Bu sağlam bir seri. Bu ciltte bir hesaplaşma, bir çift çaprazlama var ve gerçekten de ana karakterin bazı heyecan verici şekillerde geliştiğini görüyoruz.
Arthur bir buluşma istiyor, aynı zamanda skoru da halletmek istiyor. Ash de öyle. Black Sabbath'ın lideri Cain Blood tanık olmayı teklif etti. Kapatılan metroda buluştular. Bire bir dövüş arenası için ideal bir yer. Kuralları biliyorlardı. Hile yok, ateşli silah yok, sadece bıçaklar var. Ash buna uymak zorundadır. Arthur da öyle. Ama, tahmin edilebileceği gibi, Arthur'un elinde zaten bir koz vardı. İdam edildikten sonra geri dönüş yoktur. Ancak, Arthur'un beklemediği bir dezavantaj, hesaba katmadığı birkaç değişken vardı. Arthur planı enine boyuna düşünmeliydi. Pekala, insan çaresiz kaldığında birileri hata yapacaktır.
Bence bunun en iyi yanı, Ash'in suç dünyasının derinliklerine inerken insanlığını koruyup koruyamayacağını görmek. Kendimi bu karakteri gerçekten önemsiyor buluyorum.
Ash'in Eiji'ye olağanüstü bir şey olmadığını söylemesi ÜZÜCÜ. Ama nereden geldiğini çok iyi anlıyorum. Bazen öldürme ya da öldürülme seçeneğinin olmadığı bir dünyada tüm bu tacize ve tüm bu işkenceye katlanacak şekilde yetiştirilseydin, kalın bir deri geliştirir ve amacından daha yüksek bir amaç bulmaya çalışmaktan kaçınırdın. Geldiğiniz koşullarda kendiniz için inşa edilmiştir.