Zamanın bize bağışladığı anlar içinde en değersiz bulduğumuz an genellikle yaşadığımız andır ,kıymeti en az bilinen , bütün anlar içinde en ‘’üvey ‘’ olan ,kendimize en uzak tuttuğumuz an tam da avucumuzda bulunan o andır . Onun değerini anlamak için hayata tekrar tekrar bakıp , onu kendine benzer birçok anın arasından yeniden bulup çıkarmamız gerekir bazen !
" Bütün bu değişik iklimlerde, değişik coğrafyalarda yaşayan, kayalık tepelere, kızgın çöllere, buzlu steplere, büyük şehirlere, sıkıntılı kasabalara, tozlu köylere yayılmış, binlerce değişik dil konuşan, değişik tanrılara tapan, her birinin peygamberi ayrı, ibadeti başka türlü, bahçelerinde yetişen meyveleri bile farklı bunca insanın arasına dalıp, kötülüğümün şahlandığı birgün onların her birini, tek bir cümleyle, dehşetin cehennemine fırlatıp ruhlarını korkuyla dağlayabilirim...
Şu bir tek cümle yeter buna:
- Gizledigin her şeyi biliyorum.
Bu cümleyi duyduğunda, bir dağ kartalının pençelerine yakalanmış zavallı bir saka kuşu gibi titremeyecek kimse yoktur, şu koskaca yeryüzünün üstünde...
Ve, korkunç gerçek şudur.
Gizlediğin her şeyi bilen biri var.
O, sensin!
Hayatın sadece gerçeklerden ibaret olmadığını , gerçeklerinde ötesindeki bir başka hakikatın bulunduğunu , duygularımızdan , düşüncelerimizden , ihtiraslarımızdan karlı bir kavşakta ayrıldığımızda herseyin olduğundan başka bir biçimde görülebildiğini , denizin göle , suyun taşa , insanın ruha dönüştüğünü hissedebiliyordum
Kaybolmalı bazen insan. Kendi tenhalığına çekilmeli .O ıssız karmaşanın içinde gizlice yeniden çoğalmalı,nadasa bırakılmış bir toprak gibi kendi karanlığında bereketlenmeli !