Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Maraş ve Urfa'da yenilen, Antep'te ve Kilikya'da sıkışık duruma düşmüş olan Fransızlar, 1920 Mayıs'ının başından itibaren önce İstanbul Hükümeti ile onun aczi anlaşılınca, Ankara ile temas aramaya başladılar. Bundan dolayı İstanbul'dan Ankara'ya, "Bir binbaşı ile bir sivil geldi", fakat bunlarla yapılan konuşmalardan bir sonuç alınamadığı için ayın sonlarına doğru "Suriye fevkalade komiseri namına hareket eden", de Caix Robert'in başkanlığında bir heyet Ankara'ya gelmiş ve yirmi günlük bir mütareke imzalamıştı. Buna göre 29/30 Mayıs gece yarısından itibaren "Bütün Fransız cephesinde" yirmi gün için düşmanlığa son verilecek, Pozantı ve Sis'te (Kozan) bulunan Fransızlar, silahları ve eşyalarını da götürmek suretiyle Adana-Mersin şimendifer hattına, Antep şehri içindeki Fransız kuvvetleri de şehrin dışındaki Fransız ordugâhına çekilmiş olacak, düşmanlığın kesilmesinin ilk on günü içinde Pozantı, Sis ve Antep'in boşaltılması işi sona ermiş bulunacak, esirlerin değiştirilmesi işine ise düşmanlığın kesildiği ilk günden itibaren başlanacaktı. Konuşmalar sırasında Mustafa Kemal Paşa, "Milli sınırlar içinde olup Fransızların işgali altında bulunan" bölgelerin baştan başa boşaltılmasını istemişti. Fakat Fransız delegeleri, bu husus için yetki almak üzere Paris'e gitmeleri gerektiğini ileri sürdüler. Bununla beraber Mustafa Kemal Paşa'ya, Fransızların Adana ve çevresini boşaltacakları kanaati gelmişti.
Sayfa 199Kitabı okudu
“Peki sen… Sen hatırlıyor musun? Daha evdeki ilk günden itibaren gitmekten bahsettin. Ve sonra, çok geçmeden, her gün aynı şeyden bahseder oldun, gitmekten…”
Reklam
İnkişaf tesellisi
“Anne karnından çıkışa ilk doğum diyecek olursak, fıtratın ve istidatların inkişafını ikinci doğum diye adlandırabiliriz. Dünyaya geldiğimiz günden daha anlamlıdır (!) neden dünyaya geldiğimizi anladığımız gün…”
İnsan çocuğu olmadan korku nedir bilemezmiş ve belki bu korku nedeniyle daha muhteşem bir şey sanıyoruz çocuk sevgisini, çünkü korkunun kendisi de muhteşem. Her gün ilk aklına gelen "Onu seviyorum" değil "acaba nasıl?" oluyor. Dünya bir gecede korku tüneli halini alıyor.
Benden sonra ümmetime ne olacak?
"فَمَنْ الأُمَّتِي؟ “Fe men li ümmeti? / Peki benden sonra ümmetime ne olacak? Efendimiz'in âyet karşısındaki ilk tepkisi bu olmuştur. Bu nedir? Ölüm döşeğinde bile çocuklarını düşünen, ben gidince onların halleri ne olacak diye endişelenen bir ananın çırpınışı ne ise O'nun çırpınışı da odur. Yaşamak için yaşamak değil, yaşatmak için yaşamak... Bu sözün Efendimiz'in hayatında nasıl karşılık bulduğunu daha iyi anlayacağımız bir örnek daha aktaracağım: Efendimiz (sas) bir gün ashâbına, kendi ile ümmeti arasındaki ilişkisinin nasıl olduğunu şöyle anlatıyor: "Benim ile sizin haliniz şuna benzer: Adamın biri karanlık bir gecede ateş yakar. Ateşin alevleri belirince kelebekler/pervaneler o aleve doğru hücum ederler. O ateş yakan adam, kelebek- ler yanmasın diye onların ateşe doğru uçmalarını engel- lemeye çalışır. İşte ben de sizin cehenneme hücum etme- meniz için sizleri tutuyorum, sizleri bellerinizden tutup çekiyorum, ateşe atlamamanız ve ateşe düşmemeniz için çırpınıp duruyorum."
Biliyor musun ,ilk mektuplarında "bana böyle şeyler yazma sonra sana deli gibi aşık olurum " demiştim oldum işte sana bu gün çılgın gibi âşığm. Senden ayrı geçen bu günleri cehenmede imiş gibi geçiriyorum
Reklam
Nerde olsa yaşıyor insan; Nerde olsa bir gün ölmek var. Sen ilk aşkım, ilk gözağrımsın; Dünyalara değişmem seni. Keyfimden uçtuğum oluyor, Rüyama girdiğin geceler. Bayram sabahı bile olsa, Sensiz doğan günü n'eyleyim!
Çocuğun gördüğü düştür barış. Ananın gördüğü düştür barış. Ağaçlar altında söylenen sevda sözleridir barış. Akşam alacasında, gözlerinde ferah bir gülümseyişle döner ya baba elinde yemiş dolu bir sepet; ve serinlesin diye su, pencere önüne konmuş toprak bir testi gibi ter damlalarıyla alnında... barış budur işte. Evrenin yüzündeki yara izleri
Sayfa 114Kitabı okudu
"İnsan iyiliği hak etmelidir. Emek ve içtenliğin olmadı­ ğı yerde istek bir yaz yağmuru hükmündedir, gelir ve geçer. Gerçeğin ilk adımı hayaldir ve mutluluk tutkuyla yoğrulmuş bir çabadır. Kimse kendini dışlayarak gerçeğini değiştiremez. Hüznüne sahip çıkmayan insanın sevinci, her gün yeni bir boş­luğa kapı açan bir yanılsamadır. Unutma ki, 'hiçbir aşk düşün­ceye uzak değildir /hiçbir yıldız göğe.' (Abbas Sayar) İnsanı kendi çukurundan çıkaracak olan kendi umutsuzluğudur..."
Şu uçsuz bucaksız evrende bizden başka kimse yok demek saçma olur. Ama böyle bir karşılaşmanın gerçekleşeceği gün ansızın ve çok şiddetli olacaktır. Karşı tarafın dünyasına ilk inecek olan, her türlü zarar verme kapasitesini ortadan kaldırmak amacıyla orayı toz duman edecektir; ancak karşı tarafa boyun eğdirdikten sonra onun sanatına, tarihine, inançlarına, uygarlığına şefkatle eğilebilir.
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.