûsuf'un müzayedesine bir ihtiyar kadın da katılmıştı. Elinde sadece bir tutam iplik vardı: - Â kadın, dediler; böyle bir inciye iki tutam iple sahip olunur mu? İhtiyar kadın acı acı tebessüm etti ve dedi: - Alınmayacağını ben de biliyorum!.. Ne var ki, bütün sermayem işte bu. Âşıkın gönül yarasından başka nesi olur ki?..
Sayfa 62 - Çelik YayıneviKitabı okudu
İSLAM'IN ANLAMI
Her din ismini, ya kurucusunun yahut da hangi millet, hangi kavim içinde çıkmış ise o milletin, o kavmin isminden alır. Örneğin; Hristiyanlık, adını Hz İsa (as)'nın Hristiyan dininde karşılığı olan Hristos'tan; Budizm, kurucusu Gotoma Buda'dan; Zerdüştlük, kurucusu Zerdüşt'ten; Yudaizm "yani Yahudilik", ismini dinin ilk ortaya çıktığı yerdeki kabilenin adı olan Yuda'dan almışlardır. İslamiyet dini dışındaki diğer tüm dinlerde durum hep aynıdır. İslam dini ise belirli şahıs ve kabilelere bu şekilde ayrıcalık tanımaması dolayısıyla, benzersiz üstünlüğün derecesine varmış bulunmaktadır. "İslam” kelimesi belirli şahıs, kavim veya milletin malı olmadığından bu gibi şeylerle ilişkilendirilemez. İslam, ne beşeri bir zihniyetin mahsulüdür; ne de belirli bir millete mal edilebilir. Beynelmilel bir din olup, gayesi İslam'ın hal ve hususiyetlerini insanda meydana getirmektir. Bununla birlikte "İslam", nitelikli bir unvandır. Bu niteliğe sahip olan herkes; hangi ırka, hangi kavme, hangi toplumsal gruba mensup olursa olsun Müslüman sayılır. Kur'an-ı Kerim'e göre: Her devirde, her kavimde ve her türlü halk arasında bu niteliğe sahip salih insanlar bulunagelmiştir. Onların hepsi Müslüman idiler.
Sayfa 9 - Düşün yayıncılıkKitabı yarım bıraktı
Veronika'nın Örtüsü/Dichter Şiirine Şerh
(Goethe Dichter/Şâir adlı şiirinde şöyle demektedir: Ben ki mukaddes kitaplarımızdaki O ulvî simgeyi, örtülerin örtüsü üzerine,* O ilâhî sûretin basılması gibi, Üzerime aldım da, bağrıma bastım, ) (Hans Memling'in tablosu:
Sayfa 358 - Senail Özkan'ın Açıklamaları
Osmanli adeti
Osmanlı'da adet olduğu üzere doğum Kur'an-ı Kerim tilavetiyle beklenirdi.Zamanında Sultan II.Murat'ın oğlu Fatih'in doğumunu beklediği gibi.İçeri girdiklerinde, oğul müjdesini verip ne isim vereceklerini sorduklarında:"Az önce Kur 'an -ı Kerim'den Muhammed Suresi'ni bitirmiş Fetih Suresi'ne başlamıştım.Hz. Muhammed'den (SAV) mülhem adı Mehmet ola, inşallah fetih ona müyesser ola". diyecektir.
Sayfa 37 - Timaş yayınlarıKitabı okudu
Reklam
Ahenk ve uyuşmazlık
Sonradan fikrini değiştirdi ve o zamanki Hıristiyanların kullandığı NAKUS adı verilen tahta çan kullanmaya karar verdi . Fakat bu iki aleti de hiç bir zaman kullanmadılar. . Çünkü, ikinci Akabe'de biat eden bir Hazrec'li olan Abdullah İbn Zeyd (r.a) , bir rüya görmüş ve onu ertesi gün Peygamber (s.a.v) ' e anlatmıştı : " Üstünde iki parça kumaştan yeşil elbiseli bir adam yanımdan geçti , elinde bir nakus vardı. Ben : " Ey Allah'ın kulu , o nakusu bana satar mısın ? " dedim . ' Onunla ne yapacaksın? ' diye sordu. 'Onunla insanları namaza çağıracağız ?' dedim . ,' sana bundan daha iyi bir yol göstereyim mi? ' Ben : ' Nedir o yol ? ' diye sordum . Adam " Allahu ekber , Allah büyüktür , demelisin " dedi . Ve bu ibareyi dört kez tekrarladı . Sonra ikişer kere de aşağıdakileri okudu : " Allah'tan başka ilah olmadığına şehadet ederim . Muhammed 'in Allah'ın rasulü olduğuna şehadet ederim , hay namaza , haydi kurtuluşa ! Allah büyüktür .' Daha sonra bir kez daha Allah 'tan başka ilah yoktur ." dedi ...
Sayfa 139Kitabı okudu
I. Süleyman (Kanuni)
6 Kasım 1494 de Trabzon'da doğdu. Osmanlı Devletinin 10. padişahıdır. Hünername'ye göre adını Kur'an'dan açılan sayfada geçen Hz. Süleyman'dan almıştır. Ayrıca babası Selim'in, bu adı kendi isminin küçültmesi (tasgir) olan "Süleyman"dan hareketle verdiği hakkında bir rivayet daha vardır. Bugün isminden çok Kanuni unvanıyla tanınırsa da bu sıfat 18. yüzyılda ilk defa Dimitri Kantemir'in Osmanlı tarihinde geçmiş, 19. yüzyılda Osmanlı tarihçileri tarafından benimsenerek yaygınlık kazanmıştır. Osmanlı kaynakları onu, kanun koyucu vasfından dolayı genellikle "Kanuni Sultan Süleyman" diye isimlendirirken ; Batılılar, büyük ve kudretli vasfından dolayı kendisini "Muhteşem ve Büyük" (Magnificent, Magnifique, Der Practige, çoğu zaman da sadece Grand Turc) gibi isimlerle anmışlardır.
Sayfa 170Kitabı okudu
Salzburg’un meşhur delilerinden biri olan Simi kendini Hz. İsa sanırdı. Şehrin tam merkezine yüksek bir yere konuşlanır ve kendince halka seslenirdi. Bazen hitabetinin ihtişamı çevredeki kafelerin bahçesinde oturan insanları rahatsız eder ve kafe sahipleri polise şikâyette bulunurdu. Polis Simi’yi alır götürür ancak Simi ertesi gün yine sokak
Yaşam üstüne :
Sokrates: "Maddî hayat bir derttir ve yalandır. Bu yüz- den maddî hayatın yok edilmesi bir mutluluktur ve biz bunu dilemeliyiz." der. Schopenhauer: "Hayat, olma gereken bir şeydir ama bir derttir; hiçliğe geçiş ise hayattaki tek mutluluktur." der. Hz. Süleyman: "Dünyadaki her şey: delilik ve bilgelik, zenginlik ve yoksulluk, sevinç ve acı; bunların hepsi boştur, hiçtir. İnsan ölüp gider ve ardında hiçbir şey kalmaz. Ve bu saçmadır." der. Buda: "Istırabın, acının, güçten düşmenin, ihtiyarlığın ve ölümün kaçınılmazlığının bilinciyle yaşanmaz. İnsan ken- dini hayattan, hayatın her imkânından kurtarmak zorunda- dır." der.
Sayfa 72
Reklam
Yıllar önce ağabeylerimin sanayideki iş yerlerinin civarında meyve sebze satan bir seyyar satıcıdan fiyatlandırma stratejisine ilişkin hayatımın en önemli pazarlama derslerinden birini aldım. Ağabeylerimin sık sık alışveriş yaptığı bu adamdan o gün de bir şeyler almak için küçük seyyar tezgahının yanına gittik ve meyve sebzeye bakmaya başladık. Birkaç çeşit meyve sebze aldıktan sonra sıra biber almaya gelince iki çeşit biber gözümüze çarptı. Bunlardan ilki daha ucuzdu (30 Krş) diğeri ise daha pahalıydı (40 Krş). Biz hangisinden alalım diye kendi aramızda konuşurken seyyar satıcının sözleri ve yaklaşımı hepimizi hayretler içinde bıraktı. Tabii yer Kayseri olunca böyle şeylerle karşılaşmak mümkün oluyor. Ben: Hangisinden alsak? Satıcı: Al abi işte istediğin yerden. Zaten ikisi de aynı. Ben: Nasıl aynı? E fiyatları farklı ama? Satıcı: Abi ucuz isteyen ondan alıyor, kaliteli isteyen ondan alıyor. Aslında aynı biber ikisi de. . .
Sayfa 133
Namazı Peygamber'e Cebrail'in Öğrettiği İddiası
Kur'an namaz ibadetinin temel rükünlerini tek tek zikretmiştir. Âyetlerde yer alan kıyâm(371), kıraat(372), rükû(373), secde(374) ve ka'de(375) gibi rükünler gayet açıktır ve bunların ne anlama geldiği hususu zaten muhataplarca biliniyordu. Ayrıca namaza başlamadan önce abdest almak(376), kıbleye yönelmek(377), ibadet halindeyken örtünmesi gereken yerleri örtmek(378) ve tekbir getirip Allah'ı yüceltmek(379) gibi birçok hususun yine âyetlerde yer aldığını unutmamak gerekir. Bütün bu rükünlerinin âyetle sabit olmasının yanı sıra, Resûlüllah heç geçmiş şeriati takip etmekle yükümlü olması hem de içinde yaşadığı toplumun yaptığı ibadetleri bilmesi nedeniyle, ayrıca Cebrail'in öğretmesine gereksinim duymayacak kadar namaz ibadetinin ne olduğunu bilmektedir. Âyetlerin mesajı son derece açık ve net. Üstelik Cebrail adı Mekke dönemindeki âyetlerde hiç geçmez. Dolayısıyla namazı ondan öğrendiği iddiasının hiçbir inandırıcılığıyoktur. Kaldı ki, şayet Resûllüllah Cebrail'den namaz kılmayı ve abdest almayı öğrenmişse, bunların sonradan âyetlerde tekrar zikredilmesinin anlamı yoktur. Diğer bir deyişle mezkûr âyetlerin malum ilamını hatırlatmaktan öte bir anlama gelmeyeceğini göz ardı etmemek gerekekir. (371) Zümer 39/9; Müzemmil 73/2, 20; Bakara 2/238, 239 (372) Müzemmil 73/20; Ankebut 29/45 (373) Hac 22/26, 77; Bakara 2/43, 125; Al-i İmran 3/43; Fetih 48/29 (374) Zûmer 39/9; Hac 22/77; Fetih 48/29 (375) Al-i İmran 3/191 (376) Mâide 5/6 (377) Bakara 2/143, 144 (378) A'raf 7/26, 31 (379) İsrâ 17/111
Sayfa 111 - Ankara Okulu YayıneviKitabı okudu
907 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.