Acaba böyle hırslı anneler babalar yüzünden miydi onca dershaneler, kurslar?
Bir araştırma yapılsa hiçbir çocuk, hiçbir genç böyle bir eğitimi istemezdi. Peki kim istiyordu bu eğitimi?
Kimdi çocukları, gençleri yarış atı yapan? Hangi çıkarlar vardı işin içinde?
Türkiye Birincisi
Asla yeterince iyi olamadım. Aileme, anneme babama, onların bana harcadığı paraya layık
olamadım. Hayır, serseri değildim, geri zekalı da değildim, bir amacım da vardı ve bunu
gerçekleştirmek istiyordum. Çalışkan olmak... istiyordum. Çalışkan olmak için oturup çalışmak
lazım ben de biliyorum, söyledim ya geri zekalı değilim.
"Paraları verin," dedi bıçaklı serseri.
"Bizi soyacak mısın?" dedim.
Beni tutan adam, "Aynen öyle," diyerek beni sarstı.
Kendimi tutamadım. Kaçak olduğumuz için yakalanmadığımızı ve bu adamların birer hırsız olduğunu anlayınca içim rahatladı, güldüm.
Hırsızlar da Malyen de bana kafayı yemişim gibi baktı.
"Saf mı bu kız?" diye sordu beni tutan adam.
"Evet" dedi Malyen ve susmamı işaret edercesine gözlerimin içine baktı. "Biraz öyledir."
Ya dertlisin, ya sevdalı…
Eşsiz kalmış keklik misin?
Uçamazsın, sekemezsin.
Alan almış, satan satmış
Beşik kertmesi başın bağlı
Başını alıp gidemezsin!
Yavru kuşum, bu sendeki güzellik
Sean bir keresinde onu balık tutmakta kullandığı solucanlarla korkutmaya çalışmış ama Eleanor solucanlardan korkmak yerine bunları oltaya takmasına yardım etmişti. Küçük kız bu konuda da ondan çok daha iyiydi.
Sean en sonunda pes etmiş ve homurdana homurdana, “Tamam arsız ot, kalabilirsin,” demişti.
(...) Bummi bir iki kere kağıt mendille silmişti kızının gözlerini, yanaklarını, sormuştu açıkça, doğrudan, Carol ben bir savaşçı mı yetiştirdim yoksa bir kaçak mı?
Acaba böyle hırslı anne babalar yüzünden miydi onca dershaneler, kurslar?
Bir araştırma yapılsa hiçbir çocuk, hiçbir genç böyle bir eğitimi istemezdi. Peki kim istiyordu bu eğitimi?
Kimdi çocukları, gençleri yarış atı yapan? Hangi çıkarlar vardı işin içinde?
Hiç düşünmeyen ve aldırmayan bir toplumda hayatımı kazanabilmek için dişimle tırnağımla savaşır, çöl botlarımın tabanını Fransız Mahallesi’nin eski, kaldırım taşı döşeli yollarında aşındırıp adi, tırtıklı lastiğe dönüştürürken, aziz (ama yoldan çıkmış), eski bir tanışıma rastladım. Bu yozlaşmış insana ahlaksal üstünlüğümü kolayca kabul ettirdiğim
İnsan bunları sonra bütün ömrünce içi sızlayarak hatırlar. Mesela Shakspeare’in Othello’sunun son monologu, Yevgeniy’in Tatyana’nın ayaklarına kapandığı sahne yahut Victor Hugo’nun kaçak kürek mahkûmunun soğuk bir gecede kuyu başında bir çocukla, bir kız çocuğuyla karşılaşması gibi;
bunlar insanın kalbini bir defa deşti mi, artık yarası sonsuza kadar kalır.Kitabı okudu