Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Psikolojik yaraların çocuklar üzerindeki duygusal etkisi ve yetişkin hayatlarında nasıl ortaya çıktıkları. Düşünün, hayatta kalmak için güveneceğiniz ilk insan ölmüş olmanızı istiyor. Bu bir çocuk için ne kadar korkunç, ne kadar travmatik olsa gerek. Kendinize verdiğiniz değer yok olur; ve yerine kalan acı çok bü­ yük, çekilemeyecek kadar büyüktür. Dolayısıyla yutarsınız, bastı­ rırsınız, gömersiniz. Zaman içerisinde travmanızın asıl sebebiyle bağınız kopar, nedeninin köklerini unutursunuz. Ama bir gün bütün öfke ve acı, bir ejderhanın midesinden fışkıran alev misali tekrar ortaya çıkar ve elinize bir tüfek alırsınız. O öfkeyi artık ölmüş ve unutulmuş babanız üzerinden değil, kocanızdan, ha­ yatınızda babanızın yerine geçmiş olan adamdan, sizi seven ve yatağınızı paylaşan adamdan çıkarırsınız. Onu başından beş kez vurursunuz; muhtemelen neden olduğunu bile bilmeden.
Paul Valery şu düşünceyi, bir gün ilk bakışta söylemiş olmasına rağmen bu pek sıradan olmayan bir fikirdir: "Bir oyunun kurallarından kuşku duymak asla mümkün değildir. Çünkü onları belirleyen ilke tartışmasız niteliktedir. Kurallar ihlal edilir edilmez, oyun evreni çöker, oyun diye bir şey ortada kalmaz. Hakemin düdüğü büyüyü bozar ve 'bildik dünyanın mekanizmasını bir an için geri getirir:'
Reklam
"..ilk gün güvensiz, ikinci fazlasıyla güvenli, üçüncüsü pişmanlıkla dolu, dördüncüsü iyiydi."
Sayfa 123 - Franz KafkaKitabı okuyor
Beyaz Ölüm Kuşları
çünki tanrıyı yaratan ve öldüren şeyler aynıdır vurunca acının ilk gölgesi yaratır kuşkuyu acının padişahı elbette zalim olur ve bilincin duvarına çarpınca şaşkınlığı bir soru önce acıya sonra acıya uzanır - hey tanrı hani tanrı böylece bir gün tanrı da ölür
İlk defa bir kitabı ağlayarak bitirdim
Aile servetini yiyip tükettiği gençlik günlerinde, uzun bir hayatın ona neler sunacağından habersizdir elbette Fugui. Yıllar sonra, yaşlı öküzüyle tarlasını sürerken tanıştığı bir yabancıya hayatından söz etmeye başladığında, şımarık bir gencin başına gelenlerden fazlasını sayıp dökecektir bu yüzden: Fugui, kendisiyle birlikte altı insanın hayatını, kaderin sürprizlerini, yaşamın acılarını ve sevinçlerini anlatır. Onun dilinden -daha doğru bir ifadeyle Yu Hua'nın kaleminden- dökülenler, insanlık durumlarına dair epik bir romana dönüşür böylece. Basit bir anlatım, güçlü bir anlatı doğurur: Sabanın toprakta bıraktığı izlere benzer kağıt üzerinde satırlar. Yaşamın her şeyi kapsaması gibi, Yaşamak da hayatı olduğu gibi kucaklar. Doğumları ve ölümleri, mutsuzlukları ve umutlarıyla... Yayımlandığında ülkesinde yasaklanmasına rağmen, bir hayat öyküsü okumamış da sanki bir hayat yaşamış olduklarını söyleyen okurlarının her geçen gün artmasıyla bir "modern klasik"e dönüşen Yaşamak'ı Bahar Kılıç, Çince aslından çevirdi.
Ana basın yayın
,çünkü kadınları kaçınılmaz bir zorunluluk olarak görüyordum. Resmi olarak değerli olduğumuzu neredeyse erkekler kadar değerli olduğumuzu biliyordum ama bu bile dolaylı bir durumdu: yalnızca yeni erkekler yaratabildiğimiz için değerliydik ve tabii sıraları gelince yeni erkekler doğurabilecek yeni kadınlar yaratabildiğimiz için. Her ne kadar bu gururumu incitse de -çünkü insan hiç değilse azıcık değeri olsun ister, hayır, yalan, çok değerli olmak ister insan- ne kadar canımı yaksa da o kadar da değerli olmadığımı kabullenmiştim. Kadınlar erkekler kadar iyi değil, diyordum kendi kendime, fiziksel olarak erkekler kadar kuvvetli değiller, onlar kadar ağırlık kaldıramıyorlar, bombalamalara onlar kadar dayanıklı değiller; savaş alanında sinirleri de onlarınki kadar dayanıklı olmuyor, yani genel olarak bakarsak onlar erkeklerden daha değersiz savaşçılar, daha kötü silah arkadaşları. Onlar yalnızca savaşçı doğurmak için kullanılan araçlar. Resmi olarak kadınları erkeklerle aynı kefeye koymak adeta bir iltifat sayılır; onları mutlu etmenin faydalı kılmanın bir iltifat sayıldığını herkes biliyor. Düşündüm, dedim ki belki bir gün gelecek, kadınlara artık ihtiyaç kalmayacak: yumurtalıkları alınıp gerisi atılacak. Böylece Devlet yalnızca erkeklerden oluşacak, kızlara beslenme ve eğitim sağlama gereksinimi de ortadan kalkacak. İnsanın emanet yaşadığını, yalnızca şu an için gerekli olduğunu ve oldukça da pahalıya mal olduğunu bilmesinin bazen ne tuhaf bir boşluk hissi yarattığını itiraf etmeliyim. Bunu kabullenecek kadar dürüstken ilk çocuğumun da böyle emanet bir varlık olması büyük hayal kırıklığı olmaz mıydı?
Reklam
Yapılmak için yıkılmak şart mıdır bilmiyorum ama kopmanın insanı güçlü kıldığını, beklentisiz bıraktığını, beklentisiz kalan insanın korkularından sıyrıldığını, korkulardan sıyrılmanın kişiyi daha özgür kıldığını biliyorum. İnsan ayrıldıklarıyla, vedalaştıklarıyla, koptuk- larıyla büyüyor, gelişiyor. Sonsuzluğun olmadığı, her şeyin bir gün biteceğini anladığın o ilk kopuşta başka birisi oluyorsuna
Sayfa 61 - Gökhan ErgünKitabı okudu
Türk Fırtınası diyor ki;
İnsan kendini paraya ilk sattığı gün tüm değerler paralı oldu. Yaşam bu yolla pahalı oldu. Ormanları kesen ve yakan zihniyet aldığımız nefese sayaç takmaya kalktı. Türk işte yeniden böyle ayağa kalktı. Bu zulmü bize layık görenlere ilmi sır ile yaşattığım ibret zalimlere çok pahalıya mal oldu. Alışkın değillerdi. Azgın olmaları bundan dedi yaratan. Çok yakında insanlığın arasından çekilmek zorunda kalacaklar onlar. Asıl gücün kimde olduğu belli oldu. Önder Karaçay
İSTANBUL İLE NEDEN EVLENDİM? 29 Mayıs 1999 tarihinde İstanbul'da toyum oldu. Nikahım eşimle kıyıldı toyum İstanbul ile oldu. Bu sırda ibretin bir parçası böyle oldu. O toy neyin toyu idi? 29 Mayıs 1453 tarihinde Türk'ü yeniden kim doğurdu? İstanbul O İstanbul doğudan zulmü bitirmek için sefere çıkan bir yaralı bir çocuğu yine
Şimdi kalkıp da seni seviyorum desem. Söyleyemem ki... Bunu kendime bile söylemeye cesaret edemedim ben. Bunu içimde hissettiğim ilk andan itibaren içimde saklıyorum. Münkesif bir kalbin iç burkan acziyetini kimselere söyleyememek de başka bir acı veriyor insana. Oysa karşıma çıkan her insana ilk olarak ve sadece bundan söz etmek istiyorum. Tutuyorum kendimi, saklıyorum. Seni saklıyorum, parmaklarını, ellerini saklıyorum, gülümserken kıvrılan dudaklarını saklıyorum, hoşçakallarını saklıyorum, bembeyaz yüzüne bir anda dolan şaşkınlıklarını saklıyorum. Sırf bu yüzden kalbim bir gün paramparça olacak. Bu yüzden gece yarılarında uyanıp içtiğim tek dal sigara eşliğinde gözlerimden akıyorsun. Sana dair gizleyemediklerim yanaklarımdan süzülüyor ve önüme düşüveriyor.
Reklam
"Çeşit çeşit düşünceler vardı kafasının içinde, ama her düşünce aynı noktaya varıyordu: Ölüm. Ölüm her şeyin kaçınılmaz sonu böylesine açık seçik olarak aklına ilk kez geliyordu. ... Bugün değilse de yarın, yarın değilse de otuz yıl sonra... Hepsi bir değil miydi? Bu kaçınılmaz ölümün gerçekte ne olduğunu bilmiyordu, onun ne olduğunu hiçbir zaman düşünmemişti de; bunu düşünemiyor, düşünmekten de korkuyordu....Çalışıp d ısınıyor, bir şeyler yapmak istiyorum ama bir gün her şeyin biteceğini, ölümün gelip kapımı çalacağını unuttum. "
Tanıdım Seni
Seni yalnızlığından tanıdım Kirpikleri kırık çocuk Çiğneyip durduğun dudaklarından. Gözlerin küllenmiş yangın yeriydi Bir eylül göğünün bulut kümeleri Donuk bakışlarında Hüznün nasıl da benziyordu Benim ilk gençliğime.
Faşizm
Bürokrat kapitalistler, halkı ulusal şovenizm ve burjuva popü lizm kışkırtmaları ile aldatmanın özel işlevini yerine getirirler. ABD emperyalizmi, feodalizm ve bürokrat kapitalizminin kötülüklerine karşı ulusal kurtuluş ve halk demokrasisi için mücadele eden dev- rimci hareketi parçalayıp bozmak için parlamenterizmi kullanırlar. Çaresiz
Sayfa 164Kitabı okudu
“ Çünkü çocuğunu kaybeden bir anne için yaşanan her yeni gün ilk gün gibidir.Bu acı hiç yaşlanmaz.Yas giysileri yıpranıp ağarsa da,yürek hep karanlıkta kalır. “
Tebessüm bedavadır; vereni üzmez, alanı mutlu eder. Şems i Tebrizi
Tebessüm: Hayatımızın ilk saatlerinden itibaren bizimle beraber olan tebessümle o kadar iç içeyizdir ki, buna otomatik olarak cevap veririz. Yüzümüze gülen birisi, bazen biz farkında olmadan, yüzümüzden bu tebessümün cevabını alıverir. Hatta, çoğu zaman, gülenin bir ‘kişi’ olması da gerekmez. Mütebessim bir resme bakarken, bizim yüzümüzde de kendiliğinden bir tebessüm beliriverir. Ve hiç kuşkusuz, bütün yüz ifadeleri içinde her gün en fazla kullandığımız yüz ifadesidir tebessüm.
Sayfa 141Kitabı okudu
1.500 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.