Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Yunus'un kullandığı vezin
Yunus Emre aruz veznini kullanmakla beraber, ilahilerinin mühim kısmını -ve tabii en güzel, en aslî olanları- hece vezniyle yazmıştır. Bu hususta en büyük âmil [etken], arasından yetiştiği halk kitlesine daha iyi ve alıştıkları bir âhenkle hitap etme endişesi olmuştur.
İlk görüşte aşk! Aşk; en uzun hece! Gönüller bir oldu mu! Aşk! İçin ölmeli!
Sayfa 267Kitabı okudu
Reklam
Öykü Nasıl Yazılır-1
O Ses Sen Değilsin Diyelim ki ne yazacağımızı bulduk; olayı, kahramanı zihnimizde tasarladık. Yazar olarak niyetimizi ne ölçüde açık edeceğimizi ne ölçüde saklayacağımızı kurguladık. Değineceğimiz meseleleri, kullanacağımız mekânları, kanatlandıracağımız imgeleri seçtik. Bir öykünün iç dinamiğini yani merkezini teşkil edecek sorun yumağını
Sayfa 6 - Emin Gürdamur:
İlla illa..
Hikâyenin ismi düştü dilime bir gece: LÂ. İLLÂ, dedim. Bir ömür boyu aradığım hece harfinin LÂ olduğunu bildim. LÂ: Olumsuzluk eki. Başkaldırı serbestîsi. Ama değil mi ki Tevhid kelimesi de LÂ ile başlar: LÂ ilâhe. Bilinçli kabul kelimesi onun ardından gelir: İllallah. Öyleyse Âdem, İLLÂ’ya giden yolda bir LÂ hecesidir. İsyan tecrübesi onun ilk halidir. Âdem, cümlenin daha başında LÂ diyecek, reddedecek özgürlüğe sahip olduğu halde illallah’a varmasıyla yaratılmışların en güzelidir, mümkünler âlemindeki o en esrarlı heceyle, kendiliğinden değil bile isteyedir. LÂ, hiçlik mesabesi, öyleyse sonsuzluk ekidir.
Sıfırdan bir yazı sistemi geliştirmek, başkalarından ödünç alıp kendine mal etmeye göre akıl almaz derecede güç olmalı. İlk yazıcılar, bugün bizim olduğu gibi kabul ettiğimiz temel il­keleri saptamak zorundaydılar. Örneğin, kesintisiz bir sözceyi söz birimlerine nasıl ayıracaklarını düşünüp bulmak zorunday­dılar -bu söz birimleri ister sözcük, ister hece ya da sesbirim ola­rak alınsın. Normal konuşmamız sırasındaki ses yüksekliği, ses perdesi, hız, vurgu, sözcükleri öbekleme, kişisel söyleyiş gibi onca değişikliğe karşın aynı sesleri ya da söz birimlerini tanıma­yı öğrenmek zorundaydılar. Bir yazı sisteminin bütün bu deği­ şiklikleri göz ardı etmesi gerektiğine karar vermek zorundaydı­lar. Daha sonra sesleri simgelerle gösterme yollarını arayıp bul­mak zorundaydılar.
Sayfa 255
Reklam
İşte sırf bu gibi kuvvetli tesirlerden dolayı Ahmed Yesevî, Acem mutasavvıflarının işlenmiş, âhenkli aruz veznini değil, halkın sevdiği ve halk şairlerinin yüzyıllardan beri kullandığı millî hece veznini aldı, bütün hikmet'lerini o vezinle ve yine halk edebiyatından alınmış eski millî şekillerle yazdı.
Herkes ona odun diyordu; iki hece od-un işte, ateş veren şey... Ama ben onun ilk hecesiyle ilgilendim, ateş olan kısmına, gönüllerde aşkı tutuşturan alevli kısmına 'od'a talip oldum.
Sayfa 132Kitabı okudu
Yaşamında ilk kez, yanımdaki birisine, insanım diyebilmiştim… Bu benim insanım… İnsanım… Bir insanın, kendisi gibi, elleri, ayakları, gözleri, en önemlisi de, kendisi gibi yüreği olan bir insanının olması… Acaba şu yeryüzünde, kaç kişinin ‘insan’ım diyebileceği birisi vardı yaşamında? Kolay bir şey miydi, tek bir kötülük düşünmeden, tek bir hece, harf yalan söylemeden, bir insanın, bir insana dokunabilmesi… İnsan, insana değil de, insanlığa dokunuyormuşçasına yaşamaya aşılanıyordu…
Sayfa 78 - Yazko
Allah ismindeki ilk hece kısa, büzülmüş, içe du­rulmuş ve mutlaktır. Buna karşın ikinci hece uzun, yayılmış ve sonsuzdur. Bu itibarla Yüce isim iki gizemi; Mutlaklık ve Sonsuzluğu ve bu suretle tamamlayıcılıklarının zahiri etkisi­ni yani Tezahürü ihtiva eder. Kudsi hadiste işaret edildiği gibi, "Ben gizli bir hazine idim. Bilinmek istedim ve alemi yarattım."
Sayfa 134Kitabı okudu
452 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.