Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Mesela herhangi bir gün müthiş bir iç sıkıntısı seni boğar. Hayat sana karanlık, manasız gelir. İnsan, biraz evvel senin zırvaladığın gibi felsefeler yapmaya başlar. Hatta yavaş yavaş onu da yapamaz ve canı ağzını açmayı bile istemez. Hiçbir insanın, hiçbir eğlencenin seni canlandıramayacağını sanırsın. Hava sıkıcı ve manasızdır. Ya fazla sıcak, ya fazla soğuk, ya fazla yağmurludur. Gelip geçenler suratına salak salak bakarlar ve on para etmez işlerin peşinde, bir tutam otun arkasından koşan keçiler gibi dilleri bir karış dışarı fırlayarak dolaşırlar. Aklını başına derleyip bu pis ruh haletini tahlil etmek istersin. İnsan ruhunun çözülmez düğümleri bir muamma gibi önüne serilir. Kitaplarda okuduğun depresyon kelimesine bir cankurtaran simidi gibi sarılırsın. Çünkü nedense hepimizde, maddi olsun, manevi olsun, bütün dertlerimize bir isim takmak merakı vardır, bunu yapamazsak büsbütün çılgına döneriz.
Hiç kimsenin birbirinden haberi yoktu. Başka başka dünyalar yaratmıştık kendimize. Birlikte mutlu yaşayacağımız bir dünyada olduğumuzu bilmiyorduk. Kuş ağaçtan habersiz, ağaç buluttan. Ve biz insanlar yeryüzünün bütün güzelliklerine sırtımızı çevirmiş, kendi karanlık iç dünyamızın derinliklerine dalmıştık.
Sayfa 171 - Everest Yayınları
Reklam
Ve biz insanlar yeryüzünün bütün güzelliklerine sırtımızı çevirmiş, kendi karanlık iç dünyamızın derinliklerine dalmışık .
Karanlık ruhunuzda size berraklık musallat oluyorsa Edebiyat'la uğraşmayın. Arkanızda sadece anlaşılır iç çekişler, kendiniz olmayı reddedişinizin zavallı kırıntılarını bırakırsınız.
Sayfa 20 - MetisKitabı okudu
Biraz uzun ama şu harika metni okuyunuz lütfen..
-Gusev sanki kendi içinde derin düşüncelere dalmış gibi, dalgın dalgın konuşuyordu. - Bu konuda epey düşünmüşlüğüm vardır, Mstislav Sergeyeviç. Savaş meydanında tüfeğinle yere yapışmış yatıyorsundur, hava tıpkı şu anda olduğu gibi zifiri karanlık... ve üzerine şakır şakır yağmur yağıyor... O anda ne düşünmeye çalışırsan çalış, dönüp dolaşıp ölüme
Sayfa 201Kitabı okudu
"Karanlık Oda"
Herkesin karanlık bir odası vardır; anahtarını kimselere veremeyeceği, içinde korkularını, ataletlerini, aşırılarını, uçlarını ve kimseninkilere benzemeyen travmalarla dolu bir odası… Korkular denilince 90’lı yılların sonunda ilk kez okuduğum Irvin D. Yalom’un Nietzsche Ağladığında adlı eserindeki; “Yirmi yıl düşündükten sonra korkuların
Reklam
Her fikir seni büyüsüne takıp sürüklüyor. Bunu bildiğin için, dışarıdan gelen tesirlere kafanla değil, inadınla mukavemet ediyorsun. Bu inat nedir bilir misin? Şahsiyetsizliğin yerini alan kör ve karanlık bir benlik duygusudur. Insanı saadete de, felâkete de götürebilir. Önünü görmediği için düzlükle uçurum arasındaki farkı, adımını attıktan sonra anlar. Sen bu eksiğini tamamlamak için daima hesaplı hareketi de seviyorsun. Kadınların hemen çoğu böyledir, fakat senin kadar değil. İdraklerine ve iradelerine ait noksanları hesapları ve hileleriyle telâfi etmek isterler. "Kadının fendi..." hikâyesi. Bu "fend" kelimesinin sonundaki lüzumsuz "d" harfi yok mu? Bu harf onların cehaletini ve sırf iç güdüleri ile elde ettikleri iptidaî hile tekniğini yüksek bir "fen" zannettiklerini gösterir. En yüksek mekteplerde okumak onları mutlaka bu karanlıktan kurtaramaz, çünkü bilmek için bilgi kâfi değildir, anlamak da lâzımdır.
Sayfa 138 - Ötüken Yayınevi, 43. Basım
Mesela herhangi bir gün müthiş bir iç sıkıntısı seni boğar hayat sana karanlık ve manasız gelir İnsan biraz evvel senin zırvaladığın gibi felsefeler yapmaya başlar Hatta yavaş yavaş onu da yapamaz ve canı ağzını açmaya bile istemez hiçbir insanın hiçbir eğlencenin seni canlandıramayacağını sanırsın. hava sıkıcı ve manasızdır ya Fazla sıcak ya fazla soğuk ya da fazla yağmurludur gelip geçenler suratına salak salak bakarlar ve On Para Etmez işlerin peşinde bir tutam otun arkasından koşan keçiler gibi dilleri bir karış dışarı fırlayarak dolaşırlar .aklını başına derleyip bu pis ruh haletini tahlil etmek istersin. insan ruhunun çözülmez düğümleri bir muamma gibi önüne serilir kitaplarda okuduğun depresyon kelimesine bir cankurtaran simidi gibi sarılırsın Nedense hepimizde maddi olsun manevi olsun Bütün dertlerimize bir isim takmak merakı vardır bunu yapamazsak büsbütün çılgına döneriz mamafih insanlar da bu merak olmasa Doktorlar açlıktan ölürlerdi..'
Kim iyi, kim kötü belli değil; iyilikle kötülük iç içe geçmiş...
Sayfa 299 - İthaki YayınlarıKitabı okudu
Ve biz insanlar yeryüzünün bütün güzelliklerine sırtımızı çevirmiş, kendi karanlık iç dünyamızın derinliklerine dalmıştık. Hiç sonu gelmeyecek çileli bir arayıştı yaşamımız. Neyi arıyorduk? Kimi arıyorduk? Bu kaybolmuşluğumuz daha ne kadar sürecekti? Bu susuzluğumuz, bu yıkılmışlığımız, bu kahrolmuşluğumuz?
Sayfa 171Kitabı okudu
Reklam
“Mesela herhangi bir gün müthiş bir iç sıkıntısı boğar seni. Hayat sana karanlık, manasız gelir... Hiçbir insanın, hiçbir eğlencenin seni canlandıramayacağını sanırsın. Hava sıkıcı ve manasızdır. Ya fazla sıcak, ya fazla soğuk, ya fazla yağmurludur. Gelip geçenler suratına salak salak bakarlar ve on para etmez işlerin peşinde, bir tutam otun arkasından koşan keçiler gibi dilleri bir karış dışarı fırlayarak dolaşırlar. Aklını başına derleyip bu pis ruh haletini tahlil etmek istersin. İnsan ruhunun çözülmez düğümleri bir muamma gibi önüne serilir. Kitaplarda okuduğun depresyon kelimesine bir cankurtaran gibi sarılırsın. Çünkü nedense hepimizde maddi olsun, manevi olsun bütün dertlerimize bir isim takmak merakı vardır. Bunu yapmazsak büsbütün çılgına döneriz. Mamafih insanlarda bu merak olmasa doktorlar açlıktan ölürlerdi...” 
Karanlık yığının içinden bata çıka yürüdüm. Uykusuz ve tek. Yine de sesim, ağzımdan değil, kafamın içinden geliyordu artık.
Artık onunla kelimeler ve düşüncelerle değil sıkı sıkıya bağlandığı zaman vasıtasıyla tartıştığını anladı. Şimdi her saniye, her iç çekiş ondan başkası değildi.
Bakışlar, iç kıpırtılarının, duyguların dili, yüreğin konuşması, ruhun dile gelmesi, başka bir insanı tanımanın yolu... Bakışlar, birbirine değen yüreklerin şimşek gibi çakması...
Sayfa 263 - Bakış
Kederlendirmiyor artık beni hatıraların daveti hatıralardan şikayetçi değilim. Hiçbir şeyden şikayetim yok zaten, yüreğimin durup dinlenmeden kocaman bir diş gibi ağrımasından bile. İyice yaklaştı bana büyük karanlık. Artık ne kibri nazırın, ne katibin şakşağı. Tas tas ışık döküyorum başımdan aşağı, güneşe bakabiliyorum gözüm kamaşmadan. Ve belki, ne yazık, hatta en güzel yalan beni kandıramıyor artık. Artık söz sarhoş edemiyor beni, ne başkasının ki, ne de kendiminki. İşte böyle gülüm, iyice yaklaştı bana ölüm. Dünya, her zamankinden güzel, dünya. Dünya, iç çamaşırlarım, elbisemdi, başladım soyunmağa. Bir tren penceresiydim, bir istasyonum şimdi. Evin içerisiydim, şimdi kapısıyım kilitsiz.
Sayfa 136Kitabı okudu
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.