Falanca veli zat falanca konuda bir şey söylediğinde bu sözü Kitab'a, Sünnete, İcma'ya uyuyorsa alırız, uymuyorsa "Kendisini bağlar, bizi bağlamaz" deriz.
İslâm, "La ilahe illallah, Muhammedun Resulullah" şahitliğine
dayalı olarak kainatın yaratıcı ve mutasarrıfının ortaksız bir tek Allah olduğuna inanmaktır. Günlük ibadet ve hayat faaliyetlerini bir tek Allah'a ait kılmaktır. Allah (Subhabehu ve Tealâ)'dan başka hiç bir kimseden hayat kanunlarının alınamayacağına ve tüm hayat işlerinde ilâhî hükümden başkasına boyun eğilemeyeceğine inanmaktır.
İşte şehadet kelimesinin anlamı budur. "La ilahe illallah"a bu anlamıyla
şehadet etmeyen bir kimse, kim olursa olsun; adı, lakabı ve soyu ne olursa
olsun, şehadet getirmemiş ve henüz İslâm'a girmemiş demektir. Aynı şekilde
üzerinde "La ilahe illallah" şahitliğinin bu anlamıyla egemen olmadığı bir ülkede Allah'ın dinine boyun eğip İslâm dinine girmemiştir. Bu toprakların üstünde yaşayanlar, "müslüman isimler" kullanıp müslümanların soyundan gelse de bu hüküm değişmez. O ülkelerin bir zamanların "Dar'ul-İslâm'ı" olması da bu durumu değiştirmez. Çünkü bu tür insanlar, gerçek anlamıyla şehadet getirmemişlerdir. Çünkü bugün şehadet kelimesinin gerçek anlamına uygun olarak Allah (Subhabehu ve Tealâ)'ya itaat eden ülkeler de yoktur.
Bakara Sûresi / 139.Ayet
139. (Onlara) de ki: “Allah, hem bizim Rabbimiz hem sizin Rabbiniz olduğu halde siz, O’nun hakkında bizimle münakaşa mı ediyorsunuz? Bizim amellerimiz bize sizin amelleriniz sizedir. Biz O’na tam bir samimiyetle bağlıyız.”