Ben olmadım. Ben hiç Zenci olmadım. Zenci yazdığımızda ya da bu şekilde telaffuz ettiğimizde ten rengi siyahi olan insanlara hakaret etmiş oluyoruz. Çünkü beyaz ırk, siyah ırkı aşağılamak için hep "pis zenci" demektedir. İngilizce telaffuzu ise Nigger. Sadece insanız hepimiz, rengin ne önemi olabilir? Basitçe giriş yaptım konuya, çok basit...
Daha önce
Howard Zinn ‘in
Hareket Halindeki Bir Trende Tarafsız Olamazsınız kitabına yaptığım incelemede ırkçılığı fazlasıyla işlemiştim. Derinlemesine yazabildiğim kadar yazmıştım.
Kitabın ana konusu ırkçılık üzerine de olsa,
Boris Vian ‘ın çok değişik bir şekilde konuyu cinsellik üzerinden ele aldığına şahit oluyoruz. Ne okuyacağını bilmeyen bir okur için oldukça farklı bir giriş olacaktır, ben zaten filmini izlediğim için o konuda sıkıntı yaşamadım.
Georges Bataille ‘nin
Gözün Öyküsü ‘de başlı başına cinsel sapkınlık üzerine kurulu olsa da, altından farklı bir konu çıkacak diye beklerken, pekte farklı bir konu çıkmıyordu. Baştan sona şiddetli cinsel motiflerin işlendiği bir kitap okuyordunuz. Daha iyi bir analizle tabi ki farklı şeyler çıkarılır lakin benim çok kafa yormadığım bir kitap olmuştu. Okudum ve kitabı konusu ile kitapta bırakmıştım.
Erich Scheurmann Göğü Delen Adam ‘da ise beyaz adamın dünyaya neler yaptığına şahit oluyorduk. Nasıl katlettiğine, ne kadar doyumsuz ve acımasız bir pislik olduğuna şahit oluyorduk.
Mezarlarınıza Tüküreceğim tam olarak cinselliğin sadece avı elde etmek için kullanıldığı, aslında amaca giden yolda her şey mübahtırın karşılığını bulduğu bir metin.
Siyahi insanları düşünmenizi istiyorum. Dünyanın en gelişmiş ülkeleri sıralansa ilk 10’a Amerika kesinlikle yazılır. Amerika dediğimiz ülke siyahi insanları en çok ezen, öldüren, sakat bırakan, aşağılayan, çalıştırmayan, köle kalması için yasalar çıkaran, vatandaşlık aldırmayan, aynı restoranlarda dahi siyahi ile beyazı oturtmayan, aynı tuvaleti kullandırtmayan, aynı otobüse bindirmeyen, devlet dairelerinde çalıştırmayan, aynı okula göndermeyen bir ülke. Eğer kanun önüne bir siyahi çıkacaksa, mahkeme salonunda siyahi ve beyazın yeri ayrıdır.
Bazı eyaletlerin salonlarında perde vardır. Siyah işte bu muameleyi görmüştür. Çok yakın zamana kadar böyleydi, hatta bazı eyaletlerde yine vardır bir şeyler. Siyahlar oy kullanamazdı, oy kullanması serbest olan eyaletlerde ise oy vermek için gittikleri yerler yerel polis tarafından kapatılır ve oy vermeleri engellenirdi. Amerikalılar siyahilerin müziğini de çalmıştır ve kendi müzikleri gibi lanse etmiştir.
Şimdiki Amerika’ya bakıp yanılmayın… Yerlileri katleden ve Avrupa’dan göç eden sözde Amerikalılar yakın geçmişte siyahi bir başkan bile seçti. Bütün film ve dizilerinde siyahiler var. FBI ve CIA’in en üst kademelerinde, yargının en üst kademelerinde. Artık her yerdeler ve bu hakları kazanmaları kolay olmadı.
İşte bu öyküde, beyazın siyaha yaptığı zulüm neticesinde ortaya çıkan bir acının, bir intikamın fitili ateşleniyor. İbre yavaş yavaş yükseliyor, en başta okuduğunuz metinle, sonlara doğru okuduğunuz metin arasında şiddetli bir fark var. En başında sadece çapkınlık yapan bir adama bakıyorsunuz. Ama asıl konuya girdiğinde iş değişiyor. Araç olarak kullanılan şey, amaca hizmet ediyor.
Kitabın mesajı nettir: IRKÇILIK
Bunu anlamadan kitaba başlayıp cinselliğinden gem vuran okuru anlamakta zorlanıyorum. Siz niye kitap okuyorsunuz? Neden bilmediğiniz metinleri sırf meraktan ya da yeni çıktığını sanarak alıyorsunuz? Kitabın kapağımı hoşunuza gidiyor, yazı puntolarımı, yazarın adı mı romantik geliyor ya da arkasında yazan ama hiç okumadığınız yazıları mı? Mesela hiç önsöz okumaz mısınız siz? Bir kitabın ne olduğunu anlamadan neden alır ve okursunuz? Kitap size ne vadediyordu da kitabın işlediği konu hakkında rahatsız oluyorsunuz?
Kitapları vıcık vıcık bir hale sokan, kitap okuduğunu sanan fiyasko diyeceğimiz tür okurlar var. Ülkemizde de var, dünyada da var. Anlamadığı kadar konuşan, konuştuğu kadar anlatamayan, anlatamadığı içinde kötüleme yolunu seçen okurlar; cidden kitap okumayın, derdiniz ne sizin? Kitabın okunması için birçok neden var, bakınız okunmaması içinde birçok neden var. Siz okumayın mesela, okumayan kitleden sayılmayacaksınız söz, okusa da anlamayan kitleden sayarız biz sizi sorun etmeyin.
Neyse…
Yazarın konuyu ele alış biçimi, okuduğumuz birçok yazardan farklı. Bu bir tat meselesi, ne okuduğunuzu bilerek okursanız eğer (-ki gerçek okur ne okuduğunu iyi bilir.), bitirene kadar elinizden bırakamayacağınız bir kitap olacaktır.
Boris Vian kulağınıza hafifçe fısıldıyor, okur bu fısıltıya kulak verirse "bu ne ya" demekten kurtuluyor.
Bu kitap size sert geldiyse,
Henry Miller 'ın
Oğlak Dönencesi daha sert gelecektir. O yüzden okumayın, kitaba yazık etmeyin...
Mesajı net demiştim: IRK-ÇI-LIK!
Basit cümlelerle, basitçe anlattım.
Sağlıcakla…