Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
sonuna kadar okuyun, harika
"Şey, zamanın 'geçtiğini', önümüzden akıp gittiğini düşünürüz; ama ya biz öne doğru, geçmişten geleceğe, sürekli yeniyi keşfederek gidiyorsak? Böyle bir zaman akışı, biraz kitap okumaya benzerdi, anlıyor musunuz? Kitap orada, tümüyle, kapağının içinde. Ama öyküyü okumak ve anlamak istiyorsanız, ilk sayfadan başlamalı, sonra ilerlemeli, hep sırayla gitmelisiniz. Böylece evren çok büyük bir kitap, biz de onun çok küçük okuyucuları olurduk."
Sayfa 191 - Metis EdebiyatKitabı okudu
Reklam
Düşündürdün, bi kendimi sorgulattırdın.
Okurken bir başka kimse bizim için düşünür: Biz sade­ce onun zihin sürecini takip etmekle yetiniriz. Nasıl ki yazmayı ögrenirken talebe ögretmen tarafından kalemle çi­zilmiş çizgileri takip eder: Okurken de tıpkı bunun gibidir; düşünme işinin büyük bölümü zaten bizim için bitirilmiş­tir. Bunun içindir ki kendi düşüncelerimizle meşgul olduk­tan sonra elimize bir kitap almak her zaman bizi bir parça rahatlatır. fakat okurken zihnimiz aslında başka birisinin düşüncelerinin oyun alanından başka bir şey degildir; ve sonunda onlar bizden ayrılır, geriye kalan nedir? Ve dolayı­sıyla öyle olur ki çok fazla-yani neredeyse bütün gün oku­yan ve arada düşünmeksizin, eglence yahut meşgale ile kendisini eğlendiren kimse, yavaş yavaş kendi kendine dü­şünme yeteneğini kaybeder. tıpkı at üstünden inmeyen bir adamın sonunda yürümeyi unutması gibi. Birçok egitimli insanın durumu bundan pek farklı degildir: Okumak onları ahmaklaştınr.
Sayfa 61 - Say Yayınları
Ama en önemlisi, biz okurduk, hem de çok okurduk, elimize geçen her şeyi okurduk. Bütün kütüphaneleri dolaşır, kitap alırdık ve aldığımız kitapları birbirimize ödünç verirdik.
Sayfa 62 - Can Yayınları
Mü'minûn Sûresi / 62.Ayet 62. (Biz) hiç kimseye gücünün yettiğinden fazlasını teklif etmeyiz. Katımızda, gerçeği söyleyen (ve kulların yaptıkları yazılı bulunan) bir kitap vardır. Onlar haksızlığa uğratılmazlar.
Sayfa 345Kitabı okudu
Kur'an okunmadığı ve anlaşılmadığı takdirde sıradan bir kitap ya da beyaz bir defterle aynı değerdedir. İşte bu yüzden onun okunmaması, üzerinde düşünülmemesi ve anlaşılmaması için bu denli çaba harcamaktardırlar. Ve bu çaba içerisinde olanlar şunu bahane ederler: ''Biz Kur'an'ı anlayamayız, Kur'an'ın yetmiş batını vardır, yetmiş batınının da yetmiş batını.? Kur'an'ın akılla tefsir edilmesi yasaklanmıştır ve haramdır bahanesine sığınırlar. Bu nedenle dost kisvesi altında, Kur'an'ın lehine konuşuyormuş süsü vererek, halkı ondan uzaklaştırmak amacı güden, Kitab'ın anlaşılmasının çok zor olduğunu söyleyen düşmanlara Kur'an'ın kendisi tekrar tekrar şöyle feryat etmektedir: ''Onlar hala Kur'an'ı gereği gibi düşünmeyecekler mi?'' Nisa/82
Reklam
Ey insan!
"İnsan" deyince aklıma, Kur'an'ın kalbi "Yasin" geliyor. "Yasin" yani "Ey insan!" Önceki gün her taşına üzüntünün ve acının sindiği bir evdeydik. "Yasin" okudum. Oğlunu kaybeden anne, kocasını kaybeden gelin, babasını kaybeden çocuklar ve ağabeyini kaybeden dostum dinliyorlardı beni. Ben taziyeye gelmiştim ama otuz dört yaşında, arkasında dört çocuk bırakarak ahirete göçen birinin yakınları için söylenebilecek her sözün, eksik ve yetersiz olduğunu bildiğimden, önce sustum, sonra ''Yasin" okudum. "Yasin" yani "Ey İnsan!" "Şüphesiz ölüleri ancak biz diriltiriz. Önden gönderdikleri işleri ve bıraktıkları eserleri yazarız. Zaten biz her şeyi apaçık bir kitap olan Levh-i Mahfuz'da sayıp yazmışızdır, "ayetini okurken Zeyd bin Sabit'in, Enes bin Malik'e söylediği şu sözü hatırladım: "Ey Enes! Bilmez misin adımlar yazılıyor!" Montaigne, "Ölümün bizi nerede beklediği belli değil, iyisi mi biz onu her yerde bekleyelim," diyerek insanın istese de gecikemeyeceği en önemli randevusunu hatırlatıyor.
Kitap ve biz
"Bizi tek başımıza bırakın, elimizden kitapları alın o saat şaşkına döner, ne yana gideceğimizi, kimden yana çıkacağımızı, kimi sevip, kimden nefret edeceğimizi bilemeyiz."
Sayfa 139 - Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
Kültürlü insanlar için kitap, içinde yaşadıkları çevre ve dünyadan daha geniş, derin ve zengin bir âlem teşkil eder. Derin kültür konuşma ile değil, kitaplarla elde edilir. Bir veya birkaç kitapla değil yüzlerce kitapla... Boş vakitlerini kitap okumakla geçirenler, yüzlerce kitap okuyabilirler. Biz okuduklarımızın pek azını başkalarına aktarırız. Kültürlü bir insanın fikir ve his dünyası, konuşmalarından kat kat geniştir. Konuşma bir insan hakkında pek az bilgi verir. Kültürlü bir insanı tanımak için okuduğu, bilhassa tekrar tekrar okuduğu kitapları bilmek lazımdır. Nice insanlar vardır ki, sükûtlarının arkasında uçsuz bucaksız bir fikir deryası dalgalanır.
LEONARDO DA VINCI - Şifreyi Açmak
Ve, birkaç yıl önce bir kitap çıktı -- The Da Vinci Code/ Da Vinci Şifresi. Duydunuz mu? Anlattığı hikâyenin çürütülecek o kadar yanı var ki, ama biz sadece bir tanesini ele alalım. Leonardo'ya asla "da Vinci" denmez. Bu bir yerin adıydı, "Vinci'li" demekti, doğum yerini belirtiyordu. Şimdi kimseye " Poughkeepsie'li" diye hitap etmezsiniz, değil mi? Rönesans İtalya'sında, Medici'ler gibi aristokrat değilseniz eğer, soyadları kaygan, belirsiz şeylerdi. Leonardo, kanuni belgeleri " Leonardo ser Piero ( Piero'nun oğlu) da Vinci diye imzalardı ve ona sadece "Leonardo" denirdi. Gizli cemiyetler ve saklı mesajlar kısmına gelince -- kurmaca olduğunu biliyorsunuz zaten, değil mi?
Sayfa 30 - Domingo yayınlarıKitabı okudu
Reklam
Hayat dertlerle doluydu, acılarla, biri bitince öbürü gelen, öbürüne alışırken bir yenisi bastıran ve yüzlerimizi birbirine benzeten derin acılarla. Birdenbire de gelseler, bu acıların çoktan beri yolda olduğunu biliyorduk biz, onlara kendimizi hazırlamıştık, ama gene de dert, bir kâbus gibi üzerimize çökünce bir tür yalnızlığa kapılıyorduk; başka insanlarla paylaştığımızı sandığımız zaman mutlu olacağımız umutsuz ve vazgeçilmez bir yalnızlık.
Sayfa 103 - Can Yayınları 7.Basım
Ermeni tehciri hadisesi Almanya’nın ürünüdür
“Ermeni tehciri hadisesi başta Almanya’nın ürünüdür. Bunu iki şekilde yapmıştır: bizzat hadisedeki rolüyle ve akabinde iddiaları yayarak. Alman kurmaylarının stratejisi içerideki Ermeni ayaklanmasını, Ermeni hareketini bastırmaya yatkındı. Buna göre mevcut hükümeti kullandı ve İngiltere orada olanları bire beş katarak anlattı. ‘Mavi Kitap’ yazarı Arnold Joseph Toynbee askerlik görevinden dolayı oradaydı ve açıklamaları var. Tehcir, ‘göç ettirme’ demektir. Burada bir ırkı ortadan kaldırma gibi ırkçı bir düşünce yoktu, ama mesela Almanya böyle bir şey yaptı: jenosit. Soykırımın özgün tarihî örneğini Almanya’da Yahudi ve Çingenelere uygulanırken gördük. Almanya bugün bu suçu insanlığa yaymak istiyor. Yani yaygın bir insan kusuru, sapkınlığı, birçok toplumda görülen kötü bir eğilim olarak göstermek istiyor ki, kendine yöneltilen suçlamaları hafifletsin! Önce kendi gençliği ve halkı nezdinde aklanmak istiyor. 2. Dünya Savaşı’ndan sonra Almanya’daki gençler bir öğretim programında şunu sorguladılar: ‘Biz Schiller’in, Goethe’nin, Schopenhauer’in, büyük filozofların torunları değil de, kamp komutanlarının, insan kasaplarının, canilerin torunları mıyız?…”
Keşke kitaplar daha ucuz olsa.
"Kitap kim biz kim bey, anca ekmeğimizi çıkarıyoruz işte."
Sayfa 14 - İnkılâpKitabı okudu
"Bizi ısıran ve bizi zehirleyen kitapları okumalıyız. Okuduğumuz kitap kafamıza balyoz indirilmiş gibi bizi uyandırmıyor ise, neden okuma zahmetine girelim ki? Bizi mutlu kılsın diye mi? Aman tanrım, hiç kitap olmasaydı da o denli mutlu olurduk. Kendimizi azıcık sıkarsak bizi mutlu edecek kitapları biz de yazabiliriz. Bize gerekli olan, en acı verecek talihsizlik gibi bize vuran kitaplar. İnsanlardan uzaklara, ormanlara sürgün edilmişiz duygusu veren, intihar gibi kitaplar. Kitap içimizdeki donmuş denize inen balta gibi olmalı. Kafka'nın dostu Oskar Pollak'a mektubu.
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.