Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Şems-i Tebrizi
Hiç gereği yokken,hayatına giren insanlar.. Hiç gereği yokken,karşına çıkarlar.. Hiç gereği yokken; gününü,haftanı,ayını belki de yıllarını alırlar.. Hiç gereği yokken,gece-gündüz aklından geçen Her düşünceye bulaşırlar.. Hiç gereği yokken,seni istemediğin kadar mutlu ederler.. Sonra hiç gereği yokken,hayatından çıkıp giderler.. Anladım ki,meğer gerçek dost, aşk,MEVLÂ imiş… Ne beni unuttu,Ne de bıraktı…
Beyaz Mantolu Adam
Kalabalık bir topluluk içindeydi. Başarısızdı. Parası yoktu. Dileniyordu. Caminin önündeydi. Büyük bir camiydi bu. Minareleri, kubbeleri, kemerleri ve parmaklıklı pencereleri filân hepsi tamamdı. Özellikle avlusu: dilenenler için en önemli yer. Bir kenarda duruyordu. Hiçbir hüner göstermediği için ya da acındırıcı bir garipliği olmadığı için
Sayfa 13 - Sinan Yayınları 1973 - İletişim Yayınları Bütün Eserleri 4 İstanbul 1987 2.BaskıKitabı okuyacak
Reklam
Yorgunum, itiraf edeyim. Konuşurken ipin ucunu kaçırıyorum, dostlarımın övmekten hoşlandığı o zihin açıklığım kalmadı artık. Dostlarım diye de ilke olarak söylüyorum zaten. Artık dostlarım yok, yalnızca yardakçılarım var. Buna karşılık sayıları çoğaldı onların, tüm insanlık onlar. Tüm insanlık içinde de ilk önce siz. Orada bulunan kişi her zaman
Sayfa 54 - Can YayınlarıKitabı okudu
Gökyüzüne bakmayı unuttu üzgün insanlar. Çevrelerine baktı daha da üzüldü. Gökyüzüne bakmayı unuttu mutsuzlar. oysa sonsuzluğun huzuru vardı onları rahatlatacak. Bütün sorunlar sorunla mı atlatılacak yada insanlarla mı atlatılacak. Yıldızlara anlatın uçsuz bucaksız şu evrene bakın yıldızlara bakın. Sizde bir gül ekin umut topraklarına. Derdinizi yaymayın derdinizi gömün ki. yeşersin mutluluklar. örtünün yıldızlara ara sıra, doktoru olun zihninizin. Bırakın yıldızlar bilsin herşeyinizi..
Çok zaman önceydi. O kadar zaman önceydi ki zaman diye bir şey yoktu. İnsanlar güneş doğup batıncaya kadar yaşıyorlardı hayatı. Bir daha hiç olmayacakmış gibi dolu ve anlamlı. Derken zaman diye üç parçalı bir şey icat etti insan. Bir parçasına dün dedi, diğer parçasına bugün, öteki parçasına da yarın. Sonra fesat karıştı zamana ve insan bugünü unuttu. Dünü düşünüp pişman oldu, yarını düşünüp telaşlandı; ama işin ilginç tarafı tüm telaş ve pişmanlıkları güneş doğup batıncaya kadar yaşadı. Farkında olmadan rezil etti bu gününü. Oysa yarın, bugüne dün diyor, dün de bu gün için yarın diyordu. Bir türlü beceremedi. Bir eliyle yarına, diğer eliyle düne yapıştı. Bu günü eline yüzüne bulaştırdı... Mutsuz oldu insan. Ve ne gariptir ki yarının telaşını da, dünün pişmanlığını da hep bugün yaşadı; ama bugünü hiç yaşayamadı. Ne yarın ne de dün!
Niçin
"İnsanlar sevmeyi unuttu mu ne? Ve de gülmeyi... Başımı kaldırsam kan görüyorum Yoksa kin Peşimde gölgesi binlerce hasretin. Ne sıcak bir merhaba Ne de bir tebessüm Kalmamış izi mutluluğun,sevincin. Oysa biz hâlâ yaşıyoruz Bilmem ki niçin?.."
Reklam
Sen de biliyorsun ki insanlar gerçekte konuşmuyorlar. Konuşur gibi yapıyorlar. Öğrendikleri sözcükler var. Birbirlerine onları söylüyorlar. Gerçekte çok azı, çok az zaman için konuşuyor. Onlara da dikkat et, duygu sözcükleri yoktur. Birbirlerine söylemeleri gereken sözleri söylerler. Onun için de çoğunlukla birbirlerini dinlemezler. Gerçekte konuşmayan, gerçekte dinlemeyen insanlar iki önemli iletişim aracını da kaybettikleri için artık anlaşamaz hale gelirler. Koku ve dokunma. İşte gerçek iletişimin iki yolu. İnsanlar ikisini de unuttu.
19. yüzyılın ortasında Karl Marx gerçekten muhteşem ekonomik çıkarımlarda bulundu. Bu çıkarımlara dayanarak proletaryayla burjuvazi arasında gerçekleşecek ve ilk grubun galibiyetiyle sonuçlanarak kapitalist sistemin çöküşüne neden olacak, giderek şiddetlenen çatışmalar öngördü. Marx devrimin, Sanayi Devrimi’nin öncüsü İngiltere, Fransa ve ABD gibi ülkelerde başlayarak dünyaya yayılacağından oldukça emindi. Marx kapitalistlerin de okumayı bildiğini unuttu. ... İnsanlar Marksist yaklaşımları kullanmaya başlayarak davranışlarını da buna göre şekillendirdiler. ... Nihayetinde Marx’ın öngörüleri boşa çıkmış oldu. Komünist devrimler İngiltere, Fransa ve ABD gibi öncü endüstriyel güçleri hiçbir zaman kuşatamadı ve proletaryanın diktatörlükleri tarihin tozlu sayfalarında kayboldu. Tarihsel bilginin çelişkisi budur.
Çok zaman önceydi. O kadar zaman önceydi ki 'zaman' diye bir şey yoktu. İnsanlar, güneş doğup batıncaya kadar yaşıyorlardı hayatı, bir daha hiç olmayacakmış gibi dolu ve anlamlı. Derken 'zaman' diye üç parçalı bir şey icat etti insan. Bir parçasına 'dün' diğer parçasına 'bugün' öteki parçasına da 'yarın' dedi. Sonra nasıl oldu bilinmez yada bilinir de söylenmez; fesat karıştı zamana ve insan unuttu bugününü. Dününü düşünüp pişman oldu, yarını için teleşlandı her daim ama işin ilginç tarafı tüm telaş ve pişmanlıklarını güneş doğup batıncaya kadar yaşadı hep. Farkında olmadan rezil etti bugününü. Oysa yarın, bugüne 'dün' diyecekti, zaten dün de bugüne 'yarın' diyordu. Neysr beceremedi işte. Bir eliyle yarına, diğeriyle düne yapıştı yani; bugünü eline yüzüne bulaştırdı, mutsuz oldu insan. Ve ne gariptir ki yarının telaşını da dünün pişmanlığını da hep bugün yaşadı lakin bugünü hiç yaşayamadı; ne yarın ne de dün!
Sayfa 18
Öyle çok dalgındılar ki, karşılamayı da uğurlamayı da unuttu insanlar.
Sayfa 13
Reklam
eni bağışla. soylu bir aileden gelmekle, becerikli öğretmenlerden ders almakla övünen bu sonradan görmeyi bağışla. iyi ile kötüyü, güzel ile çirkini, sevgili ile düşmanı ayırt edemeyen bu cahili bağışla. sensiz yaşamının çorak bir çöle döndüğünü fark edemeyen bu aymazı bağışla. bağışlanmayacak kadar açgözlü, hırslı, vefasız olan bu kaba adamı
"İnsanlar konuştukları için artık kokuya gerek duymuyorlar, değil mi? Şimdi sen bana insanların konuştuklarını mı söylüyorsun?" Artık karşılık vermiyordum. Dinlemeyi sürdürdüm. Dostum: "Sen de biliyorsun ki insanlar gerçekte konuşmuyorlar. Konuşur gibi yapıyorlar. Öğrendikleri sözcükler var. Birbirlerine onları söylüyorlar. Gerçekte çok azı, çok az zaman için konuşuyor. Onlara da dikkat et, duygu sözcükleri yoktur. Birbirlerine söylemeleri gereken sözleri söylerler. Onun için de çoğunlukla birbirlerini dinlemezler. Gerçekte konuşmayan, gerçekte dinlemeyen insanlar iki önemli iletişim aracını da kaybettikleri için artık anlaşamaz hale gelirler. Koku ve dokunma. İşte gerçek iletişimin iki yolu. İnsanlar ikisini de unuttu."
undefinedKitabı okudu
759 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.