Devamlılık ve kalıcılık olmadıktan sonra bu eşsiz güzellikler ne işe yarar! Bu kadar güzelliğin şahidi olan insanda ölümsüzlük var mı? Yerküre dediğimiz geçici meskeni derin bir hüzne kapılmayarak seyretmek acaba mümkün mü? Nereden geldik? Nereye gidiyoruz? Temiz bir inancın pek güzel cevap verdiği bu soruya akıl ve fen cevap vermiyordu.
“ Şu anda hiçbir şeye inanmıyorum, hiç umudum yok. Yaşama çekicilik katan her şey bana anlamsız görünüyor. ne geçmiş duygusu var içimde ne de gelecek; şimdi de gözümde yalnızca bir zehir. Umutsuz muyum değil miyim bilmiyorum; çünkü insanda hiç umut olmaması ille de umutsuzluğa işaret etmez. Hiçbir niteleme bana zarar veremez çünkü yitirecek hiçbir şeyim yok. Üstelik her şeyimi, çevremde her şeyin uyandığı bir zamanda yitirdim. Her şeyden ne kadar uzağım!”
Aşkın gözünün kör olduğunu söyleyenler yanılıyor, ne var ki, aşk bir insanda kendisi için her şeyden önemli olan o çoğu zaman tanımlanması olanaksız şeyi bulduğunu sanıyorsa, çok iyi gördüğü kusurlara, zayıflıklara ilgisiz kalır
SEYAHAT DİYEN KİTAPLAR
Zafer SARAÇ
İstanbul: Post Yayınları, Ocak 2020, 166 sayfa.
Seyahatname; Arapça “gezmek, gezi” anlamındaki seyahat ile Farsça “mektup” anlamına gelen name kelimelerinin birleşmesiyle oluşmuş; bir yazarın gezip gördüğü yerlerden edindiği bilgi ve izlenimlerini anlattığı eser anlamına gelen bir kelimedir. İnsanın
Leyla İpekçi’den ilk bir kitap okudum. Zaman zaman gazetelerden köşe yazılarını okusam da derli toplu bir kitabını okumamıştım. Aslında birkaç kitabını da almadım değil. Ateş ve Bahçe ve Şehrim Aşk kitapları kütüphanemde okunma sırasını beklerken gördüm ki Güzelin 1001 Yüzü kitabı çıkmış. Hemen aldım ve onu okuma sırasının başlarına koydum. İsmini
Garp âleminde, kendilerince yaşayabilenler, yâni duyup yazabilenler arasında, en mahrem ve azaplı
seziş sınırlarını zorlayabilmiş bir kaç isim tanıyorum: Büyük mustariblerden (Paskal), (Bodler), (Göte), (Tolstoy) ve (Rembo)... İlki, insan tefekkürünü zorlaya zorlaya işi Peygamberlerin eteğine yapışmakta bitirmiş, kapkaranlık bir çile deminde
Stefan Zweig, her gün defalarca şahit olduğumuz o kadar basit duyguları ve durumları öyle bir betimleyip öyle bir şekilde ifade ediyor ki, sanki ondan okumadan önce o duyguyu veya durumu yaşamamışım gibi hissediyorum.
Sanki o satırlarda bir araya getirilmeden önce bu kelimeler anlamsız ve başıboş halde dolaşan, tek başına hiçbir anlam ifade etmeyen, onun kaleminden geçtikten sonra ise gerçek anlamda var olan, bir arada adeta bir şiir, bir türkü, bir dans gösterisi gibi uyumlu hale gelen cümlelere dönüşüyor.
Kelimeleri böylesine dans ettirdiği için cümleleri bitirdikten sonra birkaç defa daha okuyup ne kadar güzel anlatmış diyorum. Bu güzel uyum, olay değil de durum öykücülüğü sahibi Zweig’e daha da bağımlı hale getiriyor insanı.
Olağanüstü Bir Gece’de, her şeye sahip bir adamın, hayatı boyunca tüm hazlara doğduğu ve bu her şeye sahip olunuşluktan sıkıldığı bir noktaya getirdiği halini ele alıyor. Aslında bu durum, dünyada pek çok insanda karşılaştığımız bir sendrom. Zenginliğin verdiği hazzın yeterli seviyede olmaması insanları başka heyecanlara itiyor ve paranın alım gücünün dışında kalan şeylerin hayata daha da anlam kattığının farkına varıyor insan. Ne kadar da Türk filmi bir tablo :) Bu senaryo Tük dizi ve film sektörünü yıllar boyunca epeyce beslemiş durumda aslında :) Ama yine de bu senaryoyu güçlü anlatım özelliğine sahip Zweig’ten okumak bambaşka bir haz.
Kesinlikle okumanızı tavsiye ederim. Keyifli okumalar :)
Olağanüstü Bir GeceStefan Zweig · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 2023143,7bin okunma
BİLİNÇALTINI KONTROL TEKNİKLERİ
Bilinçaltının temelinde bağlantı kurma vardır. Öğrendikleriniz arasında bağlantı kurarsanız unutmazsınız. Yani ne kadar çok bağlantı, o kadar çok zekâ. Bilinçaltımızın derinliklerinde sınırsız bilgelik, engin bir güç ve bize gerekli her şeyin olduğunu biliyor muydunuz? Bilinçaltımızı geliştirip kontrol ederek
İçinde dingin bir yer, sığınılacak bir yer var, ne zaman istersen benim gibi oraya çekilebilir, kendini evinde hissedebilirsin.Pek az insanda vardır bu,oysa herkes buna sahip olabilir.
Vebalı düşüncelerden dökülen kelimeler ve bu kelimelerden ruh bulan zehir akıntısının insanda zuhur etmesi ne tuhaf.. Bulanık düşünceler her daim var ola gelmiştir değişen tek şey taşıyıcıların kimlikleri.....
VebaAlbert Camus · Can Yayınları · 202020bin okunma