“insanlık öldü mü?” dedim. “yok,” dedi, “ölmedi, ölmedi ama, bir şeyler oldu, başka bir yerlerde sıkıştı kaldı herhalde?”
“nerede kaldı acaba?”
mahmudun yüzü bir sevinç ışığında şakıdı. insanlık belki mahmudun bu ağız dolusu gülüşünde, bu yürek dolusu sevincindedir, kim bilir, belki…
“kuşlar da gitti,” dedi mahmut.
sonra hiç konuşmadık. kuşlar da gitti kuşlarla birlikte.. ne olacak, kuşlar da gitti.”
istanbul’un çürüyen, kirlenen yüzünün ve insanlığın da şehirle birlikte yok oluşunun romanıdır. kuşların bir zamanlar mekan tuttuğu istanbul’da çocuklar onları yakalayarak cami, kilise ve sinagogların kapılarında “azat buzat beni cennet kapısında gözet” diyerek satarlar. ancak çocuklar satamadıkları kuşları yemek zorunda kalırlar.”