"Sanırım dedikleri doğru, bir şeyin peşinde yollara düşüp birbirinden değişik maceralara atılıyorsun ve en sonunda aradığın şey kendi arka bahçenden çıkıyor."
Bu deneme, 21. yüzyılın muzdarip ikliminde insan olmanın, kendi olmanın kıymetini bilerek, tanıyarak ve inanarak yola çıkıyor ve "düşünmek yolda olmaktır" ilkesiyle Hz. İnsan'ı arıyor..
Kendini Aramakİhsan Fazlıoğlu · Papersense Yayınları · 20141,691 okunma
İnsan her zaman gitmek için yollara düşmezdi ki. Ve hem her yol gitmek için değil ki. Bazen de gelmek içindi; kendine gelmek için. Bazı yollar dönmek içindi; aslına dönmek. Ve bazı yollar bulmak içindi O'nu bulmak.
... esas mesele telefondan, meşguliyetten, her şeyden ve herkesten sıyrılmak değil miydi zaten? Esas amaç, kendinden uzaklaşan, kendini özleyen, iç sesine hasret birinin kendini arayışı değil mi?
Sayfa 9 - Yediveren Yayınları 8.baskı Nisan 2020Kitabı okudu
Ve işte yine o his, nedir bu içimden koparcasına çekilen şey? Tüm uzuvlarımdan sâkin, bir o kadar da acı vererek ilerliyordu, lâkin son durak hep göğsüm olmuştu. Ölüm yaklaşıyorda ruhum son demleri haber mi ediyor? Gezinirken bedenimin her zerresinde neden göğsümde sûkut buluyor? Ertelenen bu sorgu suâl nihayet eşikten geçmiş bu kez kapı vuruşlarıyla yetinmemişti. Verdiğim savaşın yenilgisiyle, beyhude çırpınışlarımın eseri saba olmuş halvetime sızmıştı. Destur istemeden nedir bu cesaret? Nedir bu lûzumsuz ahkâm? Kimde bulacaktım bu mânâsız suâlleri, kimde dindirecektim bu karayeli...
Ezanın son bulmasını haber eden o son hoparlör cızırtısıyla birden irkilmişti Ömer. Bîhiss ayrılmıştı halvetinden.
Bu.. Bu nasıl oluyor? Bu denli yakınken camii, ezanı işitmemek akıl kârı mı? Peki ya o son cızırtı, ezanı o cızırtıyla farketmem bir tesadüfün eseri miydi? Mânâ bulamadığım bu ahsâsın ezanla kesişmesi bir tesadüfün eseri miydi? Bu kadar basit mi vukuu bulurdu her şey?
...
Hayır.. hayır.. göğsüme çöken her ne ise şüphesiz bir eser, ancak tesadüfün değil.
Ömer, mânâsız diye nitelendirdiği suallerini yeni suallerle cevaplandırıyor, iç çatışmasını ruhen farklı bir olgunlukla bastırıyordu. Birkaç adımdan sonra kendisini, kitaplığın en kuytusunda bulunan varlığından bi haber olduğu kırmızı kapaklı bir külliyatın önünde buluyor ve huzurlu bir tebessümle: "beyhude çırpınışlarımın eseri saba oldu, ve işte halvetime sızdı" diye geçiriyor...
(✍)