"Trabzon'da bir Hacı İlyas efendi var. Tüccarlık yapıyor, zengin, dinine düşkün, tefecilik de yapıyor! Ha, evet, yani yüksek faizle borç veriyor... Bu adamın inkılaplara karşı olmasını biraz anlıyorum... Ama ya sizin aile? Tabii, ben onlar inkılaplara karşılar demiyorum, yapılan şeyleri sevinçle karşıladıklarını biliyorum. Ama görüyorum ki, gene de bütün bu yapılanlara biraz da şüpheyle karşılıyorlarmış gibiler... Ya da yeterince heyecanlı değiller! Oysa düşünüyorum ki, şehirlerde oturan zenginler, yani Avrupa'yı bilen zenginler, anlatabiliyor muyum, yani iyi zenginler inkılapları benimsemeli. Ama onlar heyecanlı gözükmüyor. Cahil halk zaten bir şey bilmiyor. O zaman Ayşe, peki kim, kim inkılapları ileri götürecek? Hep biz memurlar mı, hep Trabzon'da heyecanıyla alay ettiği benim zavallı babam mı? Öğrenci yurdunda, müzikten hoşlandığı, elinde bu gülünç kutuyla dolaştığı için alay edilen ben mi? Üstelik artık memurlar da bu kaba saba zenginlere özeniyor, onlar gibi olmak istiyorlar. Peki, sen ne düşünüyorsun?"