Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Osmanlı Devleti'nin bu müsamahalı tutumunun sonucu olarak da imparatorluğun son yüzyılına gelinceye kadar Müslümanlar ve gayri müslimler daima bir barış ve güvenlik içinde yaşamışlardır. Bu sayede Ortodoks Rumlar ve Gregoryan Ermeniler İstanbul'da bulunan patrikleri tarafından bir hiyerarşik sistem içinde yönetilmişler, kendi kiliseleri, okulları, yetimhaneleri, mahkemeleri olmuş, buralarda dillerini ve dinlerini muhafaza ederek geliştirmişler ve kültür faaliyetlerini yürütebilecek vakıflar kurmuşlardır. Askere de alınmadıkları için ticaret, sanayi ve zenaat ile meşgûl olan gayri müslimler çok kısa sürede refah ve zenginliğe kavuşmuşlardır. Özellikle Ermeniler sanatkârlıkları ile Osmanlı İmparatorluğu'nda her yerde çok iyi bir muamele ve büyük hoşgörü görmüşlerdir. Ermenilere "milleti sadıka" denilmiş; onlara hep güvenilmiş, daha sonraları saraya, askeriyeye alınmış ve çok önemli mevkiler ve görevler verilmiştir. Osmanlı İmparatorluğu'nda çok sayıda Ermeni paşası, bakanı, milletvekili, büyük elçisi, konsolosu, üniversite hocası, yüksek rütbeli devlet memuru olmuştur.
Sayfa 1 - Türk-Ermeni İlişkileri, Tehcir Olayı ve Sözde “Soykırım”Kitabı okudu
Ordu, 1. Dünya Savaşı'nın ilk dönemlerine göre çok zayıf hale düşürülmüştü. Ordu birçok cephede adeta mahvedilmişti. 1. Dünya Savaşı'na neredeyse iki buçuk milyon askerle giren koca Osmanlı İmparatorluğu, 1917'de Sina Cephesi'nde ancak 43 bin kişilik bir kuvveti zorla ayakta tutabiliyordu. Savaş yakın bir gelecekte
Sayfa 120 - Kırmızı Kedi YayıneviKitabı okudu
Reklam
Çarlık, Osmanlıları düşkün bir hal içinde tutmak istemiş, reform planlarının önüne set çekmeye çalışmıştır. Osmanlı İmparatorluğu'nun zafiyetler içine gark olmuş olarak hayatını sürdürmesi, imparatorluğun diğer güçlerin de bölgeye gelmelerine yol açacak şekilde parçalanıp yok olup gitmesine tercih ediliyor, fakat Osmanlıların derlenip toparlanmaya başlamalarını sağlayabilecek bir güçlenme süreci içine girmesi de Rusya'nın gelecek tasarımıyla, temel hesaplarıyla uyuşmuyordu.
Sayfa 257
(19.yy) Eğitimin halka indirilmesi, yaygınlaştırılması bu asrın en önemli bir gelişimidir. Ve müslüman Türkler kadar, diğer Müslüman unsurları, gayrimüslimleri de kapsar. Şu kadarını ifade etmemiz gerekir; eğitimin kurumsallaşmasında ve modernleşmesinde imparatorluğun gayrimüslim milletleri ve Arabistan ve Balkanlar gibi yerlerdeki unsurlar Türklerden daha önce gitmişlerdir. Bunun da neticelerini bilhassa Balkan Savaşı sıralarında ve bu ülkelerde milli devletlerin doğuşunda görmek mümkündür
Halbuki en yalın haliyle dahi anlatılacak olursa, Balkan Harpleri sona erdiğinde Osmanlılar imparatorluklarının en fazla kalkınmış Batı'dan gelen dönüştürücü etkilere en fazla açık, kendisine sadece bir Şark ve Ortadoğu değil, bir dünya imparatorluğu olma vasfını bahşeden ve hep bu büyüklüklere geri dönebilmek kapasite ve potansiyelini barındırabilmesini sağlayan, Doğu Roma olmak iddiasını üstlenebilmesinin gerçek temeli olan İstanbul'u sahiplenmesinden bile önce ayak bastığı toprakları kaybetmiş, sınırlarının Adriyetikten Meriç Nehri'ne çekilmesi ve Rumeli'nin son bulmasıyla imparatorluğun ekseni kadar sıklet merkezi de tüm jeostratejik anlam ve sonuçlarıyla birlikte Doğu'ya kaymış, sürdürebileceği özlemler ve önüne çıkacak yollar bakımından Türkiye'nin dünyası ilelebet değişmiştir. Osmanlı İmparatorluğu'nda nüfus kayıpları konusunda en yetkin araştırmacı olarak kabul edilen Justin McCarthy, Balkan Harpleri sırasında birçoğu Hıristiyan silahlı güçlerce katledilen Osmanlı Müslümanlarının sayısını 1.450.000 olarak ortaya koymuştur. Halbuki Türkler ve Müslümanlar 1912'de Osmanlı Avrupası'nda küçük bir farkla çoğunluğu oluşturuyordu. Balkan Harpleri sonunda, Osmanlı Balkanlarındaki Müslümanların yüzde 27'si ölünce, belirgin bir şekilde azınlık konumuna gelmişlerdi.
Sayfa 245
1430'dan sonra, Osmanlılar, Selanik'i Venediklilerden almayı başarınca, devlet Avrupa'da yenilenen bir emperyal genişleme sürecine girdi ve Batı'nın harekete geçirdiği bir haçlı orduları halefini yenilgiye uğrattı. 1444 yılında Varna Savaşı'nda Leh-Macar Kralı Ladislas'a karşı elde ettikleri zafer ile Osmanlılar kesin olarak imparatorluğun Balkan toprakları üzerindeki hakimiyetini yeniden kurdular ve Bizans imparatorluğunun son düşüşünü imkân dahiline soktular..
Sayfa 12 - Kronik KitapKitabı okudu
Reklam
16. yüzyıldan beri dünyanın en varsıl merkezlerinden biri olan bu büyük kente, 400 yıl içinde; İspanyol engizisyonundan kaçan Yahudiler, Kafkaslar'da çobanlık yapan Ermeniler, Yunanistanlı işsiz Rumlar, Araplar, Arnavutlar ve Tatarlar gelmiştir. "Genişleyen İmparatorluğun sunduğu ninıetlerden"3os yararlanan tüm gayri- müslim ve Türk hariç Müslümanlar olağanüstü varsıllaşmıştır. İstanbul'un son üç yüz yılındaki net ayırım, Türkler'le diğerleri arasında uçuruma dönüşen gelir farklılığıydı.
Milletlerin zenginliğini gösteren istatistiklere göre, Osmanlı İmparatorluğu Birinci Dünya Savaşı arifesinde son sıralarda idi. Woytinsky'nin tahmin ettiği milli servet tutarları 1914'te Amerika Birleşik Devletlerinde 42 milyar, Almanya'da 16.5 milyar, Büyük Britanya'da 14.5 milyar, Fransa'da ve Rusya'da 12 milyar, Avusturya-Macaristan'da 6.2 milyar ve İtalya'da 4.5 milyar altın sterling idi. Darphane Müdürü Ferit Beyin "Nakit ve İtibari Milli" adlı eserinde, Osmanlı İmparatorluğundaki varlıklar 300 milyon Reşat altını olarak hesaplanıyordu. Adam başına milli servet payı bakımından Yunanistan, Bulgaristan ve Romanya'dan geride idik. İmparatorluğun parçalanması ve harp zararları yüzünden daha da fakirleştiğimiz bilinen bir gerçekti.
Sayfa 12 - Yaşar Eğitim ve Kültür Vakfı YayınlarıKitabı okudu
...garip Siyasi formüller, son dakikanın gelip çatmasını hep ertelemek isteyen o anlaşılabilir haleti ruhiyeyi belki teselli ediyor, geri dönme umudunu son ana kadar taşıyanları herhalde memnun kılıyor olsa da, güç kaynakları yabancıların eline geçmiş bu eski imparatorluğun aslında bir yanılsamalar dünyasında yaşamasına yol açıyordu. Zira, muhafaza edildiği zannedilen imparatorluk, çok kez ve çoğu yerde fiilen hüküm sürmemekteydi.
Sayfa 45
onların milyarları varsa bizim allahımız var.. lol.
Milletlerin zenginliğini gösteren istatistiklere göre, Osmanlı İmparatorluğu I. Dünya savaşı arifesinde son sıralarda idi. Woytinsky'nin tahmin ettiği milli servet tutarları 1914'te Amerika Birleşik Devletleri'nde 42 milyar, Almanya'da 16.5 milyar, Büyük Britanya'da 14.5 milyar, Fransa'da ve Rusya'da 12 milyar, Avusturya Macaristan'da 6.2 milyar ve İtalya'da 4.5 milyar altın sterling idi. Darphane Müdürü Ferit Bey'in ''Nakit ve İtibarı Milli'' adlı eserinde Osmanlı İmparatorluğundaki varlıklar 300 milyon reşat altını olarak hesaplanıyordu. Adam başına milli servet payı bakımından Yunanistan, Romanya, Bulgaristan'dan geride idik. İmparatorluğun parçalanması ve harp zararları yüzünden daha da fakirleştiğimiz bilinen bir gerçekti.
213 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.