Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Attila İlhan
Emperyal Oteli'nde üç gece kaldık Fazlasına paramız yetmiyordu Gözlerin gözlerimden gitmiyordu Dördüncü gece sokakta kaldık Karanlık bir türlü bitmiyordu Sirkeci Garı'nda sabahladık Bilen bilmeyen bizi ayıpladı Halbu ki kimlere kimlere başvurmadık Hiçbiri yüzümüze bakmıyordu Hiç kimse elimizden tutmuyordu Ben hiç böylesini görmemiştim Vurdun kanıma girdin kabulümsün
Bir gece, Gecede bir uyku.. Uykunun içinde ben.. Uyuyorum, Uykudayım, Yanımda sen. Uykumun içinde bir rüya,
Reklam
“Seni ben kallavi sokağı'nda gördüm Sen beni görmedin görmedin Kapıları çaldım adını sordum Söylemediler öğrenemedim Seni ben kallavi sokağı'nda gördüm Bir daha görmedim bilmedim Belma Sebil adını yakıştırdım Aklıma geldikçe her sefer Gözlerinin mavisini bitirdim Saçlarının siyahına başladım Kallavi Sokağı'nda güvercinler Benim karanlık İstanbul'um Bir esnaf kahvesine oturdum Belma Sebil ya geçti ya geçer Rüzgarını içime doldururum Kallavi Sokağı'nda güvercinler Bunca yıl sönmemiş umudum Nisan değilse Mayıs Perşembe değilse Pazar Ben Belma Sebil'i bulurum… “
Attila İlhan
Attila İlhan
74 syf.
·
Puan vermedi
·
8 günde okudu
Fransa'nın bir liman kentinin denizci mahallesinde gezinirken duyduğu arya söyleyen sesi izleyerek tanımadığı insanların marazi hayatlarına dalan bir gezgin; patronuna kölece bağlılığı yüzünden korkunç bir eyleme sürüklenen karanlık, itici ve yabani bir hizmetçi; 1810 yılında İspanya'daki savaşta yaralanan, düşman bir ülkede amansız bir hayatta kalma mücadelesine girişen bir Fransız albay; 1918 yılının bir yaz gecesi Leman gölünde bulunup kurtarılan, ancak sonra yüreğini kavuran yurt özlemine yenik düşen bir Rus savaş esiri; yaşıtları üniversiteye giderken hâlâ liseye devam eden avare bir gencin öğretmeninin otoritesine isyan ettikten sonra ödediği ağır bedel.
Stefan Zweig
Stefan Zweig
Ay Işığı Sokağı
Ay Işığı SokağıStefan Zweig · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 202167bin okunma
"Bu diyara geldiğimde herkes benden nefret ediyordu. Tek bir kişi benimle bu nefreti paylaşıp karanlık bir dostluk kurmuştu. Şimdi neredeyse bütün diyarın saygısına ve sevgisine sahiptim. Ama tek bir kişinin nefretini kazanmıştım. Ve ilkinde bu kadar tökezlemediğimi hatırlıyorum.
Sayfa 493Kitabı okudu
Hayat böyle bir şeydi işte, bazen en karanlık ve en aydınlık zamanları aynı anda yaşatıyordu. Bir yandan alırken öbür yandan veriyordu.
Reklam
Bugün de Hayyam’a dem tutabiliriz. Karanlık ve amaçsız yaşam insanı Ötanazi Enstitüsü’ne çekiyor ve intihar herkesi ilgilendiren bir konu haline gelmiş.
“Az rastlanır kafası bulanıklardanız.” ‘Danız’ içten, dervişçe, katılımcı, yüceltici de! “Anlaşılmaz, karanlık, kederli görünmekten hoşlanıyoruz aslında.”
Oysa " geçmiş " geçmiyor. Gelecekte alacağı biçimi hazırlamak için gerilip gerilip bir fırsat anında öne atılıyor. Karanlık, acı devreler göstererek yol kesiyor. Evet, o geçmiyor. Biz kendimizden geçiyoruz. O kadar vurdumduymaz.
Saatler geçer, günler biter Hesap verir mi bir gün bize kara geceler? Saatler geçer, günler biter Hesap verir mi bir gün bize kara geceler? Susmuyor kafamda bi' türlü sesler Bıraktık arkamızda karanlık gülüşler Saatler geçer, günler biter Yıllara sığmayan derin iç çekişler music.youtube.com/watch?v=8L__O1h...
Reklam
Karanlık sözler yazıyorum hayatım hakkında öyle yoruldum ki yoruldum dünyayı tanımaktan saçlarım çok yoruldu gençlik uykularımda acılar çekebilecek yaşa geldiğim zaman acıyla uğraşacak yerlerimi yok ettim. Ve şimdi birçok sayfasını atlayarak bitirdiğim kitabın başından başlayabilirim.
Acı ama adil kural, bulduğunuz düşünce işe yaramıyorsa kaldırıp atmaktır. İşe yaramayan bir şey üzerinde düşünerek beyin hücrelerinizi boş yere harcamayın. O hücreleri, veriyi daha iyi açıklayan yeni düşünceler geliştirmekte kullanın.
Sayfa 33
Sürgün yeniden eğitti onları Zulum direnç oldu yüreklerine Ayrılıklar muştu gibi sunuldu ... Ey karanlık, tartın nece bozuk olsa Bunca yükü çekemezsin
Sayfa 32 - Öğretmen TürküleriKitabı okuyor
Sırası Gelince
acının vergisini verdik, gülün haracını ödedik. hüznü demirbaş defterinden düşmeye geldi sıra sen ki eyvan ağıtlarda sürekli ve ahşap bir gülümseme gibi durdun gözlerin bozkırdan devşirme yolların bozgundan derlenmiş karanlık yolcusu turnaların ve kurdun ey hüzünlere reâyâ olan derviş acının vergisini verdin, gülün haracını ödedin hüznü demirbaș defterinden düşmeye geldi sıra tarlalarla uzar gider al kısrak gökçe çiçek tozar durur sılalarla oysa ölüm, bir uçtan bir uca bir uzun kervansaraydır ki savrulur günü saati gelince yıkılır yırtıla yırtıla
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.