Ah,yaşamak ne tatlı! Her şeye rağmen,her ihtimale,her şüpheye hatta her tecrübeye,her kanaate rağmen yaşamak;kainatta insanlar için saklı bin türlü zevk ve sevinç imkanlarından avuç dolusu faydalanmak ve kendimizi ezeli ve yanılmaz kanunlarına bırakarak devamlı bir yanlış kaynağı olan beynimizin icat ettiği birtakım rahatsız edici ve muzip kuruntulardan kaçmak ;her dakikanın kendine mahsus tatlı özünü alıp tortusunu günler selinin akışına bırakmak,bundan daha yüksek hikmet bundan daha doğru hayat prensibi olabilir mi?
Belirsizlikleri anlamakta neden bu kadar kötüyüz?
Riskten kaçınma mekanizmamıza beynimizin bilişsel modüllerinin değil daha çok duygusal modüllerinin aracılık ettiği artık herkes tarafından kabul edilen ve kabul gören bilimsel bir gerçek. Bu bizi Buzul Çağı'na uygun kılmış olabilir. Risk mekanizmamızın enformasyon yüklü modern bir dünya için değil, kaplanlardan kaçmak üzere tasarlanmıştır.
Nassim Nicholas Taleb
Hayatı hiç bitmeyen bir düğün gibi, bitmeyen bir futbol maçı gibi yaşayan insanların sayısı giderek artıyor. Sürekli kalabalıklar içinde olmak, kendini (ruhunu) oradan oraya savurarak kendinden kaçmak, birilerine daha kendini beğendirmek için ya da öyle sanmak için kalıptan kalıba girmek. Galiba belli bir yaştan sonra bu tip insanlarla arkadaşlık yapmak kimileri için daha zor. Çünkü ruhunu, nefsini, dünyayı, kendini bilmek için ciddi bir arkeoloji çalışmasını hayat boyu sürecek bir disiplin hâline getirmemiz, tabiri caizse kendi arkeoloğumuz olmamız elzem. Bunu yaparken çok şey hissedeceğiz. Bir tutkuya sahip olmak diyorum her zaman için, hayatidir. Bunu çocuklarımıza da mutlaka kazandırmamız gerekiyor. Ama önce kendimizi daha sıkı çalışmalıyız. Zaten bunun tadını alan da hayatı boyunca si- kılmaz, acaba ne yapsam diye düşünmez...
" Sadece hayatlarında çeşitlilik arayan, acılarını unutmak için yollar arayan, günlük rutinin sıkıntısından ve çelişkilerinden kaçmak isteyen insanlar vardır. Bunlar hakikati arayanlar değildir. "