Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Jeder Mensch ist ein Abgrund. Es schwindelt einen, wenn man hinabschaut. Büchner/ Woyzeck Her insan bir uçurumdur. Başını döndürür kişinin, gidip aşağı bakınca.
Sayfa 54
Yüksek ve cömert bir ruha sahip olan kişiler asla dalkavukluğa boyun eğmezler. İyiler diğerlerine şefkatle yaklaşır ama kimseye dalkavukluk etmezler. -A R İST O
Sayfa 116
Reklam
"Ich liebe dich, sagte ich..Du bist das Beste, was mir je passiert ist. Ich würde keine Sekunde mit dir wieder hergeben wollen. Nicht eine einzige."
Sayfa 414Kitabı okudu
Wer in vollen Zügen lebt, ist bereit, jederzeit zu sterben.
Sayfa 371Kitabı okudu
“Einmal ist keinmal,” Sadece bir kere olan şey, diyor. Yaşanacak bir tek hayatımız varsa eğer, onu hiç yaşamamış da olabiliriz, fark etmez.”
Reklam
"Ez rûy-ı yâr zâhir ü mazhar yek-ist dil Der-hükm-i akl în diğer ân diğer âmede" ( Ey gönül! Yarin gözüyle bakıldığında gören de görünen de aynıdır. Zira birazcık düşününce ikisinin de birbirinden farkı olmadığı anlaşılır.)
Sayfa 9 - Muhit KitapKitabı okuyor
„Du weißt, der arme Mensch ist immer zärtlicher am Abend als am Morgen, weil, weil - es gibt so viele Gründe dafür, daß ich nicht einen anzuführen brauche.“
Kampanya: Atsız Affedilmelidir! Atsız'ın hapse atılmasıyla ilgili ilk protesto bir Alman bilim adamından gelmiştir: Dr. Heinrich Georg Baum. 20 Kasım 1973'te Bon'daki Türkiye Büyükelçisi Vahit Halefoğlu'na yazdığı bir dilekçede olayı protesto ettiğini ifade ediyor, Cumhurbaşkanı'na da bir dilekçe yazdığını belirtiyor ve
Halidiye Kolu Kürt-İslam çizgisinde olduğundan sebep
Nakşibendiliğin Hâlidîye koluna uzak duran II. Abdülhamid Nakşibendî tarikatının başka bir kolu olan Ziyaiyye’nin kurucusu (Nakşibendî şeyhi) Şeyh Ahmed Ziyaeddin Gümüşhanevî (Gümüşhaneli, 1813-93) ile iyi ilişkiler kurmuştur. Gümüşhanevî II. Abdülhamid’in reformlarını ve kendisinin de dostları olan kafkas göçmenlerine karşı uyguladığı asimilasyon
Reklam
Hissiyat
Wie viel ist aufzuleiden!(Halledilecek ne çok acı var!). Rilke, acıyı halletmekten başkalarının işleri halletmekten bahsettiği gibi bahsetmişti. Bizim de halletmemiz gereken çok acı vardı.
Biz əsil mətləbi əldən buraxıb cüzi qanunlara sitayiş etmişik. Bir allahı buraxıb min allaha səcdə edirik. Fəqət əsil mətləbi anlayanlar birləşirlər, qonuşurlar və məhəbbət nə olmağını düşünürlər. İştə biz də bu dərəcədə bulunuruqsa, məhəbbətimiz tələb edən qanunlara sitayiş etməliyik, deyilmi?..
şair Rilke’nin şu dizeyi yazmasına neden olmuştu: “Wie viel ist aufzuleiden!" (Bitirilecek ne kadar çok acı var!)Başkalarının “bitirilecek işler"den söz etmesi gibi
„Da ist ein Mann, der eigentlich Araber ist, weil er in einem arabischen Land aufwächst und arabisch spricht. Aber es ist doch etwas komplizierter, denn er hat einen türkischen Vater und eine armenische Mutter. Und dann ist da auf der anderen Seite eine Jüdin aus Österreich, die später in Palästina lebt. Sie lieben sich, doch sie werden von den Ereignissen auseinandergerissen, und man fragt sich beim Lesen die ganze Zeit, ob sie sich wiederfinden werden.“
“Bir Arap ülkesinde büyüdüğü ve Arapça konuştuğu için aslında Arap olan bir adam var. Ama babası Türk, annesi ise Ermeni olduğu için durum biraz daha karmaşık. Diğer tarafta ise daha sonra Filistin'de yaşayan Avusturyalı bir Yahudi kadın var. BirbKitabı okudu
"Wie viel ist aufzuleiden!" (Bitirilecek ne kadar çok acı var!) Rilke Başkalarının "bitirilecek işler”den söz etmesi gibi, Rilke de "acıların bitirilmesi"nden söz ediyor. Bizim için bitirilecek bolca acı vardı. Bu nedenle, zayıflık anlarını ve gizli gözyaşlarını minimum düzeyde tutmaya çalışarak, acının tamamını göğüslememiz gerekiyordu. Ama gözyaşlarından utanmamız gerekmiyordu, çünkü gözyaşları, bir insanın, cesaretlerin en büyüğüne, acı çekme cesaretine sahip olduğuna tanıklık ediyordu. Ancak çok az kişi bunu kavrıyordu.
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.