Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
"Böyle bir kibarlıkla karşılaşmayı beklemiyordum. İnsanlar kibarlığın ne anlama geldiğini unuttu. Nazik olduklarına inançları tam. Tıpkı kral ve kraliçeler gibi. Biraz yaklaşınca, nezaketlerinin yüzlerine taktıkları adi bir maske olduğu anlaşılıyor. Örnek vereyim mi?"
"Gelişmiş insan dünyaya daha dikkatli bakan, nereden geldiğini, nereye gittiğini, ne için yaşadığını kendine soran, yaşamını olabildiğince anlamlı kılmaya gayret eden ve kendinden sonraki kuşaklara küçük de olsa bir katkıda bulunmaya çalışan insandır. Ama şimdilerde, insanlar neredeyse soru sormayı unuttu. Ya kendini dinle kapattı dünyaya veya inkar edip isyan etti. Böylece kurtulduğunu sandı her şeyden."
Sayfa 181
Reklam
Büyük bir yerden ''Oku!'' diye emir almış gibi gece gündüz okudu. Okuduğunu kafasına yazdı. Yazdıkça azdı. Kimseleri beğenmez oldu. Annem bana yalvarmasaydı, ayağımda şalvar sürüyüp, hocayım diye gezinecektim demedi. ''Uçan dairelerden, uzaydan haberin var mı senin ki, bana akıl veriyorsun, kız!'' dedi. Atiye'nin, ''Bu kitaplar ne ki, bunlara bu kadar düşüyorsun!'' diyerek verdiği öğütleri dinlemedi. Falcılık, medyumluk, mühendislik, insanlık ve Türklük üzerine birçok kitabı su gibi okuyup bitirdi. Onları götürüp oradan buradan yeni kitaplar getirdi. Bu kitapların bir sırası var mı demedi. İçindekilerin aslı arası var mı diye düşünmedi. Okuduğuna Allah gibi inandı. Uçan dairelerin ardından eriyen demir dağlardan, uluyan kurtlardan söz açmaya başladı. Kimsenin adını duymadığı bir takım insanların adını diline doladı. Derken kitapları niye okuduğunu unuttu. Mühendisliği bir kenara bırakıp işi, kahvede bildiklerini Akçalılılara öğretmeye döktü. Kahvede iş bekleyen köylülerine dünyanın gizli sırlarını verdi. Uçan daireler, maymundan türeme insanlar, demirden dağlar, kızgın ovalar derken köylüyü birbirine düşürdü. Kimi, arkasından, ''Geldi, bir peyik uçurup gitti gene!'' diye kötü kötü söylendi; kimi, anlattıklarına inandı. İnananlar sandalyelerini çekip masasına oturdu. İnanmayanlar, o gelince kahveyi boşalttı. Halit yüzünü eğip gidenlerin ardından söze girdi. Akçalılıların başına ''Bildim'' kesildi.
Sayfa 212Kitabı okudu
“İnsanlar bu gerçeği unuttu, demiş tilki. Ama sen unut- mamalısın. Evcilleştirdiğin her şeyden sonsuza kadar sorumlu olursun. Gülünden sorumlusun...“
Raymalı-aga kendi zamanında çok tanınmış bir cırav (yırcı), bir ozan idi. Daha küçük yaşta ün kazanmıştı. Tanrı vergisi bir yetenek ve kişiliğinin üç güzel özelliği sayesinde bozkırın en ünlü yırcısı, âşık ozanı olmuştu: Güftesini kendi yazar, bestesini kendi yapar ve güzel sesiyle bunları hem çalar, hem söylerdi. Dinleyenler ona hayran
ötüken yayınevi
Frankfurt Okulu’nun üyelerine göre işçi sınıfındaki insanlar, yani kitleler, tüketim kültürü ve popüler kültüre sunduğu aptalca eğlencelere kapıldı, kitle iletişim araçları tarafından beyinleri yıkandı, sınıfsal kimliklerini ve devrim ihtiyaçlarını ya da en azından toplumdaki temel yapısal değişim ihtiyaçlarını unuttu.
Reklam
Öyle çok dalgındılar ki, karşılamayı da uğurlamayı da unuttu insanlar.
'İnsanlar nereye gittiklerini biliyor mu acaba? Nereden gelip nereye gittiklerini. Duran çocuk; şunu bil ki, işte bu yollar, bu arabalar, bu sel olmuş akan sarı-kırmızı ışıklar arasında âdemoğlu bu sorunun cevabını unuttu. Hatırlamak da istemiyor. Hatırlamak isteyenleri tersliyor, saf dışı bırakıyor...'
Sayfa 33
Sekiz yıl boyunca sadece ormanda yaşadı, çok sevdiği hayvanlar içinde insanları unuttu, insanlar da onu unuttu.
İnsanlar nereye gittiklerini biliyor mu acaba? Nereden gelip nereye gittiklerini. Duran çocuk; şunu bil ki işte bu yollar, bu arabalar, bu sel olmuş akan sarı kırmızı ışıklar arasında Ademoğlu bu sorunun cevabını unuttu. Hatırlamak da istemiyor. Hatırlamak isteyenleri tersliyor, saf dışı bırakıyor. Sür eşeği külliye debelensin..
764 öğeden 501 ile 510 arasındakiler gösteriliyor.