Okumuş bilge bir kadın Piraye.Ancak aşkın olduğu yerde aklın ikinci planda kaldığının ayrımını çok sonra yapabiliyor.Çok sevdi Haşimi.Herkese her şeye meydan okurcasına.Lakin seven insan ne kadar dayanabilir sevdiğinin başkasının olmasına?Gurur yaptı kendince,haklıydı da.Ancak hesaba katmadığı bir şey vardı;Haşimi de en az kendinin onu sevdiği kadar sevmişti Pirayesini.Dayanır mıydı gitmesine?Üstelik bir de aşkın meyvesi dedikleri çocukları, Dicle varken.Dayanamadı.
O senin gittiğin gün ölmüştü Piraye.Gözyaşına bakmayan bir törenin gizli kurbanıydı aslında.Korkusuzca yürüdü ölümün üstüne üstüne.Kaybedecek neyi vardı ki?
Bir adın kalmalı geriye,diyordu şair.Öylede oldu.Adı daha doğmamış oğlu Haşim de can bulurken...
PirayeCanan Tan · Altın Kitaplar · 201344,6bin okunma
sanırım herkes
sizin gibi düşündüğü için icat etmişler bu giyotin denilen aleti.
Oysa ben o sırada ne düşünüyordum biliyor musunuz: ya daha
kötüyse böylesi?Yani ölümün çabukluğu daha fazla acı veriyorsa?
Gülünç bulabilirsiniz bu düşüncemi, vahşice de bulabilirsiniz,
ama işte . . . şöyle etraflıca düşünecek olursanız insanın aklına
böyle
Kitaba başladığım andan itibaren dört gözle, bu kitap için inceleme yazmayı bekliyordum. Kitabı bir kaç gün önce bitirdim nihayet yazmaya fırsat bulabildim.
Bu kitabı yeğenim,dostum önerdi bana. Yaşar Kemal'i sevdiğimi bildiği için bunu okumam gerektiğini söyledi. Onunla uzun uzun İnce Memed konuşuruz, türküsünü dinleriz, çalarız söyleriz. Yaşar
"Yaşamak için bir 'NEDEN'i olan herkes, her türlü 'NASIL'a dayanabilir." (Nietzsche)
20. yüzyılın önde gelen psikiyatrlarından Viktor E. Frankl, otuzun üzerinde yabancı dile çevrilen ve bütün dünyada 12 milyondan fazla satan "İnsanın Anlam Arayışı" kitabının cümleye indirgenmiş özetidir bu söz. Kitaba gelecek olursak iki
Kişinin ne pahasına olursa olsun yapmayacağı ya da izin vermeyeceği şeylerin olması: Belki de onurlu olmak budur dedi Gregorius. Ahlaki sınırlar olması gerekmiyor diye ekledi. Onur başka yollardan da kaybedilebilir. Müzikholde horoz ötüşü taklidi yapan bir öğretmen. Kariyer uğruna yalakalık yapanlar. Sınır tanımayan fırsatçılık. Bir evliliği
Dostoyevski. Çok fazla Dostoyevski. Neden bu kadar Dostoyevski'ye maruz kaldım ki? Bağımlı oldum. Ne onla ne de onsuz yapabiliyorum. Ah güzel Dostoyevski! Bir kitabını daha bitirdim. Ne yaptım ben? Birinin etkisini tüm beden ve ruhumla hissederken, diğerine başlamayacağıma dair kendi kendime söz veriyorum. Ancak bu söze ne kadar süre
"...etrafta dalgalanan büyük, kara bir
kitle. Atlar bunlar. Ama bazıları dört nala uzaklara doğru koşuyor, yere düşüyor, kalkıp gene koşuyor içlerinden birinin karnı
deşilmiş, bağırsakları sarkmış. Ayakları kendi bağırsaklarına takılarak sendeleyip düştü. Sonra gene kalktı.
..
Yere oturduk, ellerimizi kulağımıza bastırdık. Ama bu ürkünç ses, bu inilti ve bağırtılar gene de duyuluyor; taş duvar olsa sızıp geçen bir ses.
Biz ki hemen her şeye dayanabilir bir duruma gelmişiz, bu ses kesilmedikçe soğuk terlere batıyoruz. Kalkıp kaçmak geliyor içimizden. Koşmak, nereye olursa olsun bu bağırmaların duyulmadığı bir yere kaçmak! Hem de insan değil bu bağıranlar, yalnızca at.