Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Yardım dileme ve medet umma şirk’i
Kişilerin Allah'a daha yakın olma maksadıyla Allah'tan başkalarına yönelmeleri, onlara dua etmeleri, kendileri ile Allah arasında vasıta tayin etmeleri, dilek ve isteklerini Allah'a değil de bu vasıtalara yöneltmeleri bugün karşılaştığımız bariz şirk çeşitlerindendir. Bu gün kimi insanlar kabir ve türbelere giderek oralardan dilekte bulunmakta; zengin olmak, iş kurmak, okul kazanmak, çocuk sahibi olmak veya hastalıklardan kurtulmak için isteklerini o türbe ve kabirde yatanlara sunmaktadırlar. Kimileri de zorda kaldığında "Yetiş ya Rab!" diyecekleri yerde "Yetiş ya şeyh! Yardım ya fulan!" demekte, sıkıntı ve maruzatlarını onlara arz etmektedirler. Bizler, sünnet namazlarını da hesaba katarak günde tam kırk kez "İyyake na budu ve iyyake nestaîn" demekteyiz. Yani: "Allah'ım! İbadetlerimin tümü Sanadır,Namazım, orucum, secdem, kıyamım, dua ve isteklerim hepsi Senin içindir. Senden baş- kası bunları hak edemez. Yardımı ancak Senden dilerizZaten senden başkası da buna güç yetiremez." İşte Fatiha Suresini okurken tam kırk defa Allah'a böyle yakarıyoruz. Günde kırk kez böyle deyip, sonra da ondan başkasından yar- dim ve medet bekleyenler acaba yalan söylemiş olmazlar mı? Yaptığımız amellere dikkat etmeli, dua ve niyazlarımızdaki ifadeleri özenle seçmeliyiz.İbn-i Kayyim rahimehullâh şöyle der: "Şirk çeşitlerinden biri de, ölüden bir şeyler istemek, ona sığınmak ve ona yönelmektir. Ölmüş kimsenin ameli kesilmiştirO, kendine zarar veya fayda veremediği gibi, kendisine sığınan ya da kendisinden Allah katında şefaat isteyen kimseye de yardım edemez."
Şuna da hiç şüphe yok ki, Kıyamette Kur’an-ı Kerim, güzel yüzlü ve üstün huylu bir adam şeklinde gelip okuyanına, dinleyenine şefaat edecek. İslâm dini de öyle... Kendisine sımsıkı sarılanları ahirette savunacak..
Sayfa 227 - Hisar YayıneviKitabı okudu
Reklam
Şefaat? Makamı Mahmud Nedir?
Şefaat,ahiret günü bir kısım günahkâr müminlerin affedilmeleri ve itaatli müminlerin de yüksek mertebelere ermeleri için Peygamberimizin ve diğer büyük zatların Allah'u Teâladan dua ve af dileğinde bulunmalarıdır. Ahirette bütün insanlara ait muhakeme ve muhasebenin bir an evvel yapılması için en büyük şefaatte bulunacak zat,Peygamber (sav) Efendimizdir.Onun bu şefaatine "En büyük şefaat" denir.Ve onun böylece nail olduğu yüksek makama,imtiyaza da "Makam-ı Mahmud" denir.
Bakara Suresi
Demek ki, bütün zulümlerin temelinde, insanların Allah’ı gereğince tanıyamamaları yatmaktadır. O hâlde, Rabb’inizi iyi tanıyın: 255. Allah, kendisinden başka ilâh olmayan bir tek ilâh, kulluk ve itaate lâyık yegâne otoritedir.Hayy’dır, dâimâ diridir, hayatın biricik kaynağıdır;Kayyum’dur, kâinâtın nizamını elinde bulunduran, bütün varlıkları koruyup gözeten, yöneten ve yönlendiren O’dur. Her şey, O’nun kudret ve irâdesiyle varlık ve intizâmını sürdürmektedir. O’nun kudret ve iradesi kesintisizdir; ne bir uyuklama tutar O’nu, ne de bir uyku. Göklerde ve yerde ne varsa hepsi O’nundur. O’nun izni olmaksızın, huzurunda kim şefaat edebilir? Cezayı hak eden zalimleri azaptan kim kurtarabilir? O, kullarının önlerinde ve arkalarında olan her şeyi bilir. Onların yaptıkları ve yapacakları, bildikleri ve bilmedikleri, açıkladıkları ve gizledikleri, yapıp gönderdikleri ve geride bıraktıkları her şeyi bilir. Oysa onlar, Allah dilemedikçe, O’nun ilminden hiçbir şey kavrayamazlar. O’nun sonsuz kudret ve hükümrânlığı, gökleri ve yeri kuşatmıştır. Bunların korunup gözetilmesi, O’na asla zor gelmez. Gerçek yücelik, gerçek büyüklük, sadece O’na aittir.
Ey iman edenler! Allah'ın emrine uygun yaşayın ve O'na (yaklaştırması ve şefaat etmesi için aracılara başvurarak değil, ibadet, Allah'ı çok anmak ve salih amellerle) 'sebep ve yol'(lar) arayın.O'nun yolunda (malınızla, canınızla insanları kula kulluktan kurtarmak ve İslam'ın hayatınıza hakim olması için) cihad edin ki kurtuluşa eresiniz.
Kân-ı Şefaat Efendimiz (sallallahu aleyhi vesellem) insanlara Allah'ı [celle celâluhû] anlatan, onlara hidayet yollarını gösteren bir rehber, önlerini aydınlatan bir kandil olmuş, onun kandilinin ışığından bütün insanlar istifade etmişlerdir. Câhiliye bataklığına saplanmış insanları İslâm nuruyla tanıştırmış ve bu nur ile kıyamete kadar gelecek tüm insanlara önder olmuştur.
Reklam
Mevlid Kandiliniz Mübarek Olsun
Mefhar - i Mevcudât, Hazret-i Fahr-i Alem Muhammed Mustafâ râ Salevât Allâh adın zikredelim evvela Vacib oldu cümle işte her kula Allâh adın her kim ol evvel anâ Her işi âsan eder Allâh anâ
“Herşeyi değiştirmişlerdir. Dış görünüşünü korurken, anlam, ruh, yön ve tavrını değiştirmişlerdir. Her zaman bir düşünce ve akideyi içinde barındıran, birer zarf örneği olan İslâmî kavranılan, kendi sınıfsal, politik ve ekonomik çıkarları için değiştirip özgün yapısından ve içerikten yoksun kılmışlardır. Boş, çürük, beyinsiz ve ruhsuz kavramlar! Boş kap misali kavramlara hurafe ve uyuşturucu unsurları ağır basan anti İslâmî nesneler doldurmuşlardır. Tevhid, Kuran, dua, hac, adalet, imamet, velayet, Ali, Hüseyin, mead, şefaat, kaza ve kader, tevessül...Bütün bu kavramları salt lâfzî biçime dönüştürmüş veya asıl anlamlarının tam zıddı bir anlamda kullanmışlardır. Ve sen... Kardeşim, bacım, iş arkadaşım, sınıfdaşım!.. Yazar, çevirmen, aydın, bilgin, sanatçı; sosyalist, liberalist, özgürlükçü, toplumsever, ilerici, adaletsever, önderlik-kardeşlik arayıcısı, insanlığın kurtuluş ve dirilişinin özleyicisi. Senin şu kavramlardan anladığın, din adına, İslâm adına görüp aşina olduğun anlam var ya, işte o, bunların yürürlükte olan uyuşturucu ve bozuk anlam ve lâfızlarıdır. Oysa İslâm bu değildir. Allah, Mead, İmamet, Adalet, Hac... bu değildir. Senin gördüğün biçimiyle dışladığın değildir. Sen dışlamakta haklısın. Ancak, benim demek istediğim senin dışladığın, olumsuz tavır takındığın şey hakk değildir.”
"Her peygamberin kabul edilen bir duası vardır ve her peygamber duasını evvelce yapmıştır. Fakat ben duamı kıyamet gününde ümmetime şefaat etmek için sakladım. İnşallah ümmetimden Allah'a hiçbir şeyi ortak koşmadan ölenlere nasib olacaktır."
(Müslim, "İman", 85)Kitabı okudu
Bakara Suresi
48. Ve öyle bir Günden sakının ki, o gün hiç kimse bir başkası adına bedel ödeyemeyecek, hiç kimsenin başkasının kurtuluşu için aracılık, yani şefaat etmesine izin verilmeyecek, Allah katında sözü geçtiği varsayılan hiçbir varlık, insanları hak ettikleri cezadan kurtaramayacak, hiç kimseden kurtuluş fidyesi kabul edilmeyecek ve ilâhî yardımı hak etmeyen hiç kimseye yardım edilmeyecektir.
Reklam
İslam'da şefaat, "kurtulmaya layık hale gelme" olayıdır, hak etmeden kurtuluşa erme değil...Kişi tabiatını, mizacını öyle bir dönüştürmelidir ki alın yazısı da kendiliğinden değişsin...Şefaatçi şefaati kişiye vermez. Kirli ve değersiz bir olguyu, hiçbir kişi ve hiçbir yöntem sırattan geçiremez. Şefaatçi bir "kayırmacı" değildir.
Sayfa 156Kitabı okudu
Yüce peygamberin Allah ile konuşması ;
– “Sonra yaklaştı derken sarktı; iki yay kadar, hatta daha yakın oldu” (53- 8-9) Ayeti kerimesi ile belirtilen sırra mazhar olduğu zaman şu hitabı izzet geldi: -Yaklaş ey halkın hayırlısı yaklaş Ya Muhammed, yaklaş ki dost dostu ile baş başa kalsın. Böylece mekandan münezzeh, keyf ve keyfiyetten ari; niteliksiz baş gözü ile
"Kıyamet gününde insanlar cemaat halinde olurlar. Her ümmet peygamberine tabi olur. "Ey falan bize şefaat et, ey falan bize şefaat et" derler ve en sonunda Resûlullah şefaat eder. İşte o gün Allah'ın Peygamberini "Makam-ı Mahmud"a ulaştırdığı gündür."
(Buhari, "Tefsiru's-Sureti İsra", 10).Kitabı okudu
şefaât yâ Rasulallâh ﷺ...
Selâm sana ey Nebî! [...] Ümmetin olduğumuz devlet yeter. Hizmetinde olduğumuz izzet yeter. Senden sonra gelen ve seni görmediği halde sana iman edenleri "kardeşlerim" diyerek görmeyi çok arzu ettin. Bizi de "Havz-ı kevser"in başında karşıladığın kardeşlerinin arasına kabul buyur ey Nebi! Selâm sana ey Nebî! Salât sana ey Rasûl! Tahiyyât sana ey Ahmed-i Mustafâ! Her türlü ihtiram sana ey Âlemlerin Efendisi!
Sayfa 26 - Diyanet İşleri Başkanlığı
Ebu Talib Ölüm Döşeğinde
Allah Resûlünün yaşları kırk dokuz yıl, sekiz ay, on bir gün... Amcaları Ebu Talib ölüm döşeğinde... Yaşı seksen yedi... Kendisine babalık etmiş, sayısız fedakârlık göstermiş, soy ve aile gayretleriyle de olsa himâye kanadını alabildiğine açmış, İslâmiyete asla düşman olmamış, hattâ onu benimsemenin son haddine kadar gelmiş, fakat yekûn
Sayfa 230 - BÜYÜK DOĞU YAYINLARI / 35 DENİZ YÜKSELİYORKitabı okudu
262 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.