Gerçekten sevdiğinizi sandığınız birisini acaba gerçekten seviyor musunuz? Bir kişiyi ya da bir nesneyi o olmadan yaşayamam, hayatın bir anlamı olmaz diye mi seviyorsunuz? Kendinizi tanımadan ve sevmeden başkasını sevmeye kalkıyor musunuz? Cevaplarınız tereddütlüyse sevme, sevme sanatı hakkında öğreneceğiniz çok şey var derdi Erich Fromm. Kitap
Dikkat! Kitap içinde geçen alıntılar ve ufakta olsa konuya yaklaşım olduğundan, bazı kişiler tarafından inceleme içeriğinde spoiler varmış gibi algılanabilir. Lütfen, bunun bilinci ile okumanızda fayda var…
> Konusu itibariyle kitapla bağdaşacağı için, bu incelemeye şu söz ile giriş yapmak isterim; ❝İnsan yaşamı ne zaman başlar? Ana rahmine
Bu incelemede kurduğum cümleler sadece kendi fikirlerim veya başka kaynaklardan alıntıladıklarım değildir. Aşağıda yazanlar, kitabı okurken altını çizdiğim cümlelerin benim kafamda yeniden kurulup, özet mantığına çevrilmiş halidir. Yani, yazarın asıl anlatmaya çalıştığı veya özeti, bir bakıma kitabın bölümler halinde tahlili de diyebiliriz.
1.
"...Korkmak gerekir insanlardan... birbirlerinden nefret eder insanlar. Hasistirler, kıskançtırlar. Hepsi öyledir. Onları suçlamaya, eleştirmeye başladığın zaman nefret ederler senden, yok ederler seni."
Dili çok güzel, sade ve akıcı. Altı çizilecek ve alıntı yapılabilecek yığınla satır dolu bir kitap. Şahsen ben okumaktan büyük keyif aldım, yaşamın her alanından izler buldum. Hiç bitmesin istediğim “Bir Delinin Senfonik Dokundurmaları” isimli şiirini aşağıya alıyorum.
-Sevgi,
Kilidi olmayan tek hazinedir.-
-Sevgisiz kalp ışık girmeyen mabet
Yazarın önsözünde belirttiği, bir ziyaretçisinin “Lütfen bizler için de yazın” ricasının üzerine ortaya çıkan bu eser, adından da anlaşılacağı üzere ziyaretçisinin isteği yerine getirilmiş olup insanlığa yazılmış ve insanı, insan yapan unsurlara değinilmiştir. Bu eserde insan olmak, içinde barındırdığı her bir durumu ile ele alınmış, bunların
Kendimizi çok iyi tanıyoruz öyle değil mi? EVEET...
Kendimizi bilmeyeceğizde başka neyi, kimi bileceğiz.
DEĞİL.. Öyle olmadığını yüzümüze tokat gibi çarpan bir kitap.. Psikoterapist olan yazarımız, kendimizle ilgili her davranışımızın en derinlerde yatan sebeplerini mercekle incelercesine bize gösteriyor. Bizi biz yapan davranışlarımızın
Prof. Dr. Engin Geçtan‘ın İnsan Olmak adlı eseri 1983 yılında yayımlanmış ve hala güncelliğini korumaktadır.
Yazarımız; birey ve toplum, insanlardan korkmak, sorumluluktan kaçış, yalnızlık ve kendini yaşamak gibi konuları ele almış bireyin varlığını meydana getiren durumları incelikle işlemiş. İnsanın tek başına fiziksel bir varlık olup aynı zamanda toplumla da bir bütün halinde hareket etmesini, bireyin içinde doğduğu ailenin davranışını; tüm dünya ile eşleştirmesini ve her birimizin içerisinde yer alan korku ve kaygımızın kökenini gözler önüne sermiş. Engin Geçtan, insanı oluşturan her bir yapıyı titizlikle incelemiş ve kendi içimizde parçacıklara ayrılmış halimizin her birine değinmiş. Nasıl ki bir bilim adamı canlıyı oluşturan maddeleri açıklıyorsa, Geçtan da bizi diğer canlılardan ayıran, insan yapan duygularımızı ve davranışlarımızı bizlere göstermiş.
Bu bağlamda İnsan Olmak, günümüzde birçok kişisel gelişim - psikoloji kitaplarının aksine, kapağını açan kişiye kendisini apaçık bir şekilde sunuyor ve ona el uzatıyor. Bunu yaparken de kesinlikle akademik dilden uzak son derece basit ve anlaşılır bir dil kullanıyor. Kendi içine bakmaya yeltenen bireye yardımcı olabilecek mahiyette olan bu kitabın herkes tarafından okunmasını tavsiye ediyorum. Keyifle okumanız dileğiyle.
İnsan OlmakEngin Geçtan · Remzi Kitabevi · 201522,9bin okunma
Hiçbir şey bilmediği hâlde kendisini bilge sanan bu insanlardan tek farkının "hiçbir şey bilmediğini bilmesi" olduğunu söyler.
Ölümden korkmak, ey Atinalılar, akıllıymış gibi yapmanın dik âlâsıdır; bilmediğini biliyormuş gibi görünmektir. Hiç kimse, ölümün kişiyi bekleyen en büyük iyilik olmadığını bilmediği halde, herkes ölüm başına gelebilecek en büyük kötülükmüş gibi korkar ondan.
Kişinin bilmediği şeyi biliyormuş gibi yapması, cehaletlerin en bayağısı değil de nedir?
Gwen Cooper’in kalema aldığı sıradışı bir kedinin gerçek hikayesi. Tıpkı biz insanlar gibi hayvanlarında bir hikayesi vardır bu hayatta. Bu hikaye de Kedi Homeros’a ait. Daha bir yavruyken enfeksiyon sonucu iki gözünü kaybeder ve onu sahiplenen aile acı çekmeden uyutulmasını ister.
Oysaki Veteriner Hekim, Patrica Khuly kediyi tedavi edebilirse
Bernhard bu eserinde yine ciddi konulara değinmiş. Aslında onda ben şahsen sürekli bir eleştiri havası seziyorum. Daha doğrusu sorgulayıcı bir eleştiri. Bir şeyi yapıyorsak bunu neden yapıyoruz ve neden yapalım ki? Yüzlerce yıldır doğru kabul edilip süregelmiş şeylere bile Bernhard okuduktan sonra en büyük kuşku ile bakar hale geliyorsunuz. Ama
Allah ﷻ şöyle buyurdu;
"Aranızda, hayra (İslâm'a) davet eden, marufu emreden ve münkerden nehyeden bir ümmet (siyasi hizb) bulunsun. İşte onlar kurtuluşa erenlerin ta kendileridir!"
[Ali Imran Suresi 104]
Ve şöyle buyurdu:
"Mümin erkekler ve mümine kadınlar birbirlerinin velileridirler. (Birbirlerine) marufu emrederler ve