“İşte Milena’nın Kafka’yı tanımış olduğu o ilk an! İlk rastlaşmaları her ikisi için buğulu bir anı olarak kalmıştır. İlk mektubunda Kafka, ‘Görüyorum ki, yüzünüzdeki herhangi bir ayrıntıyı hatırlamıyorum; sadece silüetiniz ve de gitmek üzere kalkıp kafenin masaları arasında geçtiğinizde üzerinizdeki o elbise, evet bunu hatırlıyorum,’ diye yazar..
Birliktelikleri yukarıda sözü edilen rastlaşmalar ile başlamış değildir. Milena, giriştiği bir çeviri nedeni ile Kafka’nın düşüncelerini öğrenmiş oluyor. Bu çalışma, günümüzde ‘Milena’ya Mektuplar’ diye bilinen ve ayrılık zamanından sonraki mektuplaşma sürecini kapsamaktadır. Birbirlerine gönderdikleri ilk mektuplar özellikle Milena’nın çevirileri ile ilgili, bir ‘iş yazışması’ tarzındadır. Ancak yavaş yavaş satırlar arasında hafif bir arkadaşlık, bir hayranlık ifadesi kelimelerin girmekte olduğunu görmekteyiz. Ve kısa bir süre sonra iş konuları ikinci plana geçer. Bir-iki rastlaşma dışında, aşkları tamamen bu mektuplar üzerine kurulmuştu..
Belirtilmesi gerekir ki, bu mektuplaşmanın yayınlanmasını ne Milena ne de Kafka hiçbir zaman kabul, ya da düşünmüş olmadıkları gibi, mektupların yayınlanması Milena’nın ölümünden sonra gerçekleşmiştir. Milena hiçbir zaman o kitabın yayıncısı Willi Haas’a istediği takdirde kullanabilmesi için Kafka’nın mektuplarını teslim etmiş değildir…”