1. PARÇA
Baremin 7. derecesinde memur Yakov Petroviç Goladkin o gece deliksiz uykusundan uyandığı zaman, saat sabahın sekizine geliyordu. Goladkin esneyerek gerindi, sonra gözlerini açtı ve bir iki dakika hiç kımıldamadan yattı. Uyanıp uyanmadığını, çevresinde olup bitenlerin gerçek mi, yoksa başı sonu olmayan gece düşünün bir devamı mı olduğunu
Yamak aşçı olmak ister.Aşçı,aşçıbaşı olmak, şakirt de kâtip olmak, kâtip ise paşa olmak ister.Paşaların istediği de vezir olmaktır.Kısacası herkesin istediği,bir şey olmak,olabilmek!
Çocukluğumda ne kadar rahattım. İçimde iki, üç kişi birden konuşmazdı.
Bir tek kişiydim ve sadece kendi yaşantımdan haberdardım.
Sonra herkes bana neyin iyi neyin kötü olduğunu söylemeye başladı.
Konuk geldiği zaman, Niçin konuşmuyorsun, bak sana adını
soruyorlar! derken; yarım saat sonra, Küçükler çok
Muoth bir ara demişti ki, kuşkusuz şakadan söylemişti bunu, gençlik yaşamın en çetin dönemlerinden biridir, bütün yaşlılar gençlerden çokluk daha şen, halinden daha memnun kimselerdir. Babam güldü bunu duyunca, sonra da düşünceli düşünceli şöyle söyledi: “Biz yaşlılara sorarsan kuşkusuz tersini söyleriz bunun. Ama senin dostunun konuşmasında yine
Biri her gün işe gitmek zorunda olduğuna, saat beşe kadar oturmak zorunda olduğuna üzülüyor, ama diğeri böyle bir mutluluğu olmadığından derin derin iç çekiyor...
Şimdi insanlar, artık sizin zamanınızın insanları değil... Gözlerin açılması emelleri, hırsları artırdı. Kimse artık kendi halinden memnun olmuyor. Bu cereyan neticesinde eski ahlâk kaidelerinin yıkılıp değişmemesine nasıl imkân görürsünüz?
Şimdi insanlar, artık sizin zamanınızın insanları değil. Gözlerin açılması emelleri, hırsları artırdı. Kimse artık kendi halinden memnun olmuyor. Bu cereyan neticesinde eski ahlâk kaidelerinin yıkılıp değişmemesine nasıl imkân görürsünüz.
Bilhassa Büyük Muharebeden sonra bütün dünyada bir garip uyanıklık oldu.
Şimdi insanlar artık sizin zamanınızın insanları değil. Gözlerin açılması emelleri, hırsları artırdı. Kimse artık kendi halinden memnun olmuyor. Bu cereyan neticesinde eski ahlak kaidelerinin yıkılıp değişmemesine nasıl imkan görürsünüz.
“ Kimse halinden memnun değil.. Kalplerde hep ‘neden ben ?’ , dillerde hep ‘keşke’…Oysa durum çok basit. Bil ki kimsenin hayatı dört dörtlük değil.Mesele kabullenebilmekte. “Men amene bi’l- kader, emine min’el keder” diyor. Türkçesi ; Kadere iman eden, kederden kurtulur.
Anlamadım diyene, Nietzsche söylesin; desin ki “Amor Fati”, yani “kaderini sev.” Türkçe’de tam karşılığı olmayan muhteşem bir kelime var : ‘Mukadderat.’ Bu kelimeyi kalbinize gömmenizi tavsiye ederim. Yoksa keşkeler, nedenler denizinde boğuluyor insan.”