Herkese merhaba,bugün okuyup bitirdiğim bir kitaptan söz etmek istiyorum.Küskün Kahvenin Türküsü.Carson McCullers’in 1917 senesinde doğduğu ve 23 yaşında bu hikayeleri yazdığı düşünülünce,ve bu hikayeleri 1940 senesinde tamamladığını öğrenince okuma şevkim daha da arttı diyebilirim.Hikayeler oldukça sürükleyici, döneminden ve yaşından bağımsızlar.Mutlaka size ulaşıp kendilerini sevdiriyorlar.Yazar özene bezene yazdığı her karakteri, her hikayesi çocuğu ile gurur duyan,güven ve samimiyet ile size uğurluyor sanki.O kadar çok içten bir dille yazılmış ki; çok sevmeye çalışıp bir türlü sevemediğim hikaye türü nesiri sevdirip, hiç bitmese bir tane daha olsa da okusam dediğim ağzımda çok güzel tad bıraktı.Amerikan gotik akımının groteske evrildiğini göstermesi bakımından son derece mühim bir eser.Psikolojik ve fiziksel anormaliteler ihtiva eden insanlar arasında bir lider arayışı hikayesi.Yapılandan çok, yıkılanı izlemekten hoşlanan amerikan taşrasının hikayesi aynı zamanda.Doğal olmayan, gülünç, acayip ve ekstravagan iken, sağlıklı olan bütünlüklü, armonik, barışçıl, dengeli ve ölçülüdür.Bu kitapta sağlıksız bir topluluğun bütün hüzünlerinin en edebi ve marifetli bir biçimde tasvir edildiğini görürüz.
Kitaptan biraz bahsetmem gerekirse; üç kişi arasnda geçen çok hüzünlü bir aşk hikayesi. bazı cümleler o kadar güzeldir ki dönüp dönüp tekrar tekrar okursunuz, cümleyi terkedemez hikayeye zor devam edersiniz.
Mutlaka okumanızı tavsiye ederim