Sırtında sırlarla dolu ağır bir çuval taşıdığına eminim; çok kırılgan olduğum için ona yardımcı olamayacağımı sanıyordu. Böyle küçümsenmektense, yalan söylenilmeyi tercih ederim.
Sakınılan her sır uykudadır, uyanacağı doğru zamanı bekler. "Bir sırrı saklamak için onu küçümseyin, sır olmaktan çıkarın ve orta yere koyun" diyen İfşaat ne kadar haklıydı!
ZAMAN.
Bir şeyin ardından diğerinin gelmesidir, öyle değil mi? Bir an gelecekte olacak şeyler için heyecanlanır, hemen ardından da o yeni Başlangıçların sona doğru atılan ilk adımlardan başka bir şey olmadığını hissedersiniz.
“Herbie.”
Beni esas rahatsız eden, şu sesler. Henüz yapmadığınız her şey için geriye sayım yapan…
“Herbie?”
… ve gerçekten yapmakta olduğunuz şeyler için bile daima geç kaldığınızı hatırlatan bir saatin bitmek bilmez tik takları.
Etrafımıza saçtığımız kelimeler oranında ölürüz. Konuşanların sırrı yoktur. Ve hepimiz konuşuruz. Kendimize ihanet eder, kalbimizi teşhir ederiz; her birimiz dile gelmezliğin celladıyızdır; her birimiz sırları, en başta da kendi sırlarımızı yok etmek için yırtınırız.
Sır değil, sadece beni yaşını söyleyecek kadar iyi tanımıyorsun, o kadar. Ama sır sakladığımız bir şeydir çünkü birileri sırrımızı bilirse kendimizi kötü hissetmemiz için onu bize karşı kullanabilir. Sırlar genellikle utandığımız şeyleri içerir."
"Siz sır saklıyor musunuz?" "Evet," diye itiraf etti Peder. "Peki ya sen?"
"Ben de," dedi Madeline.
"Eminim ki herkesin sırları vardır," dedi Peder. "Özellikle de olmadığını söyleyenlerin. Hayatta hiçbir şeyden utanç ya da sıkıntı duymadan yaşamak mümkün değil."