"Bu Yezidilerde bir, birçok giz vardı. Durmadan onlara, şeytana, tavuskuşuna, güneşe tapıyorlar, diye zulmediyor, onları öldürüyor, tükettik sanıyorlar, bir de bakıyorlardı ki yıllar sonra, dağlara kaçıp orada çoğalmış Yezidiler, dağlardan inmişler, Laliş koyağını doldurmuşlar. Beyler gene din uğruna Yezidileri kırıyor, kalanlar gene dağlara sığınıyorlardı. Düşmanları, soylarını kuruttuk derken, çoğalmış sağlıklı Yezidiler Sincarlardan Laliş koyağına iniyor, Şeyh Adi bin Misafirin türbe tapınağına kavuşuyorlardı. Onların tükendiğini sanan Arap Emirleri, Türk Beyleri, Kürt Mirleri bu işe şaşıp kalıyorlar, şaşkınlıkları geçmeden hemen Yezidileri, çoluk çocuk, kadın erkek kırmaya başlıyorlardı. Fakiyé Teyran Yezidilerin tarihini iyi biliyordu. Yezidiler Kürttü. Çok zengin bir Kürtçe konuşuyor, kırımları üstüne çıkarılmış destanlar, bütün Mezopotamyada dilden dile dolaşıyor, bu destanları duyanlar kulaklarına inanamıyor, acılar içinde kıvranıyorlardı. İşin tuhafı, Yezidileri en çok da Kürt Emirleri kırıyorlardı. Bir de Fakiyé Teyranın Lalişte öğrendiği bir gerçek vardı: Bu öldürülen, yüzyıllar boyunca kırıma uğratılan Yezidiler, insanın insanı öldürmesine, her ne için olursa olsun, sebepsiz karşıydılar."