Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Subayların eline nasılsa "Binbir Gece Masalları" kitabı geçmişti.Mahrumiyet bölgesinde bu kitap onlar için paha biçilmez bir hazineydi.Geceleri mayın toplama hücumunu beklerken ,karargâhta toplanırlar;birisi okur,diğerleri dinlerdi..(S:43)
On binden fazla politik, kırk binden fazla adi tutuklular, mahkumlar zor durumdalar. Ama yıllardan bu yana… Hapishaneler ortaçağ zindanlarını, Nazi toplama kamplarını aratmıyor. Örneğin mahkumlar zincirlerle biribirlerine bağlanarak mahkemelere götürülüyor. Kitap, gazete, çoğunlukla onlara verilmiyor. Teyp, radyo, televizyonlar çoğunlukla yasak. Hastalara gereğince bakılmıyor. Dışarıdan yeterince para, yiyecek gidemiyor içeriye. Sonra mahkumlar geceleri koğuşlarından alınıyor, büyük işkenceler yapıldıktan sonra yerlerine geri gönderiliyorlar. Sayılmakla bitmez insanlık dışı davranışlar. İşte iki bin kadar mahpus da bu yüzden açlık grevinde. Birçok hapishanedeki açlık grevi bir ayı geçti. Kırk üçüncü gününde olan grevler var. Açlık grevindeki gençlerin birçoğu ölümle karşı karşıya. Ve Türkiyede, dünyada bu korkunç olaya kimse gereğince ses çıkarmıyor. Muhalefet lideri İnönü, ben onu eskiden beri tanır, iyi bir adam olduğunu da sanırdım, o bile, açlık grevleri birer şiddet eylemidir, diyebildi.
Reklam
- Ben bir bibliyoman idim Murat Bey. - Bibliyoman?!... - Evet, Türkçesi kitap hastası, kitapsever. Murat'ın yüzündeki endişe yerini rahat bir ifadeye terk eder. - Ne var bunda? Keşke yurdumuzun insanları, herkes, sizin gibi kitapsever olsa. - Yoo... O kadar kolay değil. Basit değil... Bakın ben size anlatayım. Bu bir hastalık. Üstelik alanındaki benzerlerine nazaran en hafifi. - Başka türleri de mi var? - Ohoo. Çok var, çok... Şimdi size kısaca tarif edeyim. Kitapçalarlar vardır. Bunlar normal yollardan kitap sahibi olmak istemez. İlla ki çalacak, ancak o zaman tatmin olur. -Yok, ya!.. - Evet öyle... Kitap delileri vardır mesela. Bunlarda kitap toplama arzusu durdurak bilmez. Kitabı okumak için almazlar, seyretmek, üzerinde yatıp uyumak, okşamak için edinirler. Bazıları da kitapgizlerdir. Kitabı kilit altında tutar, kimseye göstermez, kıskanırlar. Kitap düşmanları vardır kitaptan tiksinir, nefret eder, elini bile süremez. Sonra kitap yakanlar, kitap yırtanlar, kitapperestler. - Vay be!.. Ama bunlar çok afedersiniz, yani bir tür manyak oluyor değil mi? - Elbette.. Nasılsa içlerinde ben de varım. - Sizinkisi hangi sınıfa giriyordu? - Benimki en zararsızı. Kitapsever, tutkun. Kitapları seçip alırlar ama kafalarına koydukları kitaba sahip olmak için her fedakarlığa katlanırlar. Sahip oldukları kitaplardan başkalarına övgüyle bahsetmekten hoşlanırlar.
"Bu kitap, gerçeklere ve olaylara ilişkin bir açıklama olma iddiasında değildir, milyonlarca tutuklunun tekrar tekrar yaşadığı kişisel deneyimlerin bir özetidir. Bu, bir toplama kampının, orada bulunup da sağ kunulmayı başaranlardan birisi tarafından anlatılan iç öyküsüdür. Bu öykünün konusu, zaten yeterince anlatılan (yine de yeterince inanılmayan) büyük dehşetler değil, yaşanan sayısız küçük acılardır. Başka bir deyişle bu kitap şu soruya cevap vermeye çalışacak: Ortalama bir tutuklunun zihninde canlandığı şekilde, bir toplama kampındaki gündelik yaşam nasıl bir şeydi?"
- Ben bir bibliyoman idim Murat Bey. - Bibliyoman?!... - Evet, Türkçesi kitap hastası, kitapsever. Murat'ın yüzündeki endişe yerini rahat bir ifadeye terk eder. - Ne var bunda? Keşke yurdumuzun insanları, herkes, sizin gibi kitapsever olsa. - Yoo... O kadar kolay değil. Basit değil... Bakın ben size anlatayım. Bu bir hastalık. Üstelik alanındaki benzerlerine nazaran en hafifi. - Başka türleri de mi var? - Ohoo. Çok var, çok... Şimdi size kısaca tarif edeyim. Kitapçalarlar vardır. Bunlar normal yollardan kitap sahibi olmak istemez. İlla ki çalacak, ancak o zaman tatmin olur. -Yok, ya!.. - Evet öyle... Kitap delileri vardır mesela. Bunlarda kitap toplama arzusu durdurak bilmez. Kitabı okumak için almazlar, seyretmek, üzerinde yatıp uyumak, okşamak için edinirler. Bazıları da kitapgizlerdir. Kitabı kilit altında tutar, kimseye göstermez, kıskanırlar. Kitap düşmanları vardır kitaptan tiksinir, nefret eder, elini bile süremez. Sonra kitap yakanlar, kitap yırtanlar, kitapperestler. - Vay be!.. Ama bunlar çok afedersiniz, yani bir tür manyak oluyor değil mi? - Elbette.. Nasılsa içlerinde ben de varım. - Sizinkisi hangi sınıfa giriyordu? - Benimki en zararsızı. Kitapsever, tutkun. Kitapları seçip alırlar ama kafalarına koydukları kitaba sahip olmak için her fedakarlığa katlanırlar. Sahip oldukları kitaplardan başkalarına övgüyle bahsetmekten hoşlanırlar.
Sayfa 91 - DergahKitabı okudu
Düşlerle dolu kafasında güzel şeyler uçuşuyordu. Ben bir kitap okuyuncaya kadar o iki tane okurdu ama o kendi uydurduğu şeylerin büyüsünden hoşlanıyordu. Yıldırım gibi toplama çıkarma yapabilirdi ama kendi alacakaranlık dünyasını tercih ederdi; bebeklerin uyuduğu, sabah zambakları gibi toplanmayı beklediği dünyayı.
Sayfa 182 - *SEL
Reklam
( Insanlar) kücük yaslardan baslayarak organizmalarini yapay maddelere bagimli kilarlar. Tarti elli gram aldiklarini gösterecek olsa, bunalima girerler. Olduklarindan cok daha önemli biriymis gibi davranirlar. Gelecegi asla düsünmeme konusunda kendileriyle gizli bir anlasma yaparlar. Kazandiklarinin büyük bölümünü ebedi genclik vaat eden güzellik ürünlerine harcarlar. Ortalikda görünmelerinin nedeni, begenilmek arzu edilmek icindir. Hala öteki cocuklarin dedigi kadar cirkin olduklarina inansalar da, cirkin olmadiklarini kanitlamak icin evlenirler; zaten cocuk istedikleri halde, sirf cocuk olmuyor damgasi yememek icin cocuk yaparlar; herkesin kötü giyindiklerini söyleyecegini bildikleri halde, kimse böyle diyemesindiye iyi giyinirler. Paralariyla vicdanlarini ve ruhlarini suclardan arindirmaya calisirlar. Siyah günes gözlügü takarlar, ama yalniz günesli bir gün oldugundan degil, gözlügün statüyle es anlamli oldugu icin. Yasadiklari hayat baskalarina peri masali gibi gelsin isterler. Hayatin gercek anlaminin bu olduguna inanirlar. Ta ki, bir gün tenlerini yakindan incelediklerinde, yaslanmanin ilk izini kesfedinceye kadar bu böyle sürer. Her seye yeni bastan baslamak icin artik cok gec oldugunu anlarlar. Giderek, cevrelerinde bir sürü insan oldugu halde, bu dünyada bir baslarina olduklarini fark ederler. Kurbaga sendoromunu yasamaya baslarlar. Hz. Süleyman'nin üc bin yildan fazla bir zaman önce söyledigini söylerler "her sey bos, bombos ve günesin altinda yeni birsey yok. Ama insanlar böyle kandirilmaya ses cikarmiyorlarsa kendileri bilirler. Not: Arkadaslar bu kitap dan toplama bir alintidir bu yüzden sayfa numarasi vermedim.
Dill yine düşlere dalmıştı. Düşlerle dolu kafasında güzellikler uçuşuyordu. Ben bir kitap okuyana dek o iki bitirebilirdi ama düşlerini yeğliyordu. Şimşek hızıyla toplama-çıkarma yapardı ama o parıltılı dünyayı, bebeklerin uyuyup nilüferler gibi toplandığı dünyayı yeğlerdi. Kendini uykuya götürüyor, beni de sürüklüyordu.
Nazilerin Psikolojik Baskıları
Etrafımda sadece masa,dolap, yatak, duvar kâğıdı ve pencere vardı; beni oyalayacak herhangi bir şey, bir kitap, bir gazete, yabancı bir yüz, bir şeyler yazmak için kalem ya da oynamak için kibrit, hiç, hiçbir şey yoktu. Bu otel odası sisteminin ne denli akıllıca ve şeytani, ne denli psikolojik bir işkence amaçlı olduğunu ancak şimdi anlayabiliyordum. Toplama kampında insan belki de elleri kanayana dek veyahut ayakları donana dek el arabasıyla taş taşımak zorunda olur, iki düzine insanla birlikte iğrenç kokan buz gibi bir odaya tıkılırdı. Ama en azından yüzler görürdü, burada hep aynı şeyle, hep aynı korkunç değişmezlikle çevrili olmaktansa, bir tarlaya, bir el arabasına, bir ağaca, bir yıldıza ya da herhangi bir şeye bakabilirdi. Burada beni düşüncelerimden, kuruntularımdan, kafamda yaptığım hastalıklı tekrarlardan uzaklaştırabilecek tek bir şey yoktu. Onların amacı da buydu zaten, boğazıma kadar düşüncelerime batıp boğularak en sonunda onları kusmaktan, istedikleri her şeyi söylemekten, kanıtları ve insanları ele vermekten başka bir çarem kalmamalıydı.
349 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.