Ardvin, boşanmanın eşiğinde, aradığı mutluluğu, huzuru bir türlü bulamayan otuz yedi yaşında Norveçli bir fabrika işçisi. Aslında bir üniversitede okumaya başlasa da komünizm akımına kapılarak üniversiteyi bırakıp bir zamanlar babasının çalıştığı fabrikada işçi olarak çalışmaya başlar. Annesinin kanser olduğunu öğrenen Ardvin, annesinin evim dediği Danimarka'nın kuzeyindeki Jutland kasabasına, annesinin peşi sıra gider. Orada otuz yedi yıllık hayatının muhasebesini yaparken; kaygıları, pişmanlıkları, tedirginlikleri ve sevgisizliği anılarıyla birlikte gün yüzüne çıkar. Ailesiyle, özellikle annesi ile yaşadığı iletişim eksikliği canını çok acıtsa da eline geçen imkanları değerlendirmez.
Kolay okunan insanın kendi hayatında da yaşadığı/yaşayabileceği kesitlerin olduğu nahif bir kitap; Lanet Olsun Zaman Nehrine. Olmak istediğin ancak olmayı bir türlü başaramadığın "o kişinin" , "hiç olma" duygusunun verdiği çaresizlik ve pişmanlıklar Ardvin'in peşini bırakmamaktadır.
"Ölmek değil, onu pek idrak edemiyordum, hiç olmak anlaşılması imkansız bir şeydi, yani aslında korkulacak bir şet değildi ama ölmenin kendisini idrak edebiliyordum, hep korktuğun şeyin şimdi başına geldiğinden emin olduğun anı, hep olmayı istediğin kişi olma şansını ebediyyen kaybettiğini, şu anda her kimsen çevrendeklerin seni hep öyle hatırlayacağını aniden anladığın anı tahayyül edebiliyordum." Sayfa 176
Keyifli okumalar.