Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
bütün Çin' i birleştiren ilk büyük hanedan olan Han kurulmuştu (MÖ 209-MS 220). Ancak, Mo-tu'nun gücü de Orta Asya'da hızla yayılı­ yordu. Hun saldırılarına karşı durabilmek maksadıyla imparator Kao-tsu, Han bölgesi kralı Hsin'i Ma-i bölgesinde MÖ 201 yılında sınırları Hunlara karşı korumak için gönderdi. Aynı yılın sonbaharında uzun süre Mo-tu'nun güçleri tarafından kuşatma altına alınan Hsin, barış için birkaç defa Hunlara elçi gönderdi. Onun sık sık Hunlarla ilişki kurması, Han hanedanı imparatoru tarafından hain olarak suçlanmasına yol açtı. Durumu kavrayan Hsin öldürüleceğinden korkarak Ma-i şehrini Hunlara teslim etti. Hatta, Tai-yüan şehrini ele geçirmelerine yardım etti. Bunun üzerine büyük bir ordunun başında sefere çıkan Han imparatoru Kao-tsu, Hunlarla savaşmak için Ping-ch'eng'a (Ta-t'ung'da) kadar ilerledi. Çin imparatorunun ordu mevcudu üç yüz bin kişiden fazlaydı. Mo-tu, çok iyi strateji uygulayarak Çin imparatorunu daha ordusunun tamamı gelmeden sıkıştırdı ve kuşatma altına aldı. Yedi gün bu zor durumda kalan imparator, Mo-tu'nun kuşatmayı açması sonucu bir yerden kaçarak kurtuldu. Neticede ağır tavizler vermek suretiyle Mo-tu ile anlaşma yapmak zorunda kaldı. Artık Hunlar, Çiniilere askeri açıdan daha üstün durumda olduklarını hissettirmişlerdi. Özellikle hızlı hareket eden süvarilerle hücum etmeleri Çinlileri yıldırmıştı. Mo-tu, eşinin "Çin büyük ülke fethedilse bile kontrol altında tutulamaz" şeklindeki telkini üzerine kuşatmayı kaldırmıştı.
–bursada doğmuşum, çocukluğum ve yeni yetmeliğimin ilk yılları bu kalleş kentte geçti, ben hiç çocuk olmadım diyebilirim, ya da bir çocuğun yaşayabileceği hayatı hiç yaşamadım./ çocukluğum acılarla, yoksullukla ve hastalıklarla geçti./ benim hiç oyuncaklarım olmadı, anımsadığım tek oyuncak, babamın hastaneden çıktığı gün bana aldığı on beş liralık bir bisikletti, sonra o da eskiciye satıldı, dingin, ağırbaşlı bir çocukmuşum o zamanlar da. hiç ağlamazmışım./ve galiba bu yüzden şimdi çok ağlıyorum./
Reklam
Robert Kolej, o tepeye kondurulduğu günden beri orada inşaatın eksik olduğunu, Hisar'da gençten ihtiyardan bilen kimse yok... İngilizliğin memleketimizde bir nüfuz alanı demek olan o hakim noktada okul binaları arttıkça artıyor. Okul idaresi Hisar'ın tepesinde Fatih Hazretlerinin ağızdan ağıza dolaşan tarihi "öküz gönü"
Hayat senden neleri aldıysa inan hepsi egiticiydi ve senin için gerekliydi. Sakın isyan etme, her olanın içindeki değeri bul ,anla,keşfet. Daha güzeli, sen tekamülünde gereken basamagi aşınca zaten seni bulacak. Her kaybettigine sükredecegin gün gelecek. Istediklerin mi olmuyor, o zaman anla ki ruhunu ihtiyaci olan başka seyler oluyor aslinda. Tesadüf yok, ilahi seçimler var. Hayat aslanda bep olmasi gerektigi gibi akıyor tüm ihtişamı ve manevi derinliği ile… Hayat her an sana farkindalık sunmak için is başında Hayat birçok kapıya sahip, bir kapi kapanir kapanmaz yenisi açılmaya hazir, yeter ki sen hala o kapananın ardindan bakma. Sen kalbini açinca ve górmeye hazir olunca, binlerce vesile sana adeta akacak. Inandigin her sey, zaten her şeyden bağımsız ilk andan itibaren senindir.Bir niyete girince sen, elbette ki dürüstlüğün de samimiyetin de o konuya olan bağlılığında sınanır. Hayat, daima "manevi anlamda" daha iyisi adina calisır Her olay bir digerine bağlıdır, her ruhun baska ruhlarla görünmeyen bağı vardır.Güvenle bekle dilegini, onu sen gerçek yapacaksin. Hiç ummadığın vesileler sana yolları açacak. Kendine cok iyi davran, iyi iyiyi Çekecek. Neye inanmissan Onu alırsın. Senin kısmetin senden başkasına isabet etmez. “Aslında korktuğun falan yok Korktuğun şey korkunun ta kendisi Korku seni kandırıyor.”
❝ İlim Rahattan Fedakarlık İster..
Üzücüdür ki bugün öğrenciler arasında zihni tembellik yaygınlaşmıştır. Rahatı ve eğlenceyi, ciddiyet ve istikrarlı çalışmaya tercih etmektedirler. Rahat içinde yaşamak, lüzumsuz işlerle uğraşmak onlar için yaşamın gayelerinden biri olmuştur. Onların hedefleri nefsin arzularını temin etmektir. Derse ve ilim tahsiline vakitleri kalmamıştır.
Sayfa 96 - Otto YayınlarıKitabı okudu
9 Temmuz 1919 karışık bir gündür. Etrafında herkes biraz durgundur. Sivil hayatta ilk gündür. 10 Temmuz günü Kurmay Başkanı Kazım (Dirik) Bey onun karşısındadır. "Paşam, siz askerlikten istifa ettiniz. Benim bundan sonra vazifeme devam imkânım kalmadı. Evrakı kime teslim edeyim?" diye sorunca, Mustafa Kemal Paşa, "Ya… Öyle mi efendim? Peki efendim" der. O sırada yanında bulunan Rauf Bey olayı şöyle anlatmıştır: "Mustafa Kemal'i 1909'dan beri tanırım. Çok sayıda sıkıntılı anlarına şahit olmuşumdur. Ama o gün, orada, kurmay başkanının evrakını toplayıp karşısında dikildiği ve o sözleri söylediği andaki ruh düşkünlüğünü hiçbir zaman görmedim. Koltuğuna yığılmıştı. Bana döndü; Rauf, gördün mü? Devlet makam ve dayanağının kıymetini gördün mü? dedi."
Sayfa 239 - Kırmızı Kedi YayıneviKitabı okudu
Reklam
BİR CİNS AMOK!..
- "Bir gün, alkıştan çatlayan tavanların birini altında, henüz 14-15 yaşlarında, gençliğe ilk adımını atan yüreğin uyanışı... Sonra remzin remziyle, suya rengini hakim kılan yosun yeşilliğinin ürpertisini kaybetmeksizin, sırrını kendine saklayan zamanın mevsimlerle ifadesi şeklinde öz yolunu döşeyen vasıta olarak, avcının murad oklarına gönüllü atılan hedef... Bir cins AMOK...
Sayfa 59 - 3.Levha, Âdem'in Doğuşu -Âdem'in Doğumu- İBDA YayınlarıKitabı okudu
Hürmüz
Seni yenmiştim Ahrıman! Başlıyorsun azmaya yeniden! Önce, başkaldırıp bana, yaratıkların en yaşlısı Kaymurs’u, Boğa-insanı öldürttün. Sonra ilk insan çiftini, Meşya ve Meşyane’yi ayarttın; ve yüreklere karanlıklar saldın, taburlarını sürdün göklere. Benim de vardı taburlarım, sürü sürü yıldızlar; seyrediyordum yukardan tahtımın altında sıra sıra
İnsanların neden sürekli yapmayı istemedikleri işleri yaptıklarını merak ediyordum gerçekten. Hayat giderek daralan bir tünel gibiydi. İnsan ilk doğduğunda tünel kocaman oluyordu. İstediğin her şey olabilirdin o zaman sanki. Sonra doğduğun anda belki yarı yarıya küçülüyordu tünel. Erkek doğduysan anne olamayacağın kesinleşmiş oluyordu ve bir manikürcü , ya da anaokulu öğretmeni olman da pek muhtemel değildi. Sonra büyümeye başlıyordun ve yaptığın her şey bu tüneli biraz daha daraltıyordu. Ağaca tırmanırken kolunu kırdığında bir beyzbol atıcısı olmayı listeden elemiş oluyordun. Matematik sınavlarından kaldıysan bilimadamı olma hayallerinin hepsini çöpe atabilirdin. O kadar basit. Bu böylece yıllar boyunca devam ediyordu, sonunda o tünelin içinde sıkışıp kalana dek. Belki bir fırıncı, kütüphaneci ya da barmen oluyordun sonunda. Ya da bir muhasebeci. Orada kalakalıyordun. Bir gün öldüğün zaman tünel artık tamamen daralıp kapanmış oluyordu. Kendini bir sürü tercihle sıkıştırmış, sonunda tünelin altında ezilip kalmış oluyordun. - " Bu işi neden mi yapıyorum ? " dedi babam. " Cevabı basit. Sizin için. Senin için, Greta için, annen için. " Bir insanın başkalarının mutluluğu için bütün hayatını bir kenara itebileceğini düşününce bir anda kendimi fena halde üzgün hissetmiştim.
NURİ BİLGE CEYLAN'LA "KIŞ UYKUSU" ÜZERİNE
Taşradaki insanlar beni daha çok şaşırtıyor. Burada (İstanbul'da) çok yakın arkadaşlarım oldu, beş sene boyunca masada konuşuyorsun. Sonra bir gün beraber bir iş yapmaya kalkıyorsun, bir anda küsüyorsun. O kadar pratikten kopuk bir ilişki biçimi var ki. Oysa taşrada bütün düşünceler birtakım gerçek pratik olaylara bağlı. Hemen ortaya çıkıyor her şey, hızla. Burada çıkmıyor. Hakikaten bir sürü arkadaşımla - bunların içinde sinema dünyasından insanlar da var - bir tek ortak iş yapmaya kalktığımızda beceremedik. Ama yıllarca dünyanın en iyi anlaşan insanları gibi dolandık ortalıkta. Duyguların, fedakârlığın ortaya çıkması gereken ilk anda sözlerin başka, eylemlerin, edimlerin başka olduğunu anlıyorsun. Onun için belki taşra insanından bahsetme eğilimim daha fazla.
Sayfa 268 - Norgunk YayıncılıkKitabı okudu
1.000 öğeden 981 ile 990 arasındakiler gösteriliyor.