Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
LOJMAN Lojmanda oturmak ayrı bir yaşam tarzı. Herkesin kocasının aynı işi yaptığı bir aileler topluluğu bu. Çalışmayan kadınlar için standart bir hayat: Sabah aynı saatte, hatta aynı dakikada evinden çıkan üniformalı kocalar, pencereden kocalarının servis araçlarına binişini seyreden kadınlar, öğleye kadar ev işleri, öğleden sonra kadın
http://www.hakanevrensel.com/guneydogudan-oykuler-2/Kitabı okudu
SÜRVEYAN HEKİM “Doktordan satılık araba” diye ilan verirler, çok doğru aslında. Ne o arabayı kullanacak vakit bulursunuz, ne de düzenli bir hayatınız olur. Hele bir de cerrahsanız, o uyku denen tatlı şeyle bir türlü buluşamazsınız. Ben de Güneydoğu’da görev yaparken hem uykudan, hem de arabamdan mahrum kaldım. Zaten kullanmaya vakit
http://www.hakanevrensel.com/guneydogudan-oykuler-3/Kitabı okudu
Reklam
''Keşke kalp de kemikler kadar dayanıklı olsa. Biraz alçı iki ay yatak istirahati ve yaşasın! Kırık kalbin iyileşti işte. Keşke gerçekten öyle olsa.''
‘’Korku nedir siz bilir misiniz? Korku… Korku sarı ırmakta boğulmak gibi bir şeydir.Yahut, korku soğuk bir kış gününde ansızın insanın karşısına çıkan parçalamaya hazır bir kurt sürüsünün ateş gibi gözleridir. Korku bazen büyük işler yaptırır insanlara.Şu Çin Seddi’ni görüyor musunuz? Kansudan kuzey doğuya doğru, taa denize kadar uzanır, denizi de geçer, Kore’ye varır. Bizim seddimiz. Öyle sanıyorum ki mümkün olsa bir adam şu dolunayın üstüne çıksa, işte oradan bile bu Seddi görebilir. Temellerinde kan vardır. Ne faydası oldu dersiniz? Hiç! Sadece korku denen elle tutulmaz, gözle görülmez duyguyu herkes görsün diye cisimleştirdik. Yaa işte Çin Seddi korku demektir. Batıdan gelenleri durduramadı bu set. İşte bizi de görüyorsunuz. Korkunun, korkudan yapılmış nöbetçileri… Güven içinde olmak ne güzel şey. Bu seddin ötesindekiler böyle işte. Keşke ben de büyücü olabilsem.’’
Okuyucularımın damarına basamam,çünkü onlarda basılacak damar kalmadı.Keşke bu son cümle birilerini kızdırmış olsa.Ama ne gezer! Televizyonlarda,gazetelerde öyle herzeler yenilirken kızmayan kimse,ben ona "damarsız" dedim diye mi kızacak?
Gerçeklik
Maalesef Türkiye'de çocuklara gerçek dışı bir görüş aşılanıyor: "Dünyada artık her şey sakindir, bütün insanlar kardeştir, biz ebedi düğünü kutlayacağız. Bundan sonra savaş olmayacak" gibi... Keşke öyle olsa... Eğitimin kötüsü, muhakeme ve zekâyı dumura uğratır. 20. yüzyılın ikinci yarısında atılan mermi, bomba ve akabinde ölen kişi sayısı II. Cihan Harbi'ni geçti. Savaşın bitiminden beri dünya maalesef sakin değil. Felsefesini yaparsak; "Sakin olmamak, insan ırkının yaşaması için gereklidir" diyorlar. Belki de sakin olmamız lazım ama olamıyoruz.
Reklam
Bu savaşı bu kadar inatla yapıyorsam , bu bir mutluluktur, mutluyum ben . Bilm iyorum, mutluluğumu senin dediğin gibi, boyuma göre kestim mi ? Keşke öyle olsa, boyum yüksek demektir o zaman. Ama ben boyumu boyumu mutluluk saydığım şeylere uydurmaya çabalıyorum.
Sayfa 169
- Ben bir bibliyoman idim Murat Bey. - Bibliyoman?!... - Evet, Türkçesi kitap hastası, kitapsever. Murat'ın yüzündeki endişe yerini rahat bir ifadeye terk eder. - Ne var bunda? Keşke yurdumuzun insanları, herkes, sizin gibi kitapsever olsa. - Yoo... O kadar kolay değil. Basit değil... Bakın ben size anlatayım. Bu bir hastalık. Üstelik alanındaki benzerlerine nazaran en hafifi. - Başka türleri de mi var? - Ohoo. Çok var, çok... Şimdi size kısaca tarif edeyim. Kitapçalarlar vardır. Bunlar normal yollardan kitap sahibi olmak istemez. İlla ki çalacak, ancak o zaman tatmin olur. -Yok, ya!.. - Evet öyle... Kitap delileri vardır mesela. Bunlarda kitap toplama arzusu durdurak bilmez. Kitabı okumak için almazlar, seyretmek, üzerinde yatıp uyumak, okşamak için edinirler. Bazıları da kitapgizlerdir. Kitabı kilit altında tutar, kimseye göstermez, kıskanırlar. Kitap düşmanları vardır kitaptan tiksinir, nefret eder, elini bile süremez. Sonra kitap yakanlar, kitap yırtanlar, kitapperestler. - Vay be!.. Ama bunlar çok afedersiniz, yani bir tür manyak oluyor değil mi? - Elbette.. Nasılsa içlerinde ben de varım. - Sizinkisi hangi sınıfa giriyordu? - Benimki en zararsızı. Kitapsever, tutkun. Kitapları seçip alırlar ama kafalarına koydukları kitaba sahip olmak için her fedakarlığa katlanırlar. Sahip oldukları kitaplardan başkalarına övgüyle bahsetmekten hoşlanırlar.
Allah belasını versin. Hayat mı be! Şimdi ben zevk mi alıyorum, bu adamla oturup içmekten? Sıkıntı işte. Keşke eve gitseydim. Kitaplar. Yerin dibine batsın kitaplar! Ne öğrettiler bana? Sökebildiler mi içimdeki huzursuzluğu? İçmek gerek. İyi ama, bu sürüp gitmez ki böyle. Ben, şu, hem kasap, hem kasap ruhlu herif, içiyoruz da ne oluyor? Hiç. Öyle. Hiç değilse düşünmediğimiz, beklemediğimiz şeyler olsa...
Bu damda bir berbat günler vardır, bir de o-kadar-berbat- olmayan günler. Sonra bir de üstünden -tren-geçmiş günler. Adına rağmen bu sonuncular en kötüsü değildir. Üstünden-tren-geçmiş günler, aşırı yorgunluktan uyuyamadığın gecelere benzer. Öyle zamanlarda bitkisel hayata girer, hiçbir şey yapamaz, hissedemez, düşünemezsin. Odun gibi cansız. Moralin bozuk olsa da fark etmeyecek kadar donmuşsundur. Birileri elinden tutar ya da kimse tutmaz. Her iki durumda da umursamazsın. O-kadar-berbat-olmayan günlerse idare eder sayılır. En beteri berbat günlendir- insanın canını acıtan, ruhunu yaralayan. Takvim yetersiz bir icat. Dedikleri gibi zaman uçup gidiyorsa eğer, uçuş hızı hep aynı değil ki. Keşke haftanın her gününü ayrı değerlendirmenin bir yolu olsaydı. Mesela o-kadar-berbat-olmayan bir günü beyaza boyar, bir puan verirdik. Üstünden-tren-geçmiş günler kırmızı ve iki puan olurdu. Berbat bir gün de siyah ve üç puan.
Reklam
Büyülü Ceket
Giyim kuşam zarifliğine değer vermekle beraber, hemcinslerimin üzerindeki elbiselerin dikimindeki kusursuzluk derecesine hiç aldırış etmem çok kere. Ama bir akşam, Milano’da özel bir toplantıda tanıştığım kırk yaşlarında görünen bir adam, sırtındaki elbisenin pürüzsüzlüğü ve kesilişindeki mutlak güzellikle gerçekten göz alıyordu. Bilmiyorum
Kız çocukları
"nasıl kırıyorlar sonra bu kız çocuklarını? nasıl kendilerine benzetiyorlar? cinayet gibi. belki biz de böyleydik. sakatlanmadan büyüyebilseydik... keşke öyle bir bilgisayar programı olsa. ruhumuz sakatlanmadan büyümüş olsak nasıl insanlar olacağımızı gösterse. ona bakıp nasıl olmamız gerektiğini görsek."
1.471 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.