Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.36.25
Kitapyorumu.n
Kitapyorumu.n
@kitapyorumu_n
Türkolog/Öğretmen
Ege Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü
İzmir, 17 Ağustos 1983
106 okur puanı
Ekim 2022 tarihinde katıldı
Şu anda okuduğu kitaplar
Bu kitap ilk çıktığında 1973 doğumlu olan abim satın alıp okumuştu, doğduğu yıllara bir sempati duyduğu için. O zaman ben okumamıştım ama çok uzun zamandır da aklımın bir köşesindeydi. Daha yeni okuyabildim. Kalın ama kolay okunan, çok güzel bir kitap. Evde ve sokakta oynanan oyunlar, okul ve öğrencilik, dönemin müzik ve sinema dünyası, ünlüleri, radyo ve televizyon programları, kıyafetler, dergiler, aşk ve arkadaşlıklar, misafirlik ve bayramlar, nişanlılık, evlilik, doğum, ölüm âdetleri gibi günlük hayata dair pek çok konu anlatılmış. O yıllarla ilgili araştırma yapmak isteyenler için de bir kaynak olabilir. Kapakta "70'li Yıllarda Hayatımız" yazıyor ama 1983 doğumlu biri olarak ben de kitapta anlatılanların hatırı sayılır bir bölümünü hatırlıyorum, biliyorum. Eskiden her şey şimdiki kadar hızlı değişmezdi. 70'lerde olan birçok şey 80'lerde ve bazıları 90'ların başında da vardı. Ayrıca kitabı okurken, 70'lerde yaşamamış olmama rağmen sanırım aileden gelme bir görgü ve yetiştirilme tarzı nedeniyle o yıllara ait bazı düşünce ve davranış kalıplarını hâlâ devam ettirdiğimi, hatta ettirmeyenleri yadırgadığımı, hatta ve hatta zaman zaman biraz da ayıpladığımı ve böylece yavaş yavaş yaşlanmaya başladığımı fark ettim.
Paganizm ile ilgili başka bir kitap okumadım, bu yüzden farklı kitaplarla kıyaslayamıyorum ama Paganizm hakkında genel bir şeyler öğrenmek isteyenler için yeterli bir kitap. İkinci cildi de var. Ben şimdilik sadece bununla ilgili yazacağım. Kitapta Paganizm'in ne olduğundan bahsetmiş. Paganizm'in günümüzdeki anlamıyla bir din değil bir inançlar ve pratikler bütün olduğunu açıkladıktan sonra çeşitli kültler(gök, güneş, ay, ağaç, orman, su, mağara, ateş ve ocak kültü), eşyalar ve idollerle ilgili inanışlardan bahsetmiş. Küresel kapitalizm-doğa ilişkisine değinmiş. Aslında kitapta birçok konudan bahsediliyor. Jung'un arketipler teorisi(buraları okurken üniversite yıllarıma, nazariye dersine gittim ), Freud'un görüşleri, Oedipus kompleksi, hatta İzafiyet Teorisi ve Kuantum bile kitapta yer alıyor. Belki bu kadar çeşitli konulara sıçranmayabilirdi de ama böyle de güzel olmuş. Dolu bir kitap. Konuyla ya da özel olarak Paganizm'le olmasalar bile sosyal bilimlerle ilgili olanlar beğeneceklerdir.
Kitabın ilk başları çok güzeldi. O bölümlerde Spinoza'nın hayatını ve bilgi kaynaklarını anlatıyor ama din felsefesi üzerine görüşlerinin anlatıldığı bölümler bazen sıkıcılaştı. Yani bu kitapta yazılanlara bakınca Spinoza'nın kafası karışık gibi geldi bana. Önceden din adamıymış ama görüşlerinden dolayı havradan uzaklaştırılmış. Ateist olduğu düşünülmüş ama bence ateizmle bir alakası yok. Tanrının varlığını kabul ediyor, zaten kafa karışıklığını da burada gördüm ben. Bir yaratıcı var diyor, ona bazı özellikler de yüklüyor ama düşünmeye devam ettiği zaman (bu konular hakkında düşünen, kafa yoran tüm teistler ve deistler gibi o da) bazı konularda tıkanıyor, çelişkiye düşüyor. Bunları açıklığa kavuşturmak için bulduğu çıkış yolları bana mantıklı ve ikna edici gelmedi. Eğer zannedildiği gibi ateist olsaydı kafası bu kadar karışık olmazdı. Mesela bir Celal Şengör. Ateisttir ve çok nettir, gördüğüm kadarıyla kafası hiç karışık değildir. Spinoza'nın görüşleri klasik teizmden farklı fakat iç dünyasında bazı karmaşalar yaşamış gibi duruyor. Bu da biraz yaşadığı çağdan dolayı olabilir. İnsanlık önce somut tanrılardan soyut tanrı inancına geçti (soyut tanrı inancının bazı ibadet ritüelleri bile somut tanrılar döneminden kalma), yavaş yavaş soyut tanrı dönemi de bitiyor. Şu an için bireysel olarak bunu kabul etmeseniz ya da buna inanmak istemeseniz bile insanlık ilerleyen süreçlerde soyut tanrı dönemini de tamamlayacak. Spinoza ise çağı gereği soyut tanrı döneminde. Görüşleri çağına göre normal, hatta belki de çağının ilerisinde.
Okur Takip Önerileri
16.yy.ın başında yazılan kitapta prenslik türleri, ordu türleri ve paralı askerler, savaş sanatı konusunda bir prensin yapması gerekenler, cömertlik ve cimrilik, prenslerin danışmanları, dalkavuklardan nasıl uzak durulacağı gibi konular kısa bölümler halinde ele alınmış. Machiavelli kitapta Lorenzo De Medici'ye hitap etmekte. Çok ünlü bir kitap. Bir süredir de evde duruyordu. Okuyayım diye düşünüp bir türlü başlayamamıştım. Anca okuyabildim ama bana çok da hitap etmedi. En azından şu an için. Başka bir zaman, daha farklı bir kafayla okusaydım daha iyi olurdu belki. Kitap ince. Zor ve karmaşık değil. Çok sevmesem de insanı yormadığı için kolayca bitirdim. Daha kalın ve karmaşık bir kitap olsaydı herhalde şu an için bırakıp, belki sonra tekrar okumayı deneyebilirdim.
Dünya edebiyatının ünlü ve önemli romanlarından biri. Çok da güzel. İnce bir kitap değil, biraz kalın sayılır. Yine de akıcı ve kolay okunuyor ama yarısından sonra benim için okuyup bitirmek biraz zorlaştı. Hem kitabın başlardaki sürükleyiciliği az da olsa azalıyor gibi hem de benim hayatımdaki ufak bir hastalık ve başka bazı koşuşturmacalardan dolayı kitaba yeterince zaman ayıramadım, kitaptan biraz koptum. Normalde daha iyi bir okuma performansıyla daha çabuk bitirilebilecek bir kitap. Amerika'daki ekonomik krizin 1930'larda insanlara etkisini anlatan bir roman. Tarım işçileri bankalarla ilgili bazı işlemlerden dolayı tarımda makineleşmenin de etkisiyle işsiz kalıp bulundukları toprakları terk etmek zorunda kalırlar. İş aramak için ülkenin batısına, Kaliforniya'ya göç ederler. Adam öldürme suçundan cezaevine girmiş ve kısa bir zaman önce şartlı olarak dışarı çıkmış olan Tom Joad ve çok kalabalık ailesi de bu göç edenlerden biridir. Romanda bu ailenin yolda yaşadıkları üzerinden toplumun durumu anlatılır. Romandaki bütün olayları anlatmak istemiyorum. Belki kitabı okumamış olanlar, okumayı düşünenler ve olayları önceden öğrenmek istemeyenler olabilir. Bu arada böyle bilindik bir romanı kırk yaşıma kadar okumamış olmanın utancı içindeyim. Çok meşhur ve önemli olsa da bazen bir kitaba sıra gelmeyince gelmiyor. Sonuçta gün 24 saat, zaman kısıtlı. Bilim ve edebiyat ise sınırsız. Sürekli ve disiplinli bir okuma alışkanlığıyla bile her şeye yetişilmiyor. Kim bilir şimdiye kadar okumadığım bunun gibi daha kaç tane kitap var?
Aynı yazarın daha önce "Einstein'ın Evreni" ve "Einstein'dan Ötesi" kitaplarını okumuştum. Bu, okuduğum üçüncü kitabı. İnternetteki yorumlarda çok methedilmiş, çok kolay anlaşılır olduğu söylenmiş. Tam olarak katılmıyorum. Tamam sonuçta bir popüler bilim kitabıdır, teorik fizik makalelerinden oluşan bir kitap gibi olamaz ama bahsedildiği kadar, öyle herkesin çok rahat okuyabileceği bir kitap da değil. Başları anlaşılır, çok hoşuma gitti. Sonları da öyle ama aradaki bölümlerde yer yer biraz zor ve teknik konulara girilmiş. Yazarın diğer kitaplarını daha çok severek okuduğumu hatırlıyorum ama bu da okunamayacak kadar ağır değil. Görelilik kuramı, sicim kuramı, kuantum, şişme kuramı, M kuramı gibi kuramlardan bahsedilmiş. Evrenin yapısı, kara delikler, solucan delikleri, zamanda yolculuk ihtimali, muhtemel evrenler, bunlara geçiş ihtimali ve geçişin kuramsal metotları; tip 1, tip 2, tip 3, tip 4 uygarlıklar ve bunların özellikleri gibi birçok konuya yer verilmiş. Bu konulara bakınca bir bilimkurgu kitabı zannedilmesin. Bir şeyleri anlatırken bilimkurgu romanlarından örnekler vermiş ama kitabın kendisinin bilimkurguyla alakası yok. Anlatılan şeyler bilimsel temele dayanıyor. Ayrıca çok alt düzeyde de olsa teorik fizik bilgisi gerektiren bir kitap.
Çok güzel bir kitap. Metin And zaten önemli bir araştırmacı. Geleneksel Türk tiyatrosu alanındaki çalışmalarıyla biz Türkologlar tarafından tanınır. Aynı zamanda ünlü yazar Nazlı Eray'ın Tozlu Altın Kafes kitabında "yaşlı ejder" diye bahsettiği kişidir de. Dört yıl süren mutsuz bir evlilikleri vadır. Bu nedenle Eray'ın anılarında hep kötü anılır. 16. Yüzyılda İstanbul kitabı zahmetli bir araştırmanın sonunda yazılmış. Yazar kitabın önsözünde bu araştırma sürecinden biraz bahsetmiş. Kitap, "Kent", "Saray" ve "Günlük Yaşam" olarak üç alt bölüme ayrılıyor. Genel olarak Kanunî, 2. Selim, 3. Murat, 3. Mehmet dönemindeki İstanbul; 16.yy.da İstanbul'a gelen yabancı elçilerin yazdıklarından ve yaptırdıkları resimlerden yola çıkılarak anlatılmış. Kitabı seyahatnâmelere dayalı gibi düşünmeyelim. Resmî olarak elçilik sıfatıyla gelenlerin yazdıkları(ve yanlarındaki görevlilere yaptırdıkları resimler) ana kaynaktır. Dolayısıyla seyahatnâmelere göre daha güvenilir sayılabilir. Bu elçilik heyetleri istihbarat toplayıp yazdıklarıyla çizdikleriyle kendi ülkelerindeki yöneticilere doğru bilgi vermek zorundadır. Kitapta o yıllara ait bir sürü çizim de var. Kimi tam sayfa, kimi daha küçük. Ben kitabı çok beğendim. Kendim e-kitabını okudum, tarihçi olan eşim e-kitap sevmediği için ona normal kitabı aldım. Bence tarihçilerin ve tarihi sevenlerin kesinlikle okuması gereken bir kitap.
2.yy.da yaşamış olan Stoacı imparator Marcus Aurelius yaşam, ölüm, ahlâk, mutluluk gibi hayata dair konularda düşüncelerini yazmış. Eser 1.kitap, 2.kitap şeklinde 12 kitaptan yani 12 bölümden oluşuyor. İnce ve kolay okunan bir kitap. Çok da güzel. Birçok insanın beğenebileceği tarzda yazılardan oluşuyor. Okurken altını çizmek isteyeceğiniz cümleler olacaktır ya da bir süre sonra dönüp tekrar okumak isteyebilirsiniz. Ben müsait bir zamanda ikinci kez okumak istiyorum. Bence siz de en az bir kez okumalısınız.
Övgü üzerine başladığım ama hiç sevemediğim bir kitap oldu. Hani bana özellikle bu kitap övülmedi ama "Tess Gerritsen çok güzel, akıcı yazıyor. İlk kez okuyacaksan da bu kitapla başla" dendi. Kitapların sırası mı varmış neymiş(sırası batsın ) Polisiye kitaplar zaten bana hitap etmiyor ama "Bir deneyeyim haydi, belki ben de severim. Peşin hükümlü olmayayım." dedim. Polisiye sevenler beğenebilir belki ama benim elimde biraz süründü bu kitap. Merak da uyandırmadı, hoşuma da gitmedi. Maalesef benim için zaman kaybı oldu. Konusunu uzun uzadıya anlatmak gereksiz, internette konusu özeti vs.var. Kadınlara tecavüz eden mi ararsınız, canlı canlı işkence ede ede kadınların rahmini kesip çıkaran mı ararsınız? Evet, polisiye bu. Cicili bicili şeyler beklemiyorum ama yani böyle şeylerin de hiç gereği yoktu. Neyse, öğrenmiş olduk. Bu da böyle bir yazarmış, sevenleri de çok galiba. Sadece bana biraz ters geldi fakat kadınların sorunlarına da başarılı bir şekilde değinmiş. O konuda haksızlık yapmamak lazım. Kadınların ailede ve iş hayatında zaman zaman düştükleri dezavantajlı durumlar, tecavüze uğramış kadınların psikolojisi gibi önemli toplumsal olguları kitapta görüyorsunuz.
İslamiyet'ten önceki dönemin nasıl olduğunu anlatan bir kitap. Yazar Cahiliye Dönemi'nin aslında anlatıldığı gibi kötü âdetlerle dolu ve çağına göre geri kalmış bir dönem olmadığını, bazı şeylerin asıl İslamiyet'ten sonra olumsuzlaştığını anlatıyor. Bu düşünceleri öne sürerken Arap kaynaklarını dipnot olarak vermiş. O kaynaklara başvurup kontrol etme gereği duymadım çünkü ben bu kitabı herhangi bir teze referans göstermeyeceğim. Alanım değil, işim değil ama kaynaklara bakmak, derinlemesine araştırma yapmak isteyen sanırım yapabilir. İnce bir kitap, kısa kısa bölümlere ayrılmış. Kolay okunuyor. İlgi alanına girenlere tavsiye ederim.
Eşimin aldığı kitabı çoğu zaman olduğu gibi yine ondan önce ben okudum. O almayı daha çok seviyor, bense okumayı. Bir ara Ahmet Taşağıl'ın Hunlar kitabını okumuştum. O kitap bana biraz ağır gelmişti. Hatta bu kitap bir tarihçi için bile fazla demiştim. Çok fazla isim ve ayrıntı vardı. Bu öyle değil. Daha basit, genel ve sade. Tarihi seven normal bir insan rahatlıkla okuyabilir. Uygurların kökeni, Uygur devletinin diğer Türk devletleri ve Çin ile ilişkileri, Uygur kağanlarının Çin'e yaptıkları yardımlar ve karşılığında Çinli prenseslerle evlenmeleri, Bayan Çor(Moyen Çor) Kağan, Bögü Kağan, Tun Baga Tarkan devirleri, siyasî karışıklıklar, Kansu ve Beşbalık Uygurları, Uygurların kültürel durumu, dinleri, mimarîleri, edebiyatları ve Uygur yazıtları gibi çok çeşitli konu usta tarihçi Ahmet Taşağıl tarafından anlatılmış. Kitap benim hoşuma gitti. Tarihi seven okuyucular beğenecektir.
Çok ünlü bir kitap. Ben çok beğendim. 1962'de kitabın filmi de yapılmış fakat kitap daha güzel. Kitabı okumayan birisi için film zor anlaşılır ve sıkıcı olmuş. Kitapsa çok akıcı. Bir sürü olay var ama kolay okunuyor, insanı yormuyor ve sıkmıyor. Atticus; Maycomb kasabasında avukatlık yapan, eşi ölmüş, iki küçük çocuğu(Jem ve Scott) olan çok
Çok güzel bir kitap. Bir dönem Mina Urgan'la da evli kalan Cahit Igat'ın anılarından oluşuyor. Cahit Irgat bu anıları 1968'de 38 gün süren bir tefrika olarak Akşam gazetesinde yayımlamış. Yıllar sonra Turgut Çeviker tarafından "Çok Yaşasın Ölüler" adıyla kitap haline getirilmiş. Hem bir şair/yazar hem de tiyatrocu olan Cahit Irgat anılarında birçok edebiyatçı ve tiyatrocudan bahsediyor. Neyzen Tevfik, Orhan Veli, Sait Faik, Reşat Nuri, Nurullah Ataç, Cahit Sıtkı, Peyami Safa, Naşit Özcan, Hazım Körmükçü(torun değil, dede Hazım), Sait Köknar, Ferdi Tayfur(şarkıcı değil, sinemacı olan Ferdi Tayfur. Adalet Cimcoz'un da kardeşi) gibi çok fazla isimle ilgili anıları, duygu ve düşünceleri var. Genelde bu isimler öldükten sonra onlarla ilgili anılarını yazmış. Dikkatimi çekti birçoğu da genç ölmüş, 40'lı yaşlarda mesela. Kitapta fotoğraflar ve karikatürler de var. Kolay okunan bir kitap. Şiirsel bir dili de var, çok hoş. Vaktiniz varsa 2-3 günde bitirebilirsiniz. Ben 2-3 günde bitiremedim gerçi.
Çok uzun zamandır, sanırım 15 senedir Jean-Paul Roux okumuyordum. Neden okumuyordum acaba? Halbuki o zamanlar Türklerin Tarihi kitabını okuduğumda sevmiştim de. Dolu dolu güzel bir kitap olarak aklımda kalmış. Bu kitabı görünce ilgimi çekti ama her çeşit okuyucuya hitap edecek bir kitap değil. Hani televizyon programları için var ya "genel izleyici" diye bir şey. Bu öyle değil, genel okuyucuya uygun olduğunu düşünmüyorum. Benim gibi Türkologlara ya da tarihçilere hitap eebilecek veya farklı meslekten olsa da bu konulara özel ilgi duyanların okuyabileceği bir kitap. Ayrıca sonlara doğru biraz daha teknik bir hal alıyor. Bazı kelimelerin etimolojisine falan girilmiş. Benim hoşuma gitti. Orta Asya Türklerinin hayvan ve bitkilerle ilişkisi, hangi boyun hangi hayvanı ongon olarak belirlediği, hayvanların organlarının hangi alanarda(tıp, falcılık) kullanıldığı, inanç sisteminin insanların ağaçlarla ilişkisine etkisi gibi birçok konuyu okuyorsunuz. İlgi alanınıza giriyorsa okuyun ama girmiyorsa hiç bulaşmayın derim, sıkılırsınız.
55 sayfalık, hikâye türünde bir kitap. Hikâyenin anlatıcısı Anarkay'a tarlada çalışmaya giden Kemal adlı bir gençtir(hikâyede 1.şahıs anlatıcı kullanılmıştır) ama Anarkay'da kimse ona Kemal demez. Üniversiteli olmadığı halde "Üniversiteli" derler çünkü tarih öğretmeni Aldiyarov'dan Anarkay bozkırıyla ilgili öğrendiklerini çevresindekilere de anlatmaktadır. Aydın kafalı bir gençtir. Hikâyede Kemal'in Anarkay'da çalışırken yaşadıkları, uzaktan görüp sevdiği kız, traktör şöförü Abakir'le çatışması, Abakir'in kötülüğü Aytmatov üslûbuyla anlatılmış. Uzun soluklu bir kitaba başlamak istemeyenlerin tercih edebileceği bir kitap. Bazı okuyuculara biraz sıkıcı gelebilir ama yazarın tarzına alışık olanlar rahatlıkla okuyacaklardır. Şunu da belirteyim ki ben Cengiz Aytmatov'u roman türünde daha başarılı buluyorum. Yanılıyor olabilirim, hikâyelerini daha çok seven okuyucular da vardır belki ama kişisel fikrim Aytmatov'un uzun eserlerde daha sağlam bir kurgu ve yapı oluşturup eseri daha sürükleyici(ya da en azından daha cazip) kıldığı yönünde.
