“Aydınlanma seçkinci bir durumdu. Bundan memnun olsak da, olmasakta böyleydi. Her çağda ve hemen hemen her alanda küçük bir grup aydınlanmış azınlık bulunuyordu. Bunlar hayatlarını, bir sonraki evrimsel aşamanın tam eşiğinde yaşıyorlardı. Belki o aşamanın gerçekleşmesine daha yüzlerce yıl vardı. Tarihin belli kilit dönemlerinde bu seçkin azınlıkların biri ya da öbürü, bütün kültürü etkileyebilecek kadar genişliyor ya da sesini çıkarabiliyordu. O zaman evrimin yoluna önemli bir taş daha döşenmiş oluyordu.”
Aydınlanma düşünürleri için en önemli nokta, insanların bilgi yoluyla daha mutlu bireyler olacağı ve bunun da toplumun yapısı üzerinde olumlu bir etkisi olacağı fikriydi.
"Yakmaktan yorulmayın! Etrafınız tamamen aydınlanana kadar kendiniz yanın, başkalarının da yanması için çaba gösterin. Yürüyeceğiniz yol dikenlidir, hemen başarılı olmaya şartlanmayın. Takdir ve anlayış beklediğiniz bir anda sizinle alay edebilirler. Onur ve şöhret yerine iftira ve nefretle, yardım yerine gizli entrikalar ve hatta açık savaşla karşılaşabilirsiniz. Onlarca, yüzlerce ve binlerce karanlık güç aydınlık emellerimizi söndürmek için çaba gösterecek ve söndürecektir de, ama siz yanmaya devam edin. Yanın ve diğerlerini de ateşleyin!"
LAİKLİK VE DİN - 2
Laikliğin Hiristiyanlığa özgü bir durum olduğunu ve Müslümanlıkla bağdaşmayacağını öne sürenlerin kullandıkları temel mantığın şu olduğunu biliyoruz: "İslam dini sadece din işlerini değil, devlet ișlerini ve özel hukuk alanında düzenlemektedir. Öyleyse bir İslam ülkesinde laiklik olamaz". Oysa bu sav, daha çıkış