İnsan bazen yalnız olmadığını hissetmek istiyor. Hissettiği duygularda, düşüncelerin de yalnız olmamak... Çaresizlik diz boyuyken, senin gibi hisseden biri olduğunu görmek ya da duymak sana iyi geliyor.
"Kardeşlerimiz Kuzu'nun kanıyla ve ettikleri tanıklık bildirisiyle onu yendiler."
(Vahiy 12:12)
Ruhsal savaşta zafer kazanmak Kuzu'nun kanına dayanır. Kan yalnızca günahların bağışlanması ve kurtuluş sağlamakla kalmaz, Şeytan'ı yenmemizin temelini de oluşturur. Bazıları vardır ki, Rab yolunda olgunlaşmış inanlılar için
Tefekkür binası da bol malzemeyle inşa edilir; her bir kelime, her bir kavram/mefhum, bir inşa malzemesidir.
Islah yerine ılga, acizlerin işidir.
s.13
Tasavvuf, öncelikle çok ciddi bir disiplindir.
s.17
Eskiler dert, acı, keder, elem, bu da geçer, sabret, Allah beterinden korusun, imtihan dünyası vs. diyerek sorunları insanileştiriyor, evvela gözümüzde küçültüyordu. Bir sorun gözümüzde küçülürse ruhumuzda da küçülür. Sektör ise hastalık, klinik, ilerler, kronik, aman ihmal etme vs. diyerek sorunları klinikleştiriyor, evvela gözümüzde büyütüyor.
Delikanlının biri bir gün başlamış aşkı aramaya. "Ben âşık olacağım." deyip sokağa çıkınca da insan tak diye âşık olamaz ki kardeşim. Olunmaz. Aşk çıkar gelir. Ve o anda yapabileceğin bir şey de yoktur. O hakikaten aşksa ona "hayır" deme şansın yoktur. Değilse senin herhangi bir "evet" deyişinle onu aşka çevirme
Yuhanna 3:6'da "...Ruh'tan doğan ruhtur." Bu ayet, iki ayrı "ruh"tan söz ediyor: Biri büyük harfle yazılmıştır, diğeri ise küçük harfle yazılmıştır. Sözün ilk kullanımı, Tanrı'nın Kutsal Ruhu'nu kastediyor, ikincisi ise, insanın ruhunu kastediyor. Bu iki "ruh"u gösteren başka bir ayet Yuhanna
Eskiden yalnızca kelimeler ve sözlük anlamları vardı. Artık insanlar aynı cephanelikten almıyor kurşunlarını. Canı acıyınca acıyor demiyor insan, kahkahalar atmak isterken dudaklarının arasında bırakıyor neşesini. Sevince seviyorum demiyor, nefret ettiği insanların suratına bakıp gülümsüyor her gün. Sarılmak istiyor, kolları uzanmaz sanıyor. Şu dünya üzerinde en çok sevdiği kafanın üzerinde yetişen saçların arasına geçirmek istediği parmaklarını kusmak için boğazına iteliyor. Yürümek istediği kaldırımların üzerinde gezinmiyor ayakları asla, ardını görmek istemediğ kapıları da çarpıp kapatmıyor ses çıkmasın diye... İçmek istemediği alkol yakıyor boğazını, bazen de karşısındaki dudaklardan dökülen zehir.
Bugünlerde sözlükler hiçbir işe yaramıyor.
İnsan her zaman yeni bir şeyler görmek istemiyor, bazen var olanı korumak, elinde olanın tuhaf, huzur veren alışkanlığıyla yaşamayı sürdürebilmek, belki yalnızca yetinebilmek istiyor.
Hatıralarımız, kederlerimiz, kendilerini hiç farkedemeyeceğimiz ölçüde bizi terk edebildikleri gibi, geri de dönerler ve bazen uzun süre kalırlar. Bazı akşamlar, restorana gitmek üzere kentin bir ucundan ötekine yürürken Mme de Guermantes'ı öyle özlerdim ki, nefes almakta güçlük çekerdim; sanki göğsümün bir bölümü usta bir anatomi uzmanı
"Bazen hıçkıra hıçkıra ağlamak gerekir
İçimizdeki üzüntüyü atmak için
Bazen susmak gerekir
Olayları değerlendirmek için
Bazen kendi bildiğini okumak gerekir
Hayatının kaptanı olduğunu yarmaman için
Ama her zaman O'na güvenmek gerekir
Hayatında olab mucizeleri görmek için."
Bilge ağlıyordu, Hikmet susuyordu. Bilinmeyen bir süre geçtikten sonra birden kapı vuruldu. Hikmet, dalgın gözlerle kapıya yürüdü. Ne yaptığını düşünmeden kapıyı açtı. Sevgi içeri girdi. Sevgi? Dalgınlığından kurtulamadı. İşte bir olay, diye düşündü. Başım ağrıyor. Sevgi, Bilge’yi görünce bir an gözlerini kapar gibi oldu. Başını çevir, bakma.
Türk Ocakları Ankara Şube Başkanı TÜRKÂN HACALOĞLU’nun toplantıyı açış konuşması
“20 yıl önce ebediyete gönderdiğimiz Türk milliyetçilerinin Galip Abisi için bugün burada toplanmış bulunuyoruz. Siz Galip Abi dostları, hepinize ‘Hoş geldiniz.’ diyorum. Bugünün anlamı benim için çok önemli. Çünkü çok değer verdiğim üç önemli şahsiyet şu anda
İnsan her zaman yeni bir şeyler görmek istemiyor, bazen var olanı korumak, elinde olanın tuhaf, huzur veren alışkanlığıyla yaşamayı sürdürebilmek, belki yalnızca yetinebilmek istiyor.
İnsan her zaman yeni bir şeyler görmek istemiyor, bazen var olanı korumak, elinde olanın tuhaf, huzur veren alışkanlığıyla yaşamayı sürdürebilmek, belki yalnızca yetinebilmek istiyor.