Derviş ve Ölüm - Meşa Selimoviç
Merhaba!
Esere başlamadan önce bazı bilgilere sahip olmamız şart. Kitabın başlangıcında yazar (kendi hatıralarından alıntılarla) bu eseri neden kaleme aldığını açıklıyor.
Meşa Selimovic’in ağabeyi Şevki, 1942 yılında Hırvat güçler tarafından kurşuna dizilerek katlediliyor. Meşa kahroluyor ve durumunu şu sözlerle açıklıyor: “Beni kahreden, ortada müthiş bir haksızlığın bulunmasıydı, sebepsiz ve manasız.” Meşa, ne yapsa da bu olayı bir türlü atlatamıyor. 1942 ile 1962 yılları arasında büyük bir gayret gösteren yazar, durumu şöyle izah ediyor: “Senelerden beri ifademi olgunlaştırmaya, özellikle de karmaşık duygu ve düşünceleri anlatmaya, kafamdaki gelgitlerin ve ikilemlerin düğümünü çözmeye ve güç yakalanabilen coşkunlukların derinliğini ifade etmeye yetecek, ulvî bir dil elde etmeye gayret ediyordum.” Ağabeyinin ölümünden yaklaşık yirmi yıl sonra, 1962 yılında Derviş ve Ölüm isimli felsefi ve psikolojik romana başlıyor ve 1966 yılında tamamlıyor. Düşünebiliyor musunuz arkadaşlar, tam yirmi yıl boyunca kendini bu esere hazırlıyor.
Romana gelecek olursak. Derviş Ahmet Nureddin, Osmanlı İmparatorluğu zamanında Bosna’da bir Mevlevi tekkesinin şeyhi. (Tekke, varlıklı biri olan Ali Ağa tarafından tarikata hediye edilir ve okunup üflendikten sonra da kutsal bir yer olarak çabuk tanınır.) Tekkede Ahmet Nureddin ile birlikte Mustafa, Hafız Muhammed ve Molla Yusuf yaşar. Ali Ağa’nın kızıyla görüşen Ahmet Nureddin, ikisinin de kardeşlerinden ötürü güç durumda olduklarını anlar; biri kardeşini kurtarmak, diğeri ise yok etmek için çabalar. Harun (Ahmed Nureddin’in kardeşi), Kadı’nın yanında katiplik yapar ve bir talihsizlikten dolayı hayatı kararır. Harun’un kurtuluşu için Hasan (Ali Ağa’nın oğlu) hakkı olan mirastan vazgeçmeyi teklif eder, lakin olaylar farklı bir şekilde gelişir. Eserde yazar farklı konulara değiniyor; dervişlik, dostluk, ölüm, vicdan ve adalet(sizlik). İçsel düşünceler ve karakterlerin diyalogları çok. Ayrıca Derviş ve Ölüm MEB’in 100 temel eser listesinde bulunuyor. Altını çizdiğim çok fazla yer var. Çokta kolay okunan bir eser değil, o yüzden ara verildiğinde geri dönmeniz şart olacaktır. Son olarak, romanın en acı tarafı, Ahmet Nureddin isimli dervişin karakter değişimi, bize aslında hayatın ne kadar acımasız olduğunu hatırlatmasıdır.
Bir alıntıyla bitirmek istiyorum:
“Adalet sağlık gibidir, yok olunca onu düşünür insan.”
Esen kalın.
Hasan de Hollander