“Herşeyi değiştirmişlerdir. Dış görünüşünü korurken, anlam, ruh, yön ve tavrını değiştirmişlerdir. Her zaman bir düşünce ve akideyi içinde barındıran, birer zarf örneği olan İslâmî kavranılan, kendi sınıfsal, politik ve ekonomik çıkarları için değiştirip özgün yapısından ve içerikten yoksun kılmışlardır. Boş, çürük, beyinsiz ve ruhsuz kavramlar! Boş kap misali kavramlara hurafe ve uyuşturucu unsurları ağır basan anti İslâmî nesneler doldurmuşlardır.
Tevhid, Kuran, dua, hac, adalet, imamet, velayet, Ali, Hüseyin, mead, şefaat, kaza ve kader, tevessül...Bütün bu kavramları salt lâfzî biçime dönüştürmüş veya asıl anlamlarının tam zıddı bir anlamda kullanmışlardır.
Ve sen... Kardeşim, bacım, iş arkadaşım, sınıfdaşım!.. Yazar, çevirmen, aydın, bilgin, sanatçı; sosyalist, liberalist, özgürlükçü, toplumsever, ilerici, adaletsever, önderlik-kardeşlik arayıcısı, insanlığın kurtuluş ve dirilişinin özleyicisi. Senin şu kavramlardan anladığın, din adına, İslâm adına görüp aşina olduğun anlam var ya, işte o, bunların yürürlükte olan uyuşturucu ve bozuk anlam ve lâfızlarıdır. Oysa İslâm bu değildir. Allah, Mead, İmamet, Adalet, Hac... bu değildir. Senin gördüğün biçimiyle dışladığın değildir. Sen dışlamakta haklısın. Ancak, benim demek istediğim senin dışladığın, olumsuz tavır takındığın şey hakk değildir.”