Sylvia Plath için, varoluş bir incir ağacı ve olası bütün hayatlar -evli ve mutlu olduğu, başarılı bir şair olduğu hayatlar- olgun ve tatlı birer incirdi ama Plath o olgun ve tatlı incirlerin tadına bakamıyor, meyveler göz göre göre çürüyüp gidiyordu.
Aile öyle bir mengenedir ki biri omuzlarımızdan yakaladığı günden itibaren onun pençesinden kurtulmak artık mezara kadar imkânsız olur. Mezara kadar, anlıyor musun? Bu tazyik bizi incitir mi diyeceksin? Hayır! Tamamiyle aksine. O kadar geniş bir teslimiyet içinde, bu makinenin kolları arasında yaşarız ki.. Adeta, kendi kendimizi evlendikten sonra
“Duygulardan koyamayıp canını yakan yerde kalmak ve ısrarla beklemek demek,incinmiş onurun korkunç işkencesine onu inciten yüzünden daha uzun süre katlanmak demektir ve bu acı,yaşam uğruna katlanılmaya değer olan acıdan daha büyük bir acı olabilir.”
"Artık gitme zamanın geldi,"dedim.Beni kışkırttıp durmasından gına gelmişti. Onu çağırdığım Şamdanı alıp tam mumu üflemek üzereyken beni durdurdu. Sorarcasına baktım.
"Bu kaba hareketin beni incitse de umarım peri masalları ile aran İyidir, arada bir o aynaya bakıp kendi kendine deli deli 'kim elementalin en güzeli' diye sormayı ihmal et-
Mumu üfledim
İncilde bahsi geçen olaylar ile arkeolojik bulgular neredeyse tam olarak örtüşmektedir: Bir zamanlar aynı tektanrılı dini paylaşan komşu iki krallık vardı, güneyde Yehuda ve kuzeyde İsrail. Yehuda'nın İncil'in iddia ettiği gibi diğer tanrılara hoşgörü gösterdiği için çöküp çökmediği bilinmiyor, güncel kanı Yehuda'nın Asur'a tabi bir devlet olduğudur. Bu sebepten Babil kralı Nebukadnezar MÖ 600 civarında Yehuda'nın başkenti Kudüs'ü (ve tapınağını) yerle bir etmiş, halkın bir kısmını esir almıştır. Bu sürgün kutsal Yahudi yazmaları Tanah'ın resmileşmesine ilham olmuştur; hâlihazırda çoğu yazılmışsa da dini kurallar bu dönemde belirlenmiştir ve Babil kültürünün tahakkümüne dair belirtiler gösterirler.
Tanrınız RAB'bin yaşamanız için size vereceği kentlerin birinde, içinizden kötü kişiler çıktığını ve, "Haydi, bilmediğiniz başka ilahlara tapalım" diyerek kentlerinde yaşayan halkı saptırdıklarını duyarsanız, araştıracak, inceleyecek, iyice soruşturacaksınız. Duyduklarınız gerçekse ve bu iğrenç olayın aranızda yapıldığı kanıtlanırsa, o kentte yaşayanları kesinlikle kılıçtan geçireceksiniz. Kenti yok edip orada yaşayan bütün halkı ve hayvanları kılıçtan geçireceksiniz. Yağmalanan malların tümünü toplayıp meydanın ortasına yığın. Kenti ve malları Tanrınız RAB'be tümüyle yakmalık sunu olarak yakın. Kent sonsuza dek yıkıntı halinde bırakılacak. Yeniden onarılmayacak.
YASANIN TEKRARI 13:12-16
Dizleri titreyen Clelia güzel bir söylev hazırlamıştı. Amacı kendisini bağlayacak herhangi bir itirafta bulunmamaktı, ama tutkunun mantığı insanı köşeye sıkıştırır; doğruyu öğrenmeye duyduğu derin ilgi bütün öbür boş tedbirleri gözetmesine engel olur, o arada sevdiğine duyduğu aşırı bağlılık incitme korkusunu yok eder.
Mesela Incil’de şöyle deniliyor: Dua etmek isteyince tek başına, gizlice dua et. Tanrı seni işitir.’ Onlarsa, ‘Herkesin tapınaklarda, şarkı ve musiki eşliğinde dua etmesi zorunludur ‘ diye değiştiriyorlar.