Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Evliliğin bir ilginç yanı daha vardı. Nikah yüzüğü alınmamıştı. Lozan'da evlilik haberini duyan delegeler, başta İsmet İnönü hep birlikte yeni çifte armağan olarak bir nikah yüzüğü almaya karar vermişlerdi.
Sayfa 42 - Doğan KitapKitabı okudu
İsmet İnönü
Ikilinin devlet adami olarak cekismeleri ise 1937'de doruk noktasina ulasmistir. TBMM üzerinde bir denetim konseyi teskili fikri, Atatürk ve Ismet Paşanın çekişme nedenidir. Ismet Paça bu tarihte başbakanlıktan alinmis ve yerine Celal Bayar tayin edilmistir.
Sayfa 360Kitabı okudu
Reklam
İsmet İnönü
Başıbozuk, sütsüzler toplanıyor, İsmet Paşa'ya da, partisine de veryansın ediyorlardı. Buysa insanlık değildi. Bir acı kahvenin kırk yıl hatırı varsa, koskoca İsmet Paşa'nın neden olmasındı? Kurtarmış idi çan sesi dinlemekten, kavuşturmuş idi şükür ezan-ı Muhammedi'ye.
Sayfa 296 - Everest Yayınları 20. Baskı, Nisan 2013.Kitabı okudu
Atatürk'ün ardından
Sistem hiçbir soruna yol açmadan işledi. Anayasa gereği TBMM 11 Kasım günü toplandı ve Cumhurbaşkanı olarak İsmet İnönü'yü seçti. O sırada yurt dışında elçi olarak bulunan Yakup Kadri Karaosmanoğlu şöyle yazacaktı: " Yalnız düşmanlarımız değil, dostlarımız bile "O gidince ne yapacaksınız? ' diyorlardı. Bu endişenin sebebini Kemalist rejimin diktatörlüklerle karıştırılmış olmasında aramalıdır. Batan diktatörlükler şahsi idarelerdir ve başa geçen insanın kuvvetinden başka bir kanuna veya müesseseye dayanmadıkları için diktatörlerin ömrü ile birlikte nihayet bulurlar. Halbuki Atatürk bir diktatör değil, inkılapçı bir devlet kurucu idi."
Sayfa 646Kitabı okudu
Bazı kesimlerin iyi okuması lazım...
Cumhurbaşkanı olarak Înönü, fevkalåde temkinli bir adamdır. Harp çıkmak üzeredir ve İsmet Paşa bir asker olarak harbin yıkıcılğını bildiğinden "Bizim para biriktirmemiz lazım" der ve devletin parasını harcamak istemez. Harp geldiğinde durumu idare eder, "Millet harpte aç kalmamalı" der, bu sefer de siloları doldurur ama neticede köylü aç kalır. Bu yüzden köylü Ínönüden nefret eder. Yıllar sonra bu konu hakkında İnönü, "Ben onları aç bıraktım ama babasız bırakmadım" demiştir.
Kadim dostu İsmet İnönü, 21 Kasım 1938’de Türk Milletine Beyannamesi’nde “Hakikatte yattığı yer, Türk Milletinin onun için aşk ve iftiharla dolu olan, kahraman ve vefalı göğsüdür” diye ifade etmiş duygularını.
Reklam
1969 yılında İsmet İnönü, 1922 Ağustosunda askerî za ferden önce, Atatürk'ün devrim düşüncesinin bilinmediğini; ancak, 29 Ekim 1923 günü cumhuriyet ilânı ve 3 Mart 1924 günü hilafetin kaldırılmasından sonradır ki, geri dönüş yolu nun tümüyle kapandığını söylemiştir: "Şimdi zaferle İzmir'e gittiğimiz zaman herkes zafer neşesi ile
Mağrip bölgesi tarikatı olan Ticânîliğin Osmanlı devrinde Anadolu'da faaliyeti yoktur. Tekkelere, tasavvufa ve hatta İslâm'a düşman olan İsmet İnönü, adamı Kemal Pilavoğlu'na Türkiye'de bu tarikatın adıyla bir tekke kurdurur. 1950 seçimlerinde CHP'nin Ankara Milletvekili adayı olan Kemal Pilavoğlu bu sözde tarikatın sözde şeyhidir ve müritlerini Mustafa Kemal'in heykellerine saldırtır. Sıkıyönetim komutanlığı'nın 1972 tarihli raporunda bu hususta şu cümleler yazılıdır: "Liderleri Kemal Pilavoğlu, Abdurrahman Babür olan Ticânîlik, MAH tarafından kurulmuş istihbarat alınan bir tarikattır." Kurulma tarihi 1940'ların başı. Yani İnönü'nün "tek adamlık" rejiminin ilk yılları... Heykellere saldırtmanın gerisinde yatan sözde sebep, din. Ancak asıl amaç; rejimi sağlama almak ve rejim muhaliflerini kışkırtarak afişe etmek ve sonra da icabına bakmak.
"Köylümüz, şehirlimiz, erimiz, generalimiz ne zaman kitabı kumanyasına ekleyecek duruma gelirse o gün Türkiye gerçekten kurtulmuş olur." - İsmet İnönü
Sayfa 146Kitabı okudu
Nitekim 1924 Teşkilat-ı Esasiye kanununun üçüncü maddesindeki "Devletin dini Din-i İslam'dır" ibaresi 10 Nisan 1928'de İsmet (İnönü) ve 120 milletvekilinin imzaladığı bir kanun teklifi ile çıkarıldı, yerine yeni bir hüküm konmadı. Bu yeterince cesur bir girişimdi ve 5 Şubat 1937 değişikliği ile aynı maddede; "Türkiye devletinin cumhuriyetçi, milliyetçi, halkçı, devletçi, laik ve inkılapçı olduğu, resmi dilinin Türkçe ve başkentinin de Ankara olduğu" değişmez bir hüküm olarak belirtildi.
Reklam
Abdullah Çatlı henüz doğmamıştı ancak niceleri, Millet Meclisine kadar uzanmış Türklük kavramlarının tartışıldığı yılları yaşıyordu: "Biz Türk'üz, Türkçü'yüz ve daima Türkçü kalacağız. Bizim için Türkçülük bir kan meselesi olduğu kadar, vicdan ve kültür meselesidir." diyen Başbakan Şükrü Saraçoğlu, Büyük Millet Meclisi'nde yapmış olduğu konuşmada, Atatürk zamanında mahkum edilen aşırı sol görüşlü kişilerin, İsmet İnönü devrinde tekrar vazifeye alınıp mevzularda itibar görmelerini ve bu durumdan Türk halkının değerinden yararlandığını vurgulamak üzere mevzu ettiğini belirtiyordu. Bunun üzerine Orhun Mecmuası'nın sahibi Nihal Atsız, "Başvekil Saraçoğlu Şükrü'ye açık mektuplar" dizisini, Türkiye'nin içinde bulunduğu durumu, halka duyurmak amacıyla kaleme aldığını söylüyordu.
1961 seçimleri sonrasında:
Protokol, partiler nezdinde önemli bir panik yaratmış ve Genelkurmay Başkanı Cevdet Sunay'ın girişimiyle parti önderleri Çankaya Köşk'üne çağrılmıştır. Çankaya Köşkünde yapılan top­lantıda; "MBK'nın emekliye sevk ettiği subayların görevlerine iade edilmemesi", "Yassıada'da mahkum edilen DP'lilere genel af çıkarıl­maması", "Cemal Gürsel'in Cumhurbaşkanı,İsmet İnönü'nün de Başbakan" olması şartıyla parlamenter demokrasinin devam edeceği kararı alınmıştırBu koşullar altında AP, CHP ile koalisyon kur­ mak durumunda kalmış ancak DP'nin ardılı olarak görünen AP'nin iktidara gelmesi, ordu içerisindeki rahatsızlıkları arttırmıştır.
Milliyetçilik düşmanlarının "Orta Asya edebiyatı" diyerek küçümsemeye yeltendiği hareket, Atatürk dönemi kültür çalışmalarının ihmal edilemez bir bölümüdür. 2. Dünya Savaşı'nın başlarında, Mihver devletlerinin baş döndürücü zaferleri sırasında, Turancılıktan kimse gocunmamıştır. Sadece komünistlerdir ki esir Türk ülkelerinin kurtulabileceği ümidiyle Rusların yenilmesini isteyen Türk milliyetçilerine faşist ve turancı diyerek saldırmışlardır. Sonra, ikinci cephenin açılması ile, Mihver devletlerinin gerilemesi başladı. 1944 yılının ilk aylarında Almanların yenileceği artık kesinlikle anlaşıldı. Nihayet Cumhurbaşkanı İsmet İnönü, 1944 yılının 19 Mayıs'ında meşhur nutkunu vererek Türk milliyetçilerine karşı hala bitmeyen bir Haçlı seferini başlattı. 1944 suçlamasında dış tesirlerinin payı acaba ne kadardı, sorusunun cevabını aramayacağız.
Kitaplar-Davalar-Dedikodular: Aynı mektupta Atsız, Evliya Çelebi Seyahatnamesinden Seçmeler kitabının ikinci cildinin bir türlü basılmamış olmasından da şikâyetçidir. Bütün formaları basıldığı hâlde kitap, bakanın yazacağı önsözü beklemektedir. Eser ancak Mart sonunda çıkar. Bir yandan da dört yıllık “Konuşmalar" davası devam etmektedir. 19
İkinci Balkan Savaşı ve Ege Adaları
... Nihayet savaş, Bükreş Anlaşmasıyla bitti (10 Ağustos 1913). Bulgaristan, Birinci Balkan Savaşı'nda kazandığı toprakların bir kısmını kaybetti. Osmanlı Devleti'nin kazancı, Edirne ile Dimetoka idi. Ege Denizi'ndeki adalar ise büyük devletlerin hakemliğine bırakılmıştı. Bugün de başımızı ağrıtan Ege Adaları işte o zaman Avrupa'nın büyük devletleri tarafından şartlı olarak Yunanistan'a terk edildi. Bunun şartı, "Yunanistan'ın adalarda askerî yığınak yapamayacağı" yolunda idi. (İkinci Dünya Savaşı sırasında Almanya, Ege Adaları'nı işgal etti. Çekilmeden önce, gerçek sahipleri bulunan ve esasen Anadolu'nun tabii bir uzantısı olan Ege Adalarını Türkiye'ye iade etmeyi teklif ettiler. Devrin cumhurbaşkanı İsmet İnönü anlaşılmaz bir tutumla teklifi geri çevirdi. Savaştan sonra -müttefik devletler, adaları Yunanistan'a bıraktılar. Böylece Türkiye batıdan Yunan çemberine girmiş oldu...)
Sayfa 513 - Nesil Yayınları, 15. Baskı, Nisan 2008Kitabı okudu
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.