Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
'' Yürekten yaklaşmalı kitaba Kitap ki kor ortaya ne idiysek ve ne olduysak biz. Gel gör ki yayımlanmamış olur henüz daha ne olacaksak biz Kitabı bitirmeden bırakmamalı. ''
Çocuklarımız bizimle ilgilenmedikleri için kitap yazıyoruz biz.Karımız,kendisiyle konuştuğumuzda kulaklarını tıkadığı içindir ki,belli kişiliği olmayan bir dünyaya sesleniyoruz.
Sayfa 122Kitabı okudu
Reklam
Okurken bir başka kimse bizim için düşünür: Biz sadece onun zihin sürecini takip etmekle yetiniriz. Nasıl ki yazmayı öğrenirken talebe öğretmen tarafından kalemle çizilmiş çizgileri takip eder; okurken de tıpkı bunun gibidir; düşünme işinin büyük bölümü zaten bizim için bitirilmiştir. Bunun içindir ki kendi düşüncelerimizle meşgul olduktan sonra elimize bir kitap almak her zaman bizi bir parça rahatlatır. Fakat okurken zihnimiz aslında başka birisinin düşüncelerinin oyun alanından başka bir şey değildir. Ve dolayısıyla öyle olur ki çok fazla —yani neredeyse bütün gün— okuyan ve arada düşünmeksizin geçirilen eğlence yahut meşgale ile kendisini eğlendiren kimse, yavaş yavaş kendi kendine düşünme yeteneğini kaybeder.
Tam bir adım atacakken, tam bir karar alacakken hesap kitap başlıyor. Zihnimizin ürettiği senaryolar yazılmaya başlıyor. Yaşam böyle ıskalanıyor. Ya da birileri geliyor ve diyor ki: "Yapamazsın!" "Olamazsın!" "Sen beceremezsin!" ve biz vazgeçiyoruz, sınırlarımıza çekiliyoruz. Truman Show filmi bunu ne güzel anlatmıştı. İzlemediysen mutlaka ama mutlaka izle.
LOJMAN Lojmanda oturmak ayrı bir yaşam tarzı. Herkesin kocasının aynı işi yaptığı bir aileler topluluğu bu. Çalışmayan kadınlar için standart bir hayat: Sabah aynı saatte, hatta aynı dakikada evinden çıkan üniformalı kocalar, pencereden kocalarının servis araçlarına binişini seyreden kadınlar, öğleye kadar ev işleri, öğleden sonra kadın
http://www.hakanevrensel.com/guneydogudan-oykuler-2/Kitabı okudu
Günyol, uzaktan kendilerine bakan öğrencilerden birkaçını yanı- na çağırdı: “Bizim kim olduğumuzu biliyor musunuz?” diye sordu. “Eskiden burada okumuşsunuz,” dedi çocuklardan biri. Talip Apaydın düzeltti hemen: “Okuyan biziz. Vedat Bey hocamızdı,” dedi. Günyol, “anket”i sürdürdü: “Hiç Hasan Âli Yücel adını duydunuz mu?” Duymuşlardı. “Neci
Reklam
Esasında ikimiz de aynı durumdayız; zora gelemiyoruz işte. Bu çok açık ama sanırım artık başarmalıyız yoksa ömür geçecek ve biz sadece lak lak etmekle kocaman bir hayatı bitirmiş olacağız. Daha kötüsü, örnek bir nesil olabilecekken bu şansıda kaçıracağız elimizden. Gel ne yapalım? Bu sayfayı hiç kıvırmadan köşesinden kıvıralım, kitap bitince tekrar dönüp baştan okuyalım. Ne de olsa o ana kadar bir şeyler netleşir, kafamız değişir ve bizim de 30 saniyemiz baştan işler.
Öyle anlaşılıyordu ki, tarih denen kumarı kaybetmiş biz sefil mağluplar, en azından bir şey kazandığımıza kendimizi inandırabilmek, bir zafer duygusu tadabilmek için yüzyıllarca birbirimize bomba atacak, Allah, kitap, tarih ve dünya aşkından şeker paketleri, Kuran ciltleri ve vites kutularına yerleştirdiğimiz bombalarla ruhlarımızı ve gövdelerimizi iyice havalandıracaktık.
Sofia yalnızlığmın bir parçası haline geldi, sessizliğimin içindeki bir varlık.Dün bütün gün kar yağdı, biz de hep evde kaldık.Ben kitap okuyordum, o da, çevresinde bebekleriyle yanımda oturuyordu.Tabii ki arada bir ilgi istiyordu.Böylece yeni bir oyun doğdu. Bir ara, tam da ağlayacak gibi olduğu için, ona Sylvia Plath’dan bir dizeyi
Sayfa 120 - Remzi YayıneviKitabı okudu
....."Yerkürede ve de sukürede barış diye birşey yoktur. Nasıl ki her ülkenin bir tek hükümdarı varsa sonunda dünyanın da bir tek hükümdarı olacaktır. Tıpkı İskender gibi, Sezar gibi...Ve elbette ki her hükümdar, dünyanın efendisinin kendisi olacağına inanır. Kudreti olan bunu açıkça ilan eder, kudreti olmayan niyetini sinsice yüreğinde besler. Eğer biz onların üzerine yürümezsek onlar bizim üzerimize yürür. Eğer biz hakimiyetimizi ilan etmezsek onlar ilan eder. Eğer biz onların kal'asını fethetmezsek onlar bizim kal'amızı fetheder. Yaşananlar sözlerimizin dayanağıdır, yaşanacaklar ise şahidi. Şaşılacak iş değil, kanundur bu; ilelebet, kadim dünya kanunu. Ve elbette kanla yazılmak zorundadır. Çünkü ademoğlu denen bu mahluk, iyilikten çok kötülükten anlar. Ve de ne yazık ki erdem doğuştan gelen bir vasıf değildir. İnsanları okutmak için, yetiştirmek için binlerce molla, binlerce medrese gerekir ve dahi binlerce kitap ve de onlaca yıl gerekir. Ve siz bu işle uğraşırken düşmanlarınız, bir gecede kökünüzü kurutabilir. O sebepten barış bir hayaldir ki, hüdavendigar babam Murat Han asla hayalci bir padişah değildi....."
Sayfa 297Kitabı okudu
1.000 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.