Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Ve son. En sevdiğim kısmı burasıydı. :)
❛ Yolunu yitirdiğini, şaşırdığını hissettiğin zaman ağaçları düşün, onların büyüme biçimini anımsa. Unutma ki, yaprağı gür ama kökü zayıf bir ağaç ilk güçlü rüzgârda devrilir, oysa kökü güçlü ve az yapraklı ağaçta can suyu bin bir güçlükle dolaşır. Kökler ve yapraklar aynı ölçüde gelişmelidir, olayların içinde ve üzerinde olmalısın, ancak böyle gölge ve sığınak sunabilir, ancak böyle doğru mevsimde çiçekler ve meyvelerle donanabilirsin. Ve sonra, önünde pek çok yol açılıp sen hangisini seçeceğini bilemediğin zaman, herhangi birine, öylece girme, otur ve bekle. Dünyaya geldiğin gün nasıl güvenli ve derin derin soluk aldıysan, öyle soluk al, hiçbir şeyin senin dikkatini dağıtmasına izin verme, bekle ve gene bekle. Dur, sessizce dur ve yüreğini dinle. Seninle konuştuğu zaman kalk ve yüreğinin götürdüğü yere git. ❜
Sayfa 152 - Can sanat Yayınları
Bazı yolların daha kolay olacağını düşünmek işimize geliyor bence," dedi, bir şeyi ilk kez fark ederek. "Ama belki de kolay yol yoktur. Yalnızca yollar vardır. Bir hayatta, evli olabilirim. Başka bir hayatta, tezgâhtarlık yapıyor olabilirim. Birlikte kahve içmeyi teklif eden tatlı bir adama peki demiş olabilirim. Başka bir hayatta, Kuzey Kutbu'nda araştırmalar yapan bir buzul bilimci olabilirim. Bambaşka bir hayatta olimpiyat yüzme şampiyonu olabilirim. Kim bilir? Her gün, her an yeni bir evrene giriyoruz. Boş yere hayatımızın farklı olmasını diliyor, kendimizi başkalarıyla ve kendimizin farklı versiyonlarıyla karşılaştırıp duruyoruz ama gerçekte çoğu hayat bir yere kadar iyi ve bir yere kadar kötü
Reklam
Bizanslılar İstanbul’un Fethi’nin sabahında verdikleri kayıpların cesetlerini topladılar, patrik ve papazlar ayinler düzenlediler. Hayatını kaybeden 1740 Yunanlı, 700 Latin ve Ermeni toprağa verildi. İmparator yanına soyluları aldı, kent surlarını dolaştılar, askerlerin yorgunluktan nöbet tuttukları yerde uyuyup kaldıklarını gördüler. Hendek ve kuyularda, sahillerde de cesetlerin olduğu tespit edildi, toplam kayıpların 18.000 civarında olduğu hesaplandı. Çar koç başlarının yakılmasını emretti. Daha sonra Çar ve ona eşlik eden heyet Büyük Kiliseye geçti ve düşmanın bu kentten uzaklaşması için dua ettiler. Türklerin, kayıplarını görünce kenti terk edeceklerini düşündüler… Ancak, “Tanrıdan korkmaz”, “Melun“ (Fatih Sultan Mehmed bu şekilde adlandırılır) kentten uzaklaşma gibi düşüncelere kapılmadan, hemen ertesi gün kayıpların tespiti için adamlarını gönderdi. Çok sayıda şehit verdikleri anlaşıldı, onların cesetlerini toplamak için bir çok askerini buraya gönderdi. İmparator ise kendi halkından hendeklerin ve derelerin cesetlerden temizlenmesini emretti. Bu arada düşman askerlerinin ne pahasına olursa olsun engellenmesi gerektiğini de açıkladı. Yedinci gün Padişah ordusuna taarruz emri verdi, ilk gün olduğu gibi, ara vermeden, nöbetleşerek savaşlarını öğütledi…
"Daha ertesi gün olmadan, o gece Alman toplarından atılan ilk gülle bizim evin karşısındaki kereste deposuna düştü. Köşe başındaki dükkânın beyaz kâğıt bantlarla kapatılmış pencere camları ilk kırılan camlar arasındaydı."
Sayfa 45
İkinci Günah...
Tanrı önce sessizliği yarattı: tüm yaratıklar bu sessizlikle beraber mutlu bir şekilde hayat sürdüler ta ki bir gün erkek ve kadın birlikte yere uzanıp kendi aralarında ilk sözcüğü yaratana dek. Bu durum Tanrı’nın çok gücüne gitti ve sözcük torbasını öfkeyle dünyanın üzerine silkeleyip, evrenini sözcük yağmuruna tuttu. Tanrı’nın sözcük hazinesi tüm yaratıkların üzerine sağanak gibi yağdı, eskiden sessizlikten oluşan bütün, ebediyete dek bozuldu. Tanrı dünyayı sözcüklerle lânetledi ve bundan sonra erkek ve kadın, başlangıçtaki sessizliğe geri dönmek için sonsuza dek mücadele edecekti...
Kaos yayınları
Cehennemlikler ise 5 kısımdır
1) Önemli olanla olmayanlarını birbirinden ayıracak görüşü ve düşüncesi olmayan tutarsız kimselerdir. (Gününü gün eden) 2) Açgözlü oldukları ilk anda fark edilmeyen hainlerdir. Bunlar buldukları ilk fırsatta güveni kötüye kullanırlar 3)Sabah akşam ailenle ve malınla seni aldatmayı hesab edenlerdir 4) Cimriler ve yalancılar 5) Ağzı bozuk ve kötü huylu kimse
Müslim Cennet 63, nr. 2865
Reklam
"Sana bir şey söyleyeceğim, ilk kez sana." "Doktora gitmeye karar verdim konuşanilmek için. Tedavi olacağım ve iyileşebiliyorsam iyileşeceğim." "Randevu aldım, dört gün sonra gideceğim. Benimle gelir misin?" "Eğer gelmek istemezsen anlarım ama yanımda olmanı istiyorum çünkü konuşmayı en çok senin için istiyorum." "Sana seslenmek istiyorum, sen bana bakmıyorken bile beni duy istiyorum, bir de benim sesimden kendini dinlemeni istiyorum. Hatılıyor musun, küçükken bana istersem senin de sonsuza kadar benimle beraber konuşmayacağını söylemiştin. Hatta bir hafta bu şekilde devam etmiştin. Senin yaptığın çok daha büyük bir fedakârlıktı, biliyorum ama ben de senin için çabalamak istiyorum."
Sayfa 158 - İndigoKitabı okudu
Daha iki gün önce, iddialı bir şekilde "Ruh dediğin nedir ki? Her şey ona atfedilebilir. Bir insandaki en önemli iki şey irade ve bilinçtir!" diye beyan eden bir okuyucuyla polemiğe giren bir makale yazmıştı. Şöyle demişti makalesinde: İşte böyledir ama ruhumuzda bazen olup bitenlerin önemini, biz o önemi fark etmesek bile, göz ardı edemeyiz.Manevi arzular, tarihsel olaylarda bile çoğu zaman belirleyici bir faktör haline gelirler. Ruh, iyi ve kötünün ilk nüvelerinin çıktığı kaynaktır. Ruh, bilinçaltının akümülatörüdür!.."
Sayfa 44 - Ketebe YayınlarıKitabı okudu
Ders niteliğinde bir hikaye. Okumanızı tavsiye ederim
Okyanusta yol alan bir gemi battı . Sadece bir kişi sağ kurtuldu. Dalgalar adamı küçük ıssız bir adaya kadar sürükledi. Adam ilk günlerde kendisini kurtarması için Rabbine yalvarıp yakardı. Sonraki günlerde yardım bulurum umuduyla uzaklara bakmaya başladı. Ama ne gelen oldu ne giden. Bin bir emekle rüzgardan, yağmurdan ve vahşi hayvanlardan korunmak için ağaç dallarından ve yapraklarından bir kulübe yaptı. Balık avlıyor, pişirip yiyor ve ufku gözlüyordu. Günler böyle geçiyordu. Yine bir gün balık avlamak için yola koyulmuştu. Döndüğünde ne görsün, tek tutunduğu dal olan tahta kulübesi alevler içerisinde cayır cayır yanıyordu. Başına gelebilecek en kötü şeydi bu. Keder ve öfke içinde donakaldı. Artık bu ıssız adada başını sokabileceği bir kulübesi bile kalmamıştı. Bu üzüntüyle, Allah'ım bunu bana neden yaptın, diye feryat etti. O geceyi Allahü Teala'ya sitemler ederek üzüntü ve keder içinde geçirdi. Ertesi sabah erken saatlerde adaya yaklaşmakta olan bir geminin düdük sesiyle uyandı. Onu kurtarmaya geliyorlardı. Mutluluktan havalara uçacak gibiydi. Gelenlere "Benim burada olduğumu nasıl anladınız?" diye sordu. Cevap onu hem şaşırttı hem de utandırdı: ''Dumanla verdiğin işareti gördük, o işarete göre geldik. " İşte tutulan son dalın kırılması, ilahi yardımların önündeki son engelin de kalkması manasına gelir kimi zaman.
Efendimiz (sav): - Allah’a yemin ederim ki, uykuya daldığınız gibi, bir gün öleceksiniz. Uykudan uyanır gibi de diriltileceksiniz ve bütün yaptıklarınızdan hesaba çekileceksiniz. İyiliklerinizin karşılığında iyilik, kötülüklerinizin karşılığında ceza göreceksiniz… İnsanlardan ahiret azabıyla ilk korkuttuğum sizlersiniz.
Reklam
Sevdiğin birini kaybettiğinde yaşadığın duygu...
Ama şimdi, ilk kez, çok kötüyüm, son derece rahatsızım, hastayım. Midemde bir yumruk var. Soluğum kesik, kalbim yara bere içinde, midem tamamen ezik. Dayanılmaz bir fiziksel acı. Bu acıdan bir gün kurtulabilecek miyim bilmiyorum. Çığlık attıracak kadar acı veriyor. Ama çığlık atmadım.
Sayfa 298 - Kırmızı Kedi YayıneviKitabı okudu
Tanrısal ilişkiler ile sömürü düzenleri arasındaki ilişki, tarih boyunca çok çeşitli sahnelerde kendini gösterdi. Gün geldi Hindistan'dan, Avrupa'ya tüm ticaret coğrafyası için yürütülen savaşın tarafı oldu, gün geldi petrol yataklarının ele geçirilmesinde yürütülen kirli savaşlara kara perde oldu. Gün geldi, toplumların
Ömürleri azaldığı halde her gün malları çoğaldığı için sevinen ahmaklar gibi olmayasın!
sn
"Yine seni ilk gördüğüm gün olduğu gibi,nasıl bakarsan bak,çekingen ve eli ayağı birbirine dolaşan bir kadın olurdun." "Ve sen de ben senin dikkatini hiç çekmiyormuşum gibi davranırdın ama her hareketimi görürdün." "Kısaca öğretmen Saye; ne olursa olsun,hangi hayatta yaşarsak yaşayalım,ben sana âşık olurdum ve sensiz bir hayat yaşayamazdım."
Sayfa 369Kitabı okudu
General'in haykırışları:
Hayatını vatan, devlet, millet için, şimdi itişip kakışarak gidip gelen bu insanlar için, onlar daha rahat uyusunlar diye, daha iyi yaşasınlar diye harcıyor. Ne gecesi var, ne gündüzü, ne eşi, ne dostu, ne karısı, ne sevgilisi var. Her şeyini, ama her şeyi- ni bu insanlar için feda etmiş. Ama bunu kim biliyor! Tüm bu fedakarlıkların karşılığı var
Sayfa 308 - İthaki
Geri199
1.500 öğeden 1.486 ile 1.500 arasındakiler gösteriliyor.